Keyifler gıcır demek ki

Haberin Devamı

Eğridir’deki Komando Eğitim Okulu’nu ziyaret eden Başbakan ve beraberindeki bakanlar askerlerimizin yeteneklerine hayran olmuşlar. Gerçek mermilerle yapılan gösteriyi nefes nefese izleyen bakanlardan Cemil Çiçek daha sonra yerde bulduğu iki mermi kovanını eline almış.

Bunu gören Genelkurmay Başkanı da “Aman böyle fotoğraf çektirmeyin, sonra Ergenekon derler” demiş.

Milletçe pek güldük bu espriye. Ayrıca herkesin de içi ferahladı, demek ki askerle hükümetin arası çok iyi, birbirlerine espri bile yapıyorlar artık. Daha ne isteyelim.

Ama her nedense Cemil Çiçek esprinin duyulması üzerine biraz bozulmuş. Televizyon ekranına çıkıp “Bunu sızdıranlar cevap versin” demiş. “Sızdıran” dediği herhalde askerler. Çünkü Başbuğ’un Bakanlar Kurulu’na ziyaretinin ayrıntılarını Ulaştırma Bakanı’nın sızdırdığı biliniyor. Herhalde Çiçek bu esprinin duyurulmasını bunun cevabı olarak gördü. Oysa gülüp geçmeyi becerebilirdi.

Daha sonra da asker açıklama yaptı. Daha doğrusu açıklama değil de “üzerinde durmayın” uyarıydı bu. Demek ki espri yapıldığı doğru.

Orduyla hükümet arasındaki keyiflerin gıcır olması ülkemiz adına iyi de askerin Ergenekon esprisi yapması bana biraz tuhaf geldi.

Biri adeta ölüme itilmiş iki orgeneral haklarında iddianame bile olmadığı halde sanık durumunda ve hapiste. Ordu ise sanki bu orgenerallerin kendisiyle ilgisi yokmuş gibi davranıyor. Daha önce de yazdığım gibi dünyanın hiçbir ordusu iki orgeneralini haklarında iddiname bile yokken hapiste tutturmaz. Bunun hukukla falan da alakası yoktur.

Durum böyleyken işi “gırgıra vurmak” bizimkilere özgü herhalde.



***




Ordu’da 45 yıldır kapanmayan tiyatro

Cumhuriyet bayramı sabahıydı, Ordu Atatürkçü Düşünce Derneği üyeleriyle kenti 500 mere yüksekten gören Boztepe’de kahvaltı ediyoruz. Yanıma bir genç kız yaklaştı ve “Can bey, size Ordu’daki sanat yaşamı ile ilgili çok kısa bir ey anlatmak istiyorum” dedi.

Sonra da devam etti “Burada bir tiyatromuz var, ben de tiyatronun oyuncularındanım. Yazılarınızda eğer Ordu’dan söz edecekseniz buna da değinir misiniz?” Elbette sordum hemen “Ne zamandan beri tiyatro yapıyorsunuz?”

Çok şaşırtıcı bir cevap aldım. “Ordu Belediyesi Karadeniz Tiyatrosu tam 45 yıldır faaliyette ve perdesini hiç kapatmadı.” İnanılır gibi değil. İstanbul’da Ankara’da bile tiyatrolar perdelerini zor açarken Ordu’da 45 yıldır hiç kapanmayan bir tiyatro olması ne kadar sevindirici.

Karadeniz Tiyatrosu bu yıl Seferi Ramazan Bey’den Oktay Arayıcı’nın senaryolaştırdığı Nafile Dünya adlı eseri sahneliyormuş. İlk oyun da 11 Kasım’daymış.

Bu bilgileri anlatan genç kıza “Adın ne” dedim. Aslı Selin Öztürk’müş. İşin ilginç tarafı ne biliyor musunuz, Aslı konservatuar eğitimi almamış, aslında kimya mühendisi. İki işi birden yapıyor tıpkı tiyatronun diğer sanatçıları gibi.



***




Yine mi eskiye dönüyoruz?

Başlığa bakıp hemen siyasi yazı sanmayın, çünkü bir spor yazısı, üstelik Fenerbahçe üzerine.

Neden eskiye dönüş mü diye soruyorum, çünkü çok uzun yıllardan sonra ilk kez spor sayfalarında Arsenal beraberliğinden sonra eski tür başlıklara rastladım.

