Konuyu bırakamadım, bıraktırtmadınız çünkü!
50’lerindeki adam konusunu...
Hani Lynda Lemay’in “Un homme de 50 ans...” şarkısındaki “güzel“ adam...
O yaşlardaki tüm adamlar kendilerinin o şarkıdaki gibi olduklarını savunuyorlar. Normal! Hiçbir sarhoş da ben sarhoşum demez!
Ama birkaç kadından gelen mail’ler var ki, onlara gerçekten şaşırdım.
“Ben adamımı buldum” diyorlardı.
Hele birisi güzel
güzel anlatıyor.
Bakın:
- “6 ay önce işim dolayısıyla bir adamla tanıştım, bir arkadaşım vasıtasıyla ofisime geldi. Görüşmemizi yaptık işte anlaşamadık. Derken ertesi günlerde arkadaşımdan cep telefonumu istemiş ben de ok. verdim ve beni yemeğe davet etti. Aynı semtte de oturuyormuşuz ve görüşmeye basladık. O şarkı sözlerinden fazlası var kendisinin eksiği yok. 53 yaşında, emek vererek kurduğu kendi firması var, çok düzgün bir hayatı var iş-ev-eğlence üçgeninin dengesini oturtmuş. Abartı hiçbir davranışı ve konuşması yok ki aslında çok ukala olması lazım özelliklerine bakınca. Yaş 53 dediğim gibi ama 45 bile göstermiyor; saçlar yerli yerinde ve boyasız:) haftada 3 gün platesteyiz, gram fazlalıksız vücut. 1.80 boy, dikkat edilen fakat keyifle yenen yemekler, adam gibi içilen rakılar, adam gibi arkadaşlar-komşular-dostluklara sahip.Yani kısacası bu adam olmuş!
Ben öyle liseli kızlar gibi 24 saat adamı mesaja boğan, günde 5 kez arayan tiplerden hiç olmadım. O da öyle; ne o beni yoruyor ne de ben onu... Devlerin aşkından da bahsetmiyorum burada, hani hep o lafı geçen seviyeli beraberlik var ya ben onu buldum işte. Haftada 3-4 gün beraberiz, genelde ben onda kalıyorum (evet evinde ilk haftadan beri diş fırçamdan geceliğimden şampuanımdan bikinime kadar birçok eşyam mevcut), 10senedir aynı sitede kendisi, akşamları iş çıkışı yemek, ardından havuz başında sitede komşuculuk sonra ev-TV-yatak sabah da işlere dağılıyoruz. Yaz boyunca beraber tatillere de çıktık sorunsuz bir şekilde hem onun hem de benim arkadaşlarımı dâhil ederek hem de. Bu arada merak etmeyin sex müthiş!! Yani eksiği yok, fazlası var diyorum ya:)
Ben 32 o 53 ama benden daha çok gece hayatını seviyor. Seviyor derken o da ayda 1-2... Ben sabahlamaktan çok hoşlanmadığım için özel bir durum bir doğum günü vs. yoksa dâhil olmak istemiyorum yalnız onu da engellemiyorum. Böylece kafası rahat sorunsuz, nasıl gittiyse öyle dönüyor. Bence güzel bir hayat kurmak üzereyiz. Evlilikten bahsetmiyorum farkındaysanız çünkü bana göre çocuk düşünmedikten sonra bizim gibi yalnız yaşamaya alışmış insanların evlilik yürütmesi çok zor. Beraber yaşama taraftarı da değilim (namustan, herkes ne der’den dolayı değil) beraber yaşamakla evlenmek aynı şey artık. Bence herkesin özel kendine ait bir dünyası olmalı. Hiçbir şey yapmama, kafa dinleme, sadece kendi sevdiği yemekleri pişirebilme, istediği filmi seyredebilme, kütüphanesinde saatlerce vakit geçirebilme özgürlüğü olmalı. Bu da ancak belli bir yaşa gelmiş, bunu karşındakini istememek olmadığını anlayacak olgunluğa erişmiş bir insanın anlayabileceği bir şey.
Yani Dilek hanımcım böyle adamlar da var ama sayıları öyle az ki...
Ben 50yaşındaki adamımı buldum açıkçası:)))”
Kim tutar sizi?
Aman bozulmasın. Bozulursa hepimizin morali bozulur, ona göre...