Hiçbiri...
Gönderdiklerinizin hiçbiri değil.
Hiçbiriniz Ak’nin (Akademisyenin) hikâyesinin devamını getiremedi.
İsterseniz baştan alalım:
“Kadın, kadın tarafını hiç ortaya çıkarmayan gayet ciddi biri.
Saçları ensede toplu, makyajsız, gözlüklü, resmi suratlı bir kadın yani... Üstelik sohbeti de hiiç özele yatkın değil.
Akşama doğru tam dağılırlarken bir
şey oluyor...
Kadın, Ak’yi kahveye davet ediyor.
Dırını nınnn...
Yok öyle hemen heveslenmeyin, zira Ak’nin de aklı uçmuyor. Yani...
Bu kadınla...
Ama Ak’nin yapacağı daha iyi bir şey olmadığından kahve teklifini kabul ediyor. Birlikte çıkıyorlar.
Yürürlerken bir ara kadın duraksıyor ve evinin çok yakında olduğunu, isterse kahveyi orada ikram etmek istediğini
söylüyor.
Ak için ne fark eder ki! ‘Tabii ki, teşekkürler’ diyor.
Ve kadının evine gidiyorlar.
Hiçbir şey şaşırtıcı değil. Duvardan duvara kütüphaneli, sade döşenmiş bir ev.
Kadın önce bir müzik açıyor, tabii ki klasik sonra kahve yapmaya mutfağa geçiyor. Biraz sonra elinde fincanlarla gelip kahveleri sehpaya bırakıyor.
Kütüphaneye göz gezdiren Ak’nin yanına gidiyor.
Ellerini, ensesinde topladığı saçlarına götürüp bir çırpıda açıyor ve...”
Sormuyor, emrediyor!
Tam burada kalmıştık...
Hiç uzatmayacağım.
Kadın, ellerini, ensesinde topladığı saçlarına götürüp bir çırpıda onları açıyor ve Ak’nin suratına okkalı bir tokat patlatıyor!
Şıraakkk!...
Ak’yi düşünsene...
Adam dağılıyor!
Ya da kendine geliyor da diyebiliriz,
göreceli yani!!!
Şaşkın gözlerle kadına bakakalıyor...
Kadın hiç ara vermeden...
Ne yapıyor?
Onu da yarın yazayım mı? Şaka şaka...
Amma tadını çıkardın diyeceksiniz ama ne yapayım, böyle hikâyeler artık kolay kolay çıkmıyor! Karaborsa’da...
Kadın tokadı patlatıyor, arkasından Ak’nin gözbebeklerinin içine baka baka
diyor ki:
“Benimle yatmak ister misin?”
Aslında bu kelimelerle değil, bildiğiniz en amiyane hâliyle soruyor.
Hatta galiba sormuyor bile, emrediyor! (Yoksa emretmeyi ben mi uydurdum?)
Zaten yakışmazdı. “Benimle birlikte olur musun?” diye sorsaydı... Yan yana yatalım, birbirimize dokunmadan uyuyalım gibi bir şey!
Kadın sahneyi hakkıyla tamamlamış!
Ya da Ak tamamlamış.
Film gibi değil mi?
Belki de böyle bir film vardır da, Ak rol çalmış bize anlatıyor!
Atıyor mu yoksa gerçekten böyle bir “şey” yaşadı mı?
Bazı hikâyeler vardır, kurgulanamayacak kadar saçma veya mükemmeldir ya...
Yani uyduracak olsa daha temkinli davranır, bu kadar uçmazdı..
Ne bileyim...
Not: Umarım hikâyenin gerisini merak eden yoktur!
Belki de gerçektir!
Haberin Devamı