Bu kin, nefret ne zaman biter?

Haberin Devamı

Bazı günler vardır ki diğerlerinden daha önemlidir.

Neden daha önemlidir biliyor musunuz?

Çünkü o gün, beklediğin iyi ya da kötü bir durumun gerçekleştiği gündür.

“O an”dır...

Dün, bugün...

Yok yok, bu hafta da işte öyle günlerden birkaçını birden yaşıyoruz galiba...

Duyduğum, okuduğum haberlerin her biri, zihnimde tokat gibi patlıyor...

Ben mutsuzlaşmamaya, kendimi aşağıya çekmemeye çalışıyorum.
Ağır bir tartışma programının ardından ya güzel bir şarkı dinliyorum ya sıkı bir film seyrediyorum ki dünyada güzel, temiz ve kaliteli duyguların varlığını unutmayayım...

Sanki yıkanıyorum...

Kinden, nefretten arınıyorum...

Ben arınıyorum da...

Onlar?

Anladığım kadarıyla şimdi onlar için arınma zamanı değil.

Kimler için?

Seyrettiğim tartışma programlarında en fazla duyduğum cümle şu:

“Biz yıllarca çok ezildik, aşağılandık.”

Alevi’si, Kürt’ü, türbanlısı...

Yarımız...

Belki yarımızdan da fazlası... Ya da yarımızdan biraz azı...

Haklı veya değil ama böyle...

Kin dolular.

Soluduğumuz havada kin var.

Havayı ağırlaştırıyor...

Bu kin ne zaman biter diye düşünüyordum...

Alevilere istedikleri yerde cemevi, Kürtlere dillerinde eğitim, türbanlılara serbestlik verilse...

Derken, o haberi gördüm:

“Başı açıklara YÖK Garantisi”

YÖK Başkanı “Garanti ediyorum başörtüsüz öğrenciler baskı görmeyecek, hiç merak etmesinler” demiş.

Aklıma gelen ilk cümle şu oldu:

“Nasıl ya! Biz ne zaman bu duruma geldik?”

Sonra hafta içinde okuduğum başka cümleleri hatırladım:
“Biz nasıl türban takmak için savaştıysak, onlar da giymemek için savaşsınlar. Savaşmayı öğrensinler” anlamına gelen...

O cümlelerden sonra bunu söyleyenlerin yüzlerindeki ifadeyi gözümün önüne getirdim.

Kinlilerdi...

Bütün başı açıklara kinlilerdi...

Hatta onları savunan başı açıklara bile...

Yine aynı soru aklıma geldi ama...

Bu kin ne zaman biter?

Türban her yerde serbest olsa...

Oldu ya, herkesi memnun edecek bir formül bulunsa ve her yerde serbest olsa...

Ne olacak?

Bu kin bitecek mi?

Korkarım ki bitmeyecek...

O zaman ne yapacaklar?

Ne diyecekler?

Neyi savunacaklar?

Ne için savaşacaklar?

Bitecek mi? Sakinleşecekler mi?

İçimizdeki bir ses diyor ki:

Hayır. Sakinleşmeleri için, kinlerinin dağılması için bu yeterli değil.

“İstedikleri gibi kapanma haklarını almaları yetmez, bizim de kapanmanız gerekir.”

Belki doğru, belki de yanılıyorum.

Ama böyle...

İşte beni ve benim gibi hiçbir siyasi görüşe bağımlı olmayan, hiçbir dini referansı olmayan, sadece ama sadece hümanist düşünenleri korkutan...

Daha doğrusu derinden üzen de bu değil mi?

DİĞER YENİ YAZILAR