Herkes birbirine saldırıyor; birbirini yiyor, bitirmeye çalışıyor.
Deli sevmiş gibi!
Herkes birinin ağzından çıkacak tek bir yanlış cümleye bakıyor.
Parçalamak için...
Aç kurtlar gibi...
Vahşileştik galiba...
Ya da vahşileşen birilerinin arasında kaldık.
Bir ‘ara’ yaşıyormuşuz gibi...
Hayata, mutluluğu aramaya, kendimizi bulmaya, gelişmeye, öğrenmeye, sevmeye ara vermişiz gibi!
Herkes öğrendiğiyle kalmış, olduğu kadarıyla yetiniyor; yetinse iyi, o kadarının yeterli olduğunu sanıyor.
Belki saldırgınlık da bu yüzden...
Ne hale geldik?
Bütün bunları düşünürken, ayırdığım eski gazetelerden birinde Mehmet Öz‘ün bir cümlesine takıldım:
“Kendi mutluluğunuzun sorumluluğunu alın.”
O, bu cümleyi, “mutlu evlilik” formüllerini verirken kullanmıştı. Ama ben üzerime alındım.
Hatta biraz daha ileri gittim, sosyal mesele haline getirdim.
“İnsanlar mutsuz oldukları için bu kadar saldırgan“ kararına vardım.
Olayı büyüttüm yani!
“İnsanlar, aradıkları mutluluk gelmeyince, mutsuzluğun içine düştüler. O yüzden başkalarının da mutsuz olmasını istiyorlar” diye de kendi kendime yorum yaptım.
Zira mutlu olsalar, başkalarının da mutlu olmasını isterlerdi...
Sonra sıra o soruya geldi:
“Peki neden mutsuzlar?”
Hastalıklar ve felaketler haricinde tabii...
Onun da cevabını buldum:
Çünkü herkes bekliyor...
Birisi bir iş, belki para, bir arkadaş ne bileyim bir sevgi ona aradığı mutluluğu versin diye bekliyor.
Mutluluğu başkasında veya başka bir yerde sanıyor.
Kendisinde olmayan ne varsa orada zannediyor.
Her şeyi olan bile hiç olmadı “Evrene mesaj yolluyor!”
Evren ne yapsın?
Mutluluk ciddi bir iş arkadaşlar.
Önemli.
Öyle başkasına emanet edilecek bir şey değil.
Başkasının üstüne atılacak bir şey hiç değil!
Öyle olsaydı, bütün parası olanlar, bütün iyi işi olanlar, bütün güzeller mutlu olurdu.
Ben çok sıkıldım.
Mutsuz ve saldırgan insanlardan çok sıkıldım.
İşte bu yüzden o cümleye takıldım.
Siz de takılsanıza:
“Kendi mutluluğunun sorumluluğunu al.”
Deli sevmiş gibi!
Haberin Devamı