Devam...
Kanepeden kanepeye geçişe devam ediyoruz.
Konuyu takip etmemiş olanlar için kısa bir özet: “Adam ayrı kanepede oturan kadının yanına nasıl geçer?“
Tam 9 maddelik bir öneri paketi geldi.
Aklıbaşında bir strateji gibi
görünüyor.
Bakalım mı?
Önce güzel bir giriş yapmış:
-“Durum, ortamın kadının veya erkeğin evi olmasına göre değişiklik gösterir.
Akşam yemekten sonra kahve içmek(!) için kadının evine gidilmişse muhtemelen erkek daha önce kanepeye oturmuş olacaktır. Kadın mutfaktan getirdiği bira yahut kahveyi verip başkaca bir kanepe yahut koltuğa oturmuşsa o akşam kesinlikle öpmeye bile kalkışmayacaksın. Biranı içip tez vakitte arazi olacaksın. Kadın zaten kahve içmek(!) istiyorsa mutlaka yanına oturup sana yaslanacaktır. Ev kadınınsa hiçbir şey garanti değildir ve her zaman iki ihtimal vardır (She give or not give).
Fakat erkeğin evine gidilmişse tecavüz kaçınılmazdır ki o akşam için tadını çıkaracaksın. Aksi durumda zaten kıyamet kopmuş demektir ki Allah korusun. Şaka bir tarafa, erkek başka bir kanepede oturduğunu fark ettiği an böyle bir aptallık yaptığı için kendisine çok kızacaktır. Sonra kafası dört çekirdekli bilgisayar gibi hızla yanaşma manevraları konusunda çalışmaya başlayacaktır.”
Gelelim önerilere...
(Ben de, parantez içlerinde işin olurunu, olmazını yazacağım)
-1. Müzik açma bahanesiyle kalkıp sonra kadının yanına oturmak çok klasik bir numaradır.
(Ama müziği daha önce açmış olman gerekiyordu!)
2.Televizyon açmak da aynı kulvarda kullanılır.
(Ne o? Muhteşem Yüzyıl’ı mı seyredeceksiniz ki TV açıyorsun. Tıh! Bu da olmaz.)
3.Televizyon açıksa ayağa kalkarak kumanda aranır.
(Maç krizine girmiş adamlar gibi! Bu da olmaz.)
4. Elle kanepeye hafifçe vurularak “Yanıma gelsene” denir ki kötü bir tercihtir.
(Kötünün de ötesi. Bir de, ‘Bana istediğini yapabilirsin’ de tam olsun!)
5. “Gözlerin” diyerek başlayan bir cümle kurulur ki içeriği çok önemli değildir ve gözler kaçırılmadan ayağa kalkılarak kadının yanına oturulur.
(Üff... Şey gibi, Nuri Alço gibi... Robdöşambr giyip bir de fular tak oldu olacak!)
6. Pencere açma bahanesi kullanılarak dönüşte kadının yanına oturulur hatta kadında pencereye çağrılarak dışarıdaki manzara yahut havanın güzelliği konuşulur.
(E, biraz yaklaşıyorsun... Ama manzara diye karşı apartmanı göstermeyeceksen!)
7. Bir şiir kitabı alınır ve içinden daha önce seçilmiş gecenin anlam ve önemine halel getirmeyecek bir şiiri okumak için kadının yanına oturulur.
(Yok! Sen pencereden devam et.)
8. Bir süre öpüştükten sonra elinden tutup “Hadi” diyerek odaya davet ettiğinizde kadın mutlaka bir saniye durur ki bunun nedenini hâlâ bilmiyorum ama odaya da gelir, tuhaf yani niçin bir saniye durur, bekler bilmiyorum.
(Tamam bir gün de bunu işleyelim. O anda kadının aklından neler geçer?)
9. Odaya gidildiğinde yapılacak ilk şeyler kanepeden daha zordur. Direkt soyunulacak mı, yoksa ayakta cilveleşerek mi konuya girilecek, çoraplar ne zaman çıkarılacak, kadın iç çamaşırlarını çıkarırken hafifçe arka mı dönülecek, ayakta mı yoksa yatağa oturarak mı soyunulacak, ya da karşılıklı soyma işlemine mi gidilecek, ışıkların açık kalması gerektiği nasıl ve hangi safhada söylenecek, yorgan kaldırılacak mı yoksa üzerine mi yatılacak vb... Yanlış bir hareket gecenin mahvolmasına sebep olacaktır.
Ben yoruldum.
Sen böyle anlatınca düşüncesi bile beni
yordu.
Yok, vazgeçtim.
Boş verin, en iyisi yatağa yayılıp kitap okuyalım...