Haberin Devamı
Fatoş geçenlerde bir mail göndermiş bana.
Okudum. İçim daraldı.
Şimdi okuyunca sizin de içiniz daralacak, biliyorum.
Hatta nasıl akıl vereceğinizi de biliyorum. Ama durun. Okuduktan sonra o cümleyi söylemeyin. Okuduktan sonra susun, aklınızdan bir yorum da yapmayın, benim yazdıklarımı da okuyun. Sonra görüşelim.
Ok?
“18 yıllık evliyim. İki çocuğumuz, bir evimiz, iki arabamız var. İkimiz de çalışıyoruz. Benim sorunum kocamın beni sürekli aşağılaması, beğenmemesi, her yaptığıma bir kusur bulması.
Bunlar yazdığım kadar kolay yaşanmıyor, inan çok kırıcı şeyler. Kocam normalde sevilen sayılan iyi bir insan. Herkesin yardımına koşan falan filan. Ama bana gelince bu iyilik kayboluyor. Nedense yerine kırıcı, küçümseyen kaba bir insan geliyor.
Gece yarılarına kadar internette takılmalar, beni hiç önemsemeden davranmalar... Bir sorunum olduğunda duyarsız kalmalar. Çocuklarla doğru dürüst ilgilenmemek... Bu liste uzatılabilir.
Bir paket sigara aldırsam parasını ister. Mesela ilk aklıma gelen örneklerden biri, bir keresinde arabamı yıkatmıştı onun parasını istemişti.
Ben de hep hoş gören, tolere eden taraf oldum. Şu an ayrıyız. Benim canıma tak ettiği için. Zaten o bir süre başka bir şehirde çalışacaktı oraya gitmişti. Yılbaşında geldiğinde çok canımı acıttığı için (mecazi yani şiddet falan değil) ben de sömestr tatilinde yanına gitmedim ve boşanmak istediğimi söyledim.
Önce inanmadı ciddi olduğuma, sonra ajitasyon ve duygu sömürüsü yaptı. En son bütün hatanın bende olduğunu ve onu yönlendirmediğimi söyledi.
Bu arada ben kıl dönmesi için ameliyat olacaktım. Sabah hastaneye giderken uyandırdım. Uyanmadı. Ben de kendi başıma gittim ameliyata. Sonradan gelmiş ama ben yüzüne bakmadım. Sonra da bende hata olduğunu onu uyanana kadar beklememi falan söyledi.
Şimdi de içim acı dolu. 18 yıl dile kolay. Kendimi bırakıp geri dönmek istemiyorum. Dönersem her şeyi kabul etmiş olurum, bir daha hiçbir şeyden şikâyet etme hakkım olmaz. Ama öyle şeyler söylüyor ve yapıyor ki, kendimden şüpheye düşüyorum, “Acaba ben mi abarttım?” diye. Bir yanda da çok acı çektim yıllardır, o var.
Onun böyle beceriksiz oluşu beni üzüyor. Ne yapmalıyım diye düşünüyorum. “Seviyor musun?” dersen, onca şeyi hoş görmek, onunla mutlu olmaya çalışmak sevgiyse, seviyorum evet. Ama yaşanmış bir sürü kötü anı da var. Sence ne yapmalıyım? Bilmiyorum sana bu soru sorulur mu ama kötü bir durumdayım.”
Şimdii...
Kadın da olsanız, erkek de olsanız, “O-ha!“ dediniz değil mi?
Sonra hemen arkasından da, “boşansın“ dediniz.
O halde şimdi tekrar düşünün.
Fatoş’un yaşadıklarının en az yarısını siz de yaşamıyor musunuz?
Fatoş’un eşinin yaptıklarını siz de yapmıyor musunuz?
En azından yarısını...
Hele hele erkekler...
Yapmıyorum sanıyorsunuz değil mi? Bir daha düşünün. Eşinize sorun.
Kendinizi test edin.
Bu işi bana bırakmayın.