Terör lideri Abdullah Öcalan ile yapılan resmi pazarlıkların tutanakları gayrı resmi olarak medyaya sızdı. İçerik doğru ama iktidar bundan çok rahatsız oldu. Nedense “görüşmeler yapılır, konuşmalar olur, bunda bir sakınca yok, ama halkın öğremesi sakıncalı, barışa bir engel” düşüncesi ağır bastı.
İktidarın açıklanmasını istemediği, açıklanması hâlinde yine rahatsızlık duyacağı başka tutanaklar da var. Üstelik onların sızdırılmasına da gerek yok. Çünkü bu tutanaklar 1 Mart 2003’te Meclis’te yapılan gizli toplantının tutanakları. Yasal süre olan 10 yıl geçtiği için artı tutanaklar üzerindeki “gizlilik” kalktı. Ancak iktidar buna