Bu yazımı direkt Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Murat Bilgel’e yönelik yazmak istiyorum.
Çünkü günlerdir Karadeniz, Ege ve Akdeniz’deki deniz gücümüzün giderek zayıfladığını bizzat komutanların beyanlarına göre yazıyorum. Siyasal iktidardan hiç ses çıkmıyor. Her olaya atlayan yandaş takımı da sessiz. Genelkurmay zaten iyice sindirilmiş durumda, ağzını açacak dermanı kalmamış.
Bu durumda Türkiye’nin çıkarları ve güvenliği için hiç olmazsa konunun muhatabı Deniz Kuvvetleri’nden bir ses çıkar diye umuyorum.
Dünkü yazımda Ege’deki bazı adacıklara Yunan bayrağı dikilip dikilmediğini soran MHP Hatay Milletvekili Şefik Çirkin’in önergesini sizlerle paylaşmıştım. Ona da cevap yok. Belli ki vatandaş da artık bu tür soruların cevabını merak etmiyor.
Bugün de sizlere yine tutuklu Tümamiral Semih Çetin’in kitabına koyduğu iddialardan söz etmek istiyorum.
Çünkü bu iddialar çok vahim. Mutlaka cevaplanmaya muhtaç.
Tutuklu Tümamiral Semih Çetin “Bir İhanetin Öyküsü” adlı kitabının 411-414’üncü sayfalarında 4 yıl önce Dışişleri Bakanlığı ile koordineli çalışan Türk Deniz Kuvvetleri’nin Kıbrıs ve çevresinde petrol aramaya kalkan Rumları nasıl gerilettiğini açıkça anlatıyor. Rumlar adına bölgede petrol aramaya kalkan Norveç araştırma gemisinin engellendiğini, İspanya Seville Üniversitesi tarafından yayınlanan petrol arama haritasında Türkiye’ye çok dar bir bölge bırakıldığını, Türkiye’nin 140 bin kilometre karelik bir alanı kaybetme tehlikesine karşı bölge ülkeleri Mısır, Lübnan, ve Suriye ile çok sıkı görüşmeler yapılarak Rumlar üzerinde caydırıcılık oluşturulduğunu ayrıntılarıyla anlatıyor.
Tutuklu Tümamiral Çetin “Düşüncelerimden sıyrılıp günümüze döndüğümde gördüğüm manzara iç karartıcıydı” dedikten sonra şöyle devam ediyor:
“Bahsettiğim çalışmalara katılan amiral ve subayların çoğu, tarihin tanık olduğu en büyük ihanetlerden birisinin mağduru olarak Hasdal ve Silivri cezaevlerinde yatıyor. Rumlar ise 4 yıl önce yapamadıklarını bugün gerçekleştirmenin haklı sevincini yaşıyor.”
Tümamiral Semih Çetin “atı alanın Üsküdar’ı geçtiğini” belirterek “Doğu Akdeniz’in en güçlü donanmasına sahip Türkiye’nin denizlerdeki hakları gasbedilirken, bu duruma karşı çıkacak komutanların, subayların çoğunun hapiste olması asla raslantı değildir” diyor. İletişim kanallarının tıkalı olmasından yakınan Çetin, “Halkımız emperyalizme karşı savaşarak zafer kazanmış ve bağımsızlığını elde etmiş tek ülkenin dönüp dolaşıp sonunda emperyalistlerin kucağına düştüğünü henüz göremiyor” diye yazıyor.
Tümamiral Semih Çetin geldiğimiz noktayı “ihanetle” tanımlıyor.
Deniz Kuvvetleri Komutanı hâlâ hiç ağzını açmadan oturacak mı?
Askere uçak bileti yokmuş
Bu ilk değil, ama son olarak Ordu’dan bir asker babası aradı. Sorun aynı sorun. İktidar Güneydoğu’da kritik bölgelere giden askerlerin karayoluyla değil havayoluyla taşınacağını ve askerlerden hiçbir ücret alınmayacağını açıklamıştı. Oysa durum böyle değil.