Fenerbahçe’nin İstanbul’da beş yediği Arsenal’le golsüz berabere kalması büyük sevinç yaratmış besbelli. Spor sayfalarında övgüler doluydu.

Birden ard arda gelen ağır yenilgilerden sonra 1-0’lık yenilgilerin veya tesadüfi beraberliklerin “şerefli” sayıldığı eski yıllara döndüm.

Hele geçen yıl neredeyse final oynayacak Fenerbahçe’nin “şerefli beraberliğe” bu kadar sevinmesini ise hiç anlayamadım.

Fenerbahçe o maçı alabilir miydi? Muhtemeldi. Ama geçen yazıda da sorduğum gibi örneğin bu Güiza’ya gerçekten para mı verip aldılar yoksa adam üste para verip mi oynuyor?

Güya Avrupa’nın en iyi golcülerindenmiş. Topu ayağında bile tutamıyor, bir tek pas veremedi verilen pasların da neredeyse hiçbirini alamadı. ya yetişemedi, yetiştiğinde de topu rakibe kaptırdı.

Bu arada Semih’in kasti faulleri de can sıkıcıydı. Hakemin gözü üzerindeyken ceza sahası içinde adamı sırtından itip düşürmek hangi aklın ürünüdür anlamak mümkün değil.

Kazım da İngilizlere hava atmak adına her topu ezip bir türlü ileri açamadı. Fenerbahçe bu kez gününde olan kaleci Volkan’a şükrediyordur herhalde. Beraberliğin bir şerefi varsa o da Volkan’a ait.

Tabii bunca eleştiriden sonra bu haftaki Galatasaray maçını de merak edersiniz şimdi. Onu hiç düşünmüyorum bile, çünkü Fener nasıl olsa kazanır. 24 saat kaldı, görürsünüz.



***




Salaklık

Geçen pazar günü akşam üzeri Boğaz Köprüsü’nden geçip Levent Zincirlikuyu yokuşunu tırmanıyorum. Yanımda çok sevdiğim bir de arkadaşım var. Tam yukarı doğru giden kıvrıma geldik ki trafik durdu. Belli ki ileride ya kaza var ya da yol yapım çalışmaları yüzünden daralan yol trafiği sıkıştırmış.

En sağ şeritte dura kalka ilerliyoruz. Sağ tarafımız ise emniyet şeridi. Derken bir araba hızla bu şeritten geçti. Göz ucuyla bakıp içimden sunturlu bir küfür savurdum. Arkadan bir tane daha. Bir anda bu arabaları gören pek çok kişi emniyet şeridine girdi.

Arkadaşım, biraz sabırsız bana dönüp “Ne bekliyorsun, girsene şuraya” dedi. Ben sadece bakıp güldüm ve hiçbir şey yapmadım. Bir iki saniye sonra “Yahu niye girmiyorsun, millet geçip gidiyor sen bakıyorsun” diye üsteledi.

Ben de “Bugüne kadar hiç yapmadım, yapana da ağır küfürler ediyorum, eğer bu trafik sıkışıyorsa bunlar gibiler yüzünden oluyor, bu bile demokrasi bilincinin ne kadar eksik olduğunu gösteriyor” dedim.

Arkadaşım yüzüme baktı, baktı ve “Sen salak mısın?” dedi. Nasıl şaşırdığımı anlatamam. “Sen bile böyle düşünüyorsan artık ne diyeyim” demekten başka söz bulamadım. Bu sırada kavşağa da iyice yaklaşmıştık, önümüz açıktı, iki arabalık yeri emniyet şeridinden geçip sağa saptım.

Şimdi o söz içimi kemiriyor “Yoksa salak mıyım?”



***




Şeytana uymak

Fıkra Hüseyin Üzmez olayından sonra güncel hale geldi.

Adam,tecavüzden yargılanmaktadır. Hakim sorar:

- Neden yaptın?

- Şeytana uydum efendim! beraatimi istiyorum.

Bunun üzerine hakim kızar ve o cevabı verir:

- Ne diyorsun be adam? Hazreti Adem’e secde etmeyen şeytanın başka işi yok da sana pe...lik mi yapacak?



***




Yoksulluğun hüküm sürdüğü yerde ne utanma kalır, ne suç, ne namus, ne de ruh.

Balzac

DİĞER YENİ YAZILAR