Hayırlıııı olsuuuun. Sonunda “ithal vatanseverlerimiz” de geldi. Patriot’lardan söz ediyorum. İngilizce Patriot’un Türkçesi vatansever demektir. (Bilmeyenlere hizmet...)
Güney ve Güneydoğu topraklarımızda Alman, Hollandalı, Amerikalı ve muhtemelen başka ülkelerden askerler var artık.
İşgal değilse bile konuşlanıyorlar işte.
Peki tezkere çıkarıldı mı bunun için?
Hayır.
Türkiye bu “vatanseverleri” kiraladı. Onun için tezkereye gerek yok herhalde.
Süresi belli değil, belki bir yıl belki daha uzun.
Niye? “Suriye’den bir tehdit yani füze gelirse” diye.
Çünkü Türkiye’nin kendini savunacak füze savar sistemi yok.
Vatanseverler bunun için kiralandı.
Açıkçası bizde vatansever kalmadığı için olacak, kiraladık.
Eh samanı da getirmiyor muyuz?
Vatanseveri niye getirmeyelim?
Elin vatansever fazlalığı varsa, biz de ucuz ucuz yararlanacağız, ne var bunda, mana aramayın yani.
Gariptir, mana aramıyoruz ama, sormuyoruz da.
Suriye bize füze mi atacak?
Dünyanın öbür ucundan vatanseverlerin toplanıp cümleten topraklarımıza konuşlandığına göre demek ki Suriye füze atabilir.
Suriye füze atarsa ne olur? Vatanseverler havalanır ve o füzeleri havada imha eder.
Parantez açayım, deyin ki Suriye füze attı, bizim ordumuzun ruhu bile duymayacak, vatanseverleri dışarıdan kontrol eden Amerika bunu görecek, vatansever timinin başına talimat verecek o da tetiği çekecek, füze imha edilecek.
Sonra bize dönecekler, “Verilmiş sadakanız varmış vallahi, yoksa başınızda bir füze patlacaktı” diyecekler.
Yani ithal ettiğimiz vatanseverleri bile denetleyecek gücümüz yok, mal da onların, tetik de onlarda, bize ise “dua etmekten” fazla bir şey kalmıyor, ki bu da zaten günümüzün anlam ve önemine çok uygun.
Şimdi bundan ders çıkarmalıyız artık.
Vatanseverimiz olmadığı için vatansever ithal etmek geçici bir çözümdür.
Maazallah ithal vatanseverler gittiğinde bir saldırıya uğrarsak bizi koruyacak vatanseveri nerede bulacağız.
O halde aklın yolu bir.
Kendi vatanseverimizi kendimiz yapacağız.
Eğer kendi vatanseverimizi üretemezsek sonumuz hiç de hoş olmayabilir.
Haydi bakalım; ey halkım, uyuma, uyutulmana izin verme.
Gün vatansever üretme günüdür.
Sonra “demedi” demeyin.
Bu fıkraları kaçırmayın
Bu hafta Yıldırım Tuna’dan gelen fıkralar yine harika. İnanın okuyup başlıklarken bile kendimi tutamayıp çok güldüm.
Zorunda mıyım?
Liseye giden oğlan akşam yemeğinde masada “Erkek arkadaşlarımdan biri bana ‘Sen totoşsun’ diyor” demiş. “Neee? Senden istediğim yarın gidip o ahlaksızın suratının tam ortasına yumruğunu patlatman” demiş babası sinirlenerek. “Zorunda mıyım babiş..” diye cevap vermiş oğlan, “O kadar güzel gözleri, o kadar harika bir yüzü var ki!”
İşte buradayım
Yıllardır her hafta sonu birlikte balık avlamaya giden 4 arkadaştan birinin karısı artık dayanamayıp ağırlığını koymuş ve kocasını göndermemiş. Diğer üçü mecburen birlikte gitmişler. Kamp yerine vardıklarında bir bakmışlar ki dördüncü arkadaşları çadırı kurmuş, çayı demlemiş bekliyor.. Hayli şaşırıp bu işin nasıl olduğunu sormuşlar. “Valla dün gece karım ‘Grinin 50 tonu’ kitabını bitirdikten sonra beni yatak odamıza sürükledi” diye anlatmaya başlamış adam, “Yatağın üzerinde ipler, kelepçeler vardı. ‘Beni yatağa bağla’ dedi. İstediğini yaptım. Daha sonra bana ‘Şimdi ne istersen yapabilirsin..’ dedi. Ben de tabii ki buradayım işte..”
Eski aşk
Eski defterleri karıştırırken yıllar geçse de hatırımdan hiç çıkmayan o müthiş güzel kız arkadaşımı telefonla aradım. Epey konuştuk, birlikte yaşadığımız müthiş geceleri andık. O, “Tekrar buluşup o ateşi canlandırsak mı?” diye sorunca kalbim heyecanla çarpmaya başladı. “Beni son gördüğünden beri hayli yaşlandım ve hiç saçım kalmadı..” dedim. “Hiç önemli değil” diye kıkırdamaya başladı. “Göbeğim de var ama” diye ekledim, güldü, “Saçmalama” dedi, “Göbekli, yaşlı ve kel erkekler çok daha seksi olurlar.. Hem sen de beni 15 yıl önceki gibi tahayyül etme.. Ben de yaşlanıp epey kilo aldım hani..” Anında kendime gelip telefonu “Pat” diye o tipi kaymış yaşlı şiskonun yüzüne kapattım..
İntihar
Komiser: Tam olarak ne olduğunu bana ayrıntılarıyla anlatır mısınız?
Adam: Karımla birlikte yaşadığımız uzun yıllar ikimizi de sıktı ve beraber intihar etmeye karar verdik efendim. Önce o kendini öldürdü. İnanır mısınız o an birden kendimi rahatlamış, ümit dolu hissetmeye başladım ve hemen vazgeçtim efendim.
Gani Yıldız’dan
Uluslararası ilişkilerdeki hamlelerimizle Amerika’nın dış politikasında “hesaba kattığı ülke” konumuna gelmişiz. Bu kadarla kalsa iyiydi, aynı zamanda “hesabı ödettiği ülke” olduk!
Enerji Bakanı Taner Yıldız, “Evde kazak giyilirse daha ucuza ısınılır” demiş. Anlaşıldı, başımıza çorap örmeyen doğal gaz faturası için kazak öreceğiz.
İnşaat firmalarının gösterişli projelerinde “Venedik teması” çok kullanılıyor. Tamam da bunun için o kadar para harcamaya gerek yok; TOKİ’nin yaptığı evler ilk yağmurda Venedik’i ayağınıza getirir!
Bize miras kalan tarihi binaları koruyamayanlara sesleniyoruz; onlar zaten birer tarih, yanıp tarih olmalarına gerek yok!
“Salı sallanır” lafı ilk nereden çıktı, bilmiyoruz. Ancak siyasi partilerin grup toplantılarında esip gürleyen liderleri dinleyince bu aralar Salı’nın neden “sallandığı” anlaşılıyor..
İşsizliğin haritası çıkarılmış. Sorunun çözümünde iyi bir adım. İş bulmaya giden yolun haritası da çıkarılırsa bu iş tamamdır..