Yerel seçimlere daha bir yıl var, partilerde ciddi bir hareketlenme yok. Yerel seçimle ilgili tek konu Mustafa Sarıgül’ün İstanbul’dan CHP adayı olup olmayacağı.
Sarıgül’ün İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne aday olmak istediği açıkça görülüyor. CHP’li bir kesim seçmenin İstanbul’u ancak Sarıgül’ün adaylığı ile alabileceklerine inandıkları bir gerçek. Buna karşı CHP’nin üst katlarından Sarıgül’ün adaylığı ile ilgili olumlu olumsuz resmi bir ses çıkmıyor.
Bazı CHP’liler Sarıgül’ün asla CHP adayı olmayacağını ısrarla söylerken, aralarında yöneticilerin de olduğu bazı CHP’lilerin ise “Sarıgül’le el sıkışıldığını, seçimlere 6 ay kala resmi açıklamanın yapılacağını” söylediklerini duyuyorum.
Çok büyük bir holdingin, bazı önemli iş adamlarının, bazı önemli medya patronlarının ve bazı eski önemli siyasetçilerin de Sarıgül’ün adaylığı için kolları sıvadığı da bilinmiyor değil.
Kılıçdaroğlu nereye gitse, hatta yurt dışında bile gazeteciler ısrarla “Sarıgül aday olacak mı?” diye soruyorlar. Kılıçdaroğlu’nun kimi söylemi “Sarıgül aday olamaz” kimi cümleleri ise “Sarıgül’e yeşil ışık” olarak değerlendiriliyor. Ancak şunu söylemeliyim ki; Sarıgül’ün adaylığı konusu CHP’yi giderek çürüten bir hâl almaya başladı. CHP Genel Başkanı politik oyunları, denge hesaplarını, bir yıl sonrasının oy planlamalarını artık bir kenara bırakmalı ve kararı vermelidir. Ya “Sarıgül adayımızdır” ya da “Sarıgül’ü aday göstermek istemiyoruz, onunla yollarımızı çoktan ayırmıştık” demelidir.
Sarıgül’ün adaylığı şimdiden açıklanırsa, İstanbul için şimdiden çalışmalarına başlar, stratejisini çizer.
Ayrıca başta iktidar partisi olmak üzere herkes Sarıgül’le ilgili eteğindeki taşları döker, Sarıgül gereken cevapları verir ve yoluna devam eder.
Yok, Sarıgül aday gösterilmeyecekse, o da şimdiden açıklanmalı. Çünkü bu süre uzarsa kamuoyundaki “psikolojik” beklenti nedeniyle gösterilecek adayın hiçbir şansı kalmaz.
Zihninde “Sarıgül’den başkası olsa kazanamaz” fikri yerleşen kitleler, başka birinin kazanacağına asla inanmayacakları için CHP seçimi baştan kaybetmiş olacaktır.
Sarıgül kazanabilir mi?
CHP tabanında önemli bir kesim İstanbul’un “ancak Sarıgül’ün adaylığı ile kazanılacağına” inanıyor. Ancak hatırı sayılır bir kesim de “Sarıgül aday olursa ortaya pek çok dosya sürülür, bize oy bile kaybettirebilir” görüşünde.
Hangisinin gerçekçi ve doğru olduğunu bilemem.
Bana göre Sarıgül’ün “kazanma ihtimalinin herkesten yüksek olduğuna” yönelik inanç “psikolojik”tir. CHP 10 yıllık AKP iktidarı döneminde, iyi muhalefet sergileyemedi. Partinin genel durumu iyi olmayınca, CHP’ye ilgi de azaldı. O nedenle CHP’liler partiyi alıp götürecek, sürükleyecek, ülke çapında arkasına rüzgâr alacak bir yeni isimle karşılaşmıyor.
Bugün hangi CHP’liye “İstanbul’da kim aday olmalı?” diye sorsanız cevap alamazsınız. Aklına gelen tek isim Mustafa Sarıgül olur. CHP’nin sorunu bu.
Her şey aleni sonuç ise gizli
Büyük tartışmalardan sonra “Sayın!” Abdullah Öcalan tavrını ortaya koyunca BDP heyeti nihayet anlı şanlı biçimde İmralı’ya gitti. Heyetin yola çıkışı, dönüşü, götürülen hediyeler, söylenecek sözler hepsi aleniydi. Ancak görüşmeler ve sonuçları gizli. Mektuplar sır gibi saklanıyor. Açıklanması için zamana ihtiyaç varmış. Neden?
Ayrıca ada ziyareti tüm hukuk kuralları çiğnenerek yapılıyor. İmralı’ya yıllardır giden motorların rotası neden değiştiriliyor, neden helikopter kullanılmıyor, kameralar neden götürülmüyor?
Fena mı olurdu kameralar da gise. Herkes “Sayın!” Öcalan’ın son durumunu görmüş olurdu.
Şimdi de Arnavut sorunu
Günümüzün “yükselen trendi” aslında Türk olmadığımızı, mecburen kendimize Türk dediğimizi, AKP sayesinde bu dertten kurtulduğumuzu ilan etmek. Bunun prim yaptığına inanıyor pek çok kişi. Haksız da değiller. Türklüğünü inkâr eden baştacı ediliyor.
Bu kervana son katılan ünlü isim Hakan Şükür. Hiç kimse kendisine sormadığı halde “Ben Türk değil Arnavutum” dedi. Eleştiri gelince de “yanlış anlaşıldım” lafına sığınarak “Mehmet Akif de Arnavut’tu, ama İstiklal Marşı’nı yazmıştı” dedi ve ekledi; “beni açıklama yapmak zorunda bırakanların ayıbıdır bu.” Durup dururken “Arnavutum” diyeceksiniz, sonra Başbakan’ın imdada yetişmesini fırsat bilip eleştirilerin altından kalkacağınızı sanacaksınız. Siz boş verin fikir beyan etmeyi, seçildiğinizde söylediğiniz “Biz bilmeyiz, büyüklerimiz ne derse onu yaparız” şiarına sıkı sıkı tutunun.