Osmanlı, Başbakan’ın övdüğü eyalet sistemini 1864 yılında kaldırmıştı

Haberin Devamı

Başbakan Erdoğan “Başbakan olsam 2023’te eyalet sistemini konuşabiliriz” dedikten sonra bu sistemi övmek için “Osmanlı İmparatorluğu bunu başarıyla uygulamıştır” dedi. Bu söz bir yere kadar doğru.

Evet Osmanlı İmparatorluğu eyalet sistemi ile çok başarılı bir yönetim sergilemişti.

Ne zamana kadar?

1800’lerin ortalarına kadar. Çünkü bu tarihe kadar eyalet sistemini yönetmek o kadar zor değildi. Ancak 1789 Fransız İhtilali’nden sonra ortaya çıkan “milliyetçilik” akımlarıyla birlikte eyalet sistemi devletin güvenliği ve bütünlüğü konusunda sorunlar yaratmaya başladı.

Osmanlı İmparatorluğu “duraklama döneminde” Batı ülkelerinin, Osmanlı topraklarında yaşayan gayrimüslimlerle ilgili baskıları karşısında bunalıyordu.

Artan milliyetçilik akımları nedeniyle, özellikle gayrimüslimlerin çoğunlukta yaşadığı eyaletlerde çok sık isyanlar çıkıyor ve hatta ülke toprakları birer birer elden gidiyordu. Bunun üzerine İstanbul yönetimi 1864’te Vilayetler Nizamnamesi’ni çıkararak eyalet sisteminden vazgeçti.

Uygulama ilk olarak Mithat Paşa’nın vali olarak tayin edildiği Niş, Silistre ve Vidin’den oluşan Tuna Vilayeti’nde yapıldı.

Eyalet - vilayet arasında fark şudur; eyaletlerde yönetim yerinden yapılır. Kendi içinde kendi kuralları işler, Osmanlı’ya vergi ödenir, savaş sırasında asker ve mühimmat temin edilir. Vilayette ise yönetim İstanbul’dan atanan vali tarafından yürütülür. Devlet hizmetleri yine atanan memurlar tarafından yapılır, her yerde Osmanlı yasaları ve kuralları geçer.

Osmanlı fethettiği topraklara kendi bilim, kültür, sanat ve ekonomisini götürmemiş, sadece ganimet ve vergilerle yetinmişti. Bu nedenle milliyetçilik akımlarına kadar eyalet sisteminin bir sıkıntısını çekmemişti.

Osmanlı’nın bile 1864’te vazgeçtiği eyalet sisteminin şimdiki Türkiye için yaralı olacağını düşünmek acaba mümkün müdür?

Gündem yaratma mahareti

Başbakan Erdoğan gündem yaratmakta çok mahir. Sıkıştığı anlarda bir “şey” söylüyor ve bütün tartışmalar bu yöne kayıyor. Yine öyle yaptı. Zaten başkanlık sistemi tartışmaları yapılırken, ama bu arada “barış(!) süreci” ile ilgili bazı kuşkular varken, ortaya “eyalet sistemini” atıverdi.

Mahareti şurada; sözü öyle söylüyor ki tartışma dilediği yönde gitmezse anında çark etme ya da “yanlış anlaşıldı” deme fırsatını da yaratıyor.

“Eyalet sistemi” tartışmalarında da bunu yaptı. Doğru, söze “Eğer o sırada Başbakan olursam 2023’te eyalet sistemini konuşabiliriz” diye başladı. Yani konu bugünün konusu değilmiş gibi davrandı.

Buna rağmen “eyalet” tartışması başlamış oldu.

2023’te Başbakan olması uzak bir ihtimal. Ayrıca süreyi çok ileri bir tarihe atarak da kendini kurtarıyor. “Şimdi için demedim ki, 10 yıl sonra belki dedim” diyor.

Gündem yaratmada Erdoğan’ın eline kimse su dökemez.



Suriye’den domuz gribi de geliyor

Suriyeli mültecilerin neden olduğu salgın hastalıklarla ilgili iki milletvekilinin verdiği soru önergelerini yayınlamamdan sonra Adana’dan bir mesaj aldım.

Adı bende saklı bir hastane çalışanı okurum Adana’da domuz gribi olarak bilinen H1N1 virüsü nedeniyle üç kişinin öldüğünü ve virüsün Suriye’den geldiğinin belirtildiğini yazıyor; mesajı birlikte okuyalım:

Sayın Ataklı, ben Adana da bir hastanede çalışmaktayım. Bu söylediğiniz hastalıklara H1N1 virüsünü de ekleyin. Son iki ay içinde yoğun bakımda ölen hasta sayısı en az üç. Sadece benim hastanemde.

Ölen hastalar Suriyeli değiller. Ama onlar tarafından getirildiğini doktorlarımız söylüyor. Bir de pnömoni (zatürre) hasta geliyor, durumu fena değilken bir anda akciğerleri iflas ediyor. Hastalar genelde tecritte ama o kadar çok ki diğer hastalarla yan yana yatmak zorundalar. Olan diğer hastalara oluyor.

Bir de o kadar çok ateşli silah yaralanması geliyor ki inanamazsınız. Gencecik insanlar hepsi muhalif. Haftalarca yatıp iyileşip dönüyorlar. Bunların hepsi halktan saklanıyor. İyi çalışmalar.

İzmir’i ısrarla kaşımak istiyorlar

Diyanet İşleri Başkanı’nın İzmir’in dinini sorgulaması ve irfanının eksik olduğunu söylemesi zaten yeterince ayıp ve utandırıcıydı. Üstüne bir cemaatçi müftünün “İzmir’e irfan getireceğinin” söylenmesi ayıba ayıp ekledi.

Şimdi de İzmir’de “ne kadar Müslümansınız” anketi yapmaya başlamışlar.

Nedir bu İzmir üzerine oynanan oyun? Bu kaşımanın bir amacı vardır herhâlde.

Ama bu tür yaklaşımlar yapanın başına çöker bunu da bilmek gerek.

DİĞER YENİ YAZILAR