Biz yabancı doktor istemiyoruz.
Bunun iki nedeni var; yabancı doktor ve hemşire istemememizin başlıca iki sebebi var.
Birinci ve en önemlisi iyi doktorların Türkiye’ye gelme olasılığı olmaması...
Niye gelsin ki?
İkincisi, diyelim ki geldiler; onlarla nasıl anlaşacağız?
Bu konuda endişelenen ailehekimisitesi.com da, “Guzum yabancı doktorum, beni anlar mısın?” başlıklı bir araştırma yapmış. Özellikle Anadolu’da sıkça kullanılan ve hekime başvuruda şikâyetleri tarif ederken kullandıkları tabirleri tespit etmişler.
“Döşüme yel girdi, midem kaynama yapıyor, gözümde şimşekler çakıyor, beynim patlıyor, etlerimi çekiyorlar, ayaklarım karıncalanıyor, içim gıcık oluyor, boğazım düğümleniyor, gözüm seyiriyor, darlanıyorum, damar damar üstüne bindi, kafam zonkluyor, damarlarım çekiliyor, beynim didişiyor, bağrım yanıyor, döşüme bıçak saplanıyor” gibi...
“Türkçe öğrenseler bile bu tabirleri nasıl anlayacaklar?” diye soruyorlar.
Velev ki anladılar...
İş burada bitmiyor.
Yabancı doktorlara Türk hastalara nasıl davranmaları gerektiğini de öğretmeleri gerekiyor.
Yoksa neme lazım, “Nasılsınız?“, “Günaydın“, “Geçmiş olsun“ falan derler, bizi can evimizden vururlar!
Alışık değiliz biz öyle iyi davranılmalara...
Elini omzuna koyacak, “Nasılsınız? Merak etmeyin, sizin için elimizden geleni yapacağız” diyecek mesela!!! Kesin ağlama krizine falan gireriz!
Onun için ben bir liste hazırlardım:
1. Hastalarla asla göz teması kurmayacaksın.
2. Onlara asla siz demeyeceksin. “Sen”li ve azar ses tonuyla konuşacaksın. Konuşacaksan tabii...
3. Çünkü mümkün olduğunca konuşmayacaksın.
4. Konuşturmayacaksın da...
5. Yine de konuşursa, senin onu dinleyip dinlemediğini asla anlamayacak.
6. Bir hastaya 2 sorudan fazla soru sorma cesareti vermeyeceksin.
7. O iki sorunun birine yarım yamalak cevap vereceksin. Hatta onu da ağzında geveleyeceksin ki, iyice anlamasın.
8. Arsızlaşıp üstelerse, koridorun ortasında ona bağıracaksın.
9. Sen bağırmazsan asistanın bağıracak.
10. Hastalar yeni mezun asistanın peşinden “Hocam, hocam...” diye koşarak yalakalık yapacaklar ki, bir kontrole razı edebilsinler.
11. Zaten hastalar aklındaki soruları doktordan korktukları için ya asistanlara, hemşirelere olmadı, hasta bakıcılara sormaya alışıktırlar.
12. Onlar da azarlarlar ama en azından bir cevapları vardır.
13. Bir hasta senin yanından çıktığında hastalığı hakkında fazla bilgisi olmamalı.
14. Hastayı, eve gittiğinde ona, “Niye hastalanmışsın?“ diye sorduklarında, aptal aptal bakıp, “Olurmuş işte!” diye salak bir cevap verecek hale getirmelisin.
15. “Bu ilaçlar tedavi mi için mi yoksa önleme amaçlı mı?” sorusunu ise ancak 5. gelişinde sorabilmeli...
16. Bir hasta ilaçları bittiğinde ne yapacağını asla bilmemeli...
17. Bir hasta, bir hastalık için 5 ayrı doktora gidip 3 ayrı tedavi seçeneğini kendi mantığına göre belirlemeli...
18. Yeni tedaviye başlayacak olan hastalar saf saf, “Doktor bey bana sabah 10.00’da gel, dedi” demeli ve diğer 50 hasta ona boş boş bakmalı, “Alışırsın alışırsın” der gibi...
19. Yeni hasta, diğerlerine aldırmayıp kendinden emin doktorun kapısını çalmalı, “Ama ben dün muayenehanesine gittim, hah haa...” der gibi... Diğer 50 hasta onu gülümseyerek seyretmeli, “Biz de!” der gibi...
Yoksa...
Biz de onlara uyum sağlayamayız.
Yabancı doktor falan istemiyoruz biz.
Gerçekten istemiyoruz.
Zaten iyisi bize gelmez ki!
“Guzum, yabancı doktorum, gelme sen!”
Haberin Devamı