Gerçek hayata dönmek...

Haberin Devamı

Bu ara böyle bir sendrom var ya; “gerçek hayata dönüyorum!..” Bunu söyleyip uzun yıllardır yaptıkları işleri bırakıyorlar.

Az buz da değil ha! En azı 10-15 yıl emek vermiş, oradan para kazanmış çoğu da başarılı ve hatta ünlü kişiler.

“Ben artık işimi bırakıyorum” deyiveriyorlar.

Niye?

“Gerçek hayata dönüyorum.”

E, neredeydin ki?

Benim içimden de bu soruyu sormak geliyor.

Tabii aklıma takılan başka bir soru daha var:

“Gerçek hayat derken?”

Ama onu sonra soracağım.

Üstelik bu sendrom tek bir meslekten de çıkmıyor. Hani “geniş ve çalkantılı bir yaşam biçimi olan” sanatçılardan çıkıyor diyemiyorsun.

Gazetecilerden, sanatçılara, kamu yöneticisine kadar geniş bir yelpazesi var.

Herkes de bu sendromu bir yerinden tutuyor...

“Ya, işte ben de gerçek hayata döneceğim de, 5 yıl sonra...“

“Aslında dönmek lazım.”

“Emekliliğime 2 sene kaldı, ben de o zaman döneceğim.“

“Helal olsun, dönmüş.”

Yahu nereden nereye dönüyorlar, gerçekten anlamadım.

Bir de öyle bir dönüyorlar ki, manalı açıklamalarla falan, sanki biz böceğiz.

Dönmeyenler yani...

Gerçek hayata dönmeyenler!

Belki biz zaten gerçek hayatın içindeyiz!

Şimdi gelelim o soruya:

Gerçek hayattan anladıkları ne acaba?

Bakkal dükkânı açmak mı?

Ya da ne bileyim; küçük bir sahil kasabasında fırıncı olmak mı?

Yoksa bahçe çapalamak mı?

Ne?

Hiçbir şey yapmayıp boş boş oturmak mı?

Fırıncı olunca gerçek hayatta oluyorsun da, gazeteci olunca olmuyor musun?

O daha mı naif, kolay geliyor ne?

Tabii bir de fırıncılara sormak lazım. Onların arasında da yalan hayatlar yaşayanlar yok mudur?

Entrikacılar, üçkâğıtçılar, mesleğini kötüye kullananlar yok mudur?

Orada mücadele yok mudur?

Ya da bütün şarkıcılar yalan hayat mı yaşıyor?

Eee?

O zaman “gerçek hayat” dedikleri nedir acaba?

Yaptığın işle, “gerçek hayatın” nasıl bir bağlantısı olabilir ki?

Aklıma bir tek cevap geliyor:

Bunlar herhalde yaptıkları işle, yaşadıkları hayatın aynı olduğunu zannedenler...

Yaptıkları işle varolduğunu sananlar...

Oysa iş ayrı, sen ayrısın.

Adı üstünde; o, iş.

Gideceksin, layıkıyla işini yapacaksın. Sona gerçek hayatını yaşayacaksın.

O, iş.

Hayatın değil ki!

Yani ne bileyim, genel müdürsen evinde de genel müdürlük mü yapıyordun?

Gazeteciysen, bir kafede arkadaşlarınla otururken gazetecilik mi yapıyordun?

Şarkıcıysan, annen kahvaltı hazırladığında gidip orada şarkı mı söylüyordun?

O zaman haklısın.

Ama bu senin şahsi problemin.

Hatta beceriksizliğin...

Tamam, zamanının çoğu orada geçiyor ama iş dediğin hayatta yapmak istediklerini yapmana olanak sağlayan bir aracıdır.

Ama onunla var olursan, onunla da bitersin.

Fırıncı da olsan, bakkal da olsan, çiftçi de olsan fark etmez.

İşle hayatını aynı kefeye koyarsan...

Bitersin.

DİĞER YENİ YAZILAR