İktidarın müthiş bir başarısı var. Önce sanal bir dünya oluşturuyor, sonra propaganda ve beyin yıkama yöntemleri ile bunları “büyük başarı-zafer” gibi gösteriyor. 30 yıldır, binlerce insanın ölümünden sorumlu bir terör örgütüyle pazarlıklar yapıldı. Örgüt sonunda “eğer söylediklerimi yaparsanız bundan sonra kimseyi öldürmeyeceğim” dedi. Bir bayram ilan etmediğimiz kaldı. İktidar ve yalakaları “zafer çığlıkları” atıyorlar şimdi.
İsrail “sakın gelmeyin” diye uyardı, buna rağmen bir gemi dolusu yardım malzemesini yola çıkardık. Başta güya bazı AKP milletvekilleri de tura katılacaktı, sonra ne olduysa oldu, milletvekilleri Antalya’da gemiyi terk etti.
İsrail dediğini yaptı, gemiyi bastı, 9 vatandaşımızı öldürdü. Hiçbir şey yapamadık, “özür dile, tazminat öde” dedik sadece. İsrail tınmadı bile. Biliyordu ki, bu işten Türkiye daha zararlı çıkacak. Bekledi. Üç yıl geçti aradan. Sonunda durum Amerikan çıkarlarını zedelemeye başladı. Obama araya girdi. “Telefonla” özür dilenmesi formülünü attı ortaya.
Sonuç, Türkiye yine bayram havasına büründü. Sonları tıpkı diğer maskeli liberaller gibi olması muhtemel bir kesim avazı çıktığı kadar “Müthiş zafer” çığlıkları atmaya başladı.
Biz bir şey kazandık mı? Belli değil.
Ama kaybedebileceklerimiz ortada. Suriye artık açık hedef hâline geldi, içine Türkiye’yi çekmesi hiç de olasılık dışı değil. İran operasyonu başlayacaksa, içinde yine Türkiye olacak. Buna izin vermemeye kalkacak Rusya’nın hedefinde de yine Türkiye var.
Bildiğim o ki; şu ana kadar Başbakan öfkelenmesin diye İsrail’le ilgili hükümet politikasını eleştiremeyen ve İsrail’i övemeyenlere gün doğdu.
Şimdi görün bakın İsrail için ne güzellemeler yapılacak, ki yapılmaya başlandı bile.
İşte Yeni Türkiye; Türk yok, bayrak yok, ulusal onur yok. Varsa yoksa “değişen dünyayı okuma ve anlama” adı altında global güçlerin tetikçiliğini yapmak var.
Diyarbakır’da Türk bayrağı neden yoktu?
Barış geldiğini düşündüğümüz için neredeyse sevinçten öleceğimiz 21 Mart Nevruz gününün akıllarda kalan bir sorusu var: “Alanda neden hiç Türk bayrağı yoktu?”
Biliyorsunuz alanda Türk bayrağı olmamasına Başbakanımız çok üzülmüştü.
Hızını alamayan İçişleri Bakanımız da Türk bayrağı olmamasını şiddetle kınamıştı.
Oysa durum aslında çok basitti. Alana girenler, polisinizin; Türk bayrağı taşıyanlara biber gazı ve copla müdahale ettiğini bildikleri için korkularından Türk bayrağı taşıyamamışlardır. Bahane aramaya ve senaryolar üretmeye gerek yok yani.
Ergenekon’da yeni dalga gelebilir
Ergenekon davasında savcı mütalaasını sundu ve yıllardır tutuklu bulunan aydın, gazeteci, yazar, akademisyen, bilim adamı, üniversite rektörü ve askerlere çok ağır cezalar istedi. Savcı saçma sapan Danıştay cinayetini davanın içine monte ederek ortaya bir “terör örgütü” çıkardı. Ancak bunun tek başına bir terör örgütü tanımlamasına yetmeyeceği ortada. Şimdi yeni bir oyun sahnelenmek isteniyor.
AKP Genel Merkezi’ne yönelik saldırıdan sonra gözler DHKP-C’ye çevrildiği gibi bu örgütün Ergenekon adına eylem yaptığı iddiaları atıldı ortaya.
İddianın en güçlü sahibi ise bizzat Başbakan. Kısa bir süre sonra saldırganların yakalanması ve Ergenekon bağlantılarının ortaya çıkarılması ile davanın seyrinin yeniden değiştirilmesi güçlü bir olasılık. Danıştay saldırısı gibi her şeyi belli bir saldırıyı bile Ergenekon’a sokanlar için AKP’ye yönelik saldırıyı davaya katmak zor olmayacaktır. Hukuk ve ahlâka uyulmadıkça her şey mümkün nasıl olsa.
Maltepe’de Tiyatro Festivali
Cumartesi günüm Maltepe Belediyesi Türkan Saylan Kültür Merkezi’nde geçti. Gerçi hemen her gün “Canın sağolsun Türkiyem” adlı tek kişilik mizahi politik tek kişilik gösterinin provaları için oradayım zaten.
Cumartesi günü Maltepe Belediyesi’nin Tiyatro Festivali’nin açılışı vardı. Açılışın sürprizi ise Maltepe Belediye Başkanı Mustafa Zengin’in “Beni kim belediye başkanı yaptı” adını verdiği tek kişilik gösteriydi. Zengin nasıl belediye başkanı olduğunu kimi zaman esprili kimi zaman hüzünlü bir ifadeyle anlattı.
Değme stand-up’çılara taş çıkaran Zengin özellikle kızının 6 yaşındayken yazdığı mektupla izleyenleri ağlattı. Tiyatro Festivali ise Güngör Dilmen’in Dede Korkut’tan esinlenerek yazdığı Deli Dumrul ile başladı. Yönetmenliğini Özcan Alpar’ın yaptığı oyunda çoğunlukla belediyede çalışan amatör tiyatrocular görev alıyor. İzlenmeye değer. Tiyatro Festivali’nde bugünden itibaren sırasıyla Sadri Alışık Tiyatrosu’nun “Küçük adam ne oldu sana”, Tiyatrokare’nin “Aşka 103 adım” A.S.E.K’in “Bi oyun varmış” Duru Tiyatro’nun “Nafile Dünya” Tiyatro Kedi’nin “Tatlı kaçık” ve Pervasız Tiyatro’nun “Sığıntılar” adlı oyunları sergileniyor.