Ordulu baba “Çocuğumuzun askere gitmesi için askerlik şubelerinden uçak bileti istedik. Böyle bir şey olmadığını söylediler. Genelkurmay’a sorduk, başımızın çaresine bakmamız gerektiğini ilettiler, benim oğlum Şırnak Gülyazı Umludere’deki sınır karakoluna gidecek. Yolda başına bir şey gelirse bunun sorumlusu kim olacak?”
Balyoz iki yılı doldurmuş
Bayloz davasında büyük çaplı tutuklamalar 11 şubat 2011’de yapılmıştı. Hiçbir savunma alınmadan, tanıklar dinlenmeden, sanıklar lehine kanıtlar hiç incelenmeden karara varıldı ve tüm sanıklara 16 ile 20 yıl arasında hapis cezası verildi. O günden beri eşlerinin yanında duran ve yapılan haksızlıkları hukuksuzlukları kamuoyuna duyurmak için çırpınan Vardiya Bizde üyeleri 2’inci yılın dolması nedeniyle her cumartesi yaptıkları İstanbul Beşiktaş ve Ankara Sakarya Caddesi eylemini bu cumartesi günü daha büyük bir katılımla gerçekleştirecek. Vardiya Bizde platformu konuya duyarlı olan herkesi bu cumartesi günü saat 13.00-14.00 arası bu etkinliklere davet ediyor.
Şefik Çirkin MHP Milletvekili
Doğu Akdeniz’de Rumların’ın petrol araması, Türkiye’nin ise sessiz kalması üzerine soru önergesi hazırlayan Hatay Milletvekili Şefik Çirkin’in CHP milletvekili olduğunu yazmıştım.
Tamamen yazım sırasında meydana gelen bir hataydı bu. Şefik Çirkin CHP değil MHP milletvekili.
Düzeltir, hem kendisinden hem de okurlarımdan özür dilerim.
Yahu bizim de uçağımızı düşürmüşlerdi
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, geçenlerde Sırbistan’a giderken İsrail’in Suriye’deki bir askeri konvoyu vurması üzerine, İsrail’e bir laf söylememiş ama Esad’ı ağır dille eleştirmişti. Davutoğlu “Kendi masum sivil halkına karşı 22 aydır havadan uçaklarla, karadan tankla ve topla saldıran Suriye ordusu niye İsrail’in bu operasyonuna karşılık vermedi?” demişti.
Davutoğlu’nun bu açıklaması Amerika’yı da kızdırdı. Önceki gün ABD Dışişleri Bakanlığı adına konuşan Victoria Nuland, Davutoğlu’nun ifadelerine tepki göstererek “Türkiye ortalığı kızıştırmaya çalışıyor” dedi. Nuland, “Herkes şiddetin durmasını sağlamaya çalışırken Türkiye bunun aksini yapıyor” diye konuştu.
Görüyorsunuz değil mi, Amerika İsrail’le ilgili iç politikaya dönük efelenmelerimize hiç sesini çıkarmıyor. Ama gerçekten İsrail’in aleyhine bir söylem olursa tepkisini de anında koyuyor.
Amerika ne derse desin, beni ilgilendirmez ancak Davutoğlu belli ki halkın balık hafızasına güveniyor ve adeta herkesi aptal yerine koyarak konuşuyor. Dışişleri Bakanı “İsrail sana bomba attı, sen çakıl taşı bile atamadın” diye güya dalgasını geçtiği Esad’ın geçen yıl bir Türk uçağını vurarak düşürdüğünü, iki pilotumuzu şehit ettiğini unutmuş galiba.
Peki biz bu saldırıya karşı ne yaptık? Bir çakıl taşı atmak geldi mi aklımıza? Esad’ı korkutacak, caydıracak bir şey yapabildik mi? Hayır, ama ne yaptık, muhalefete silah ve mühimmat verdik, adamlarını besledik, koruduk, eğittik ve eyleme gönderdik. Yani onların bomba patlatmasına, insan öldürmesine çanak tuttuk.
Sonra da Suriye’de ölen masumlar için timsah gözyaşları döktük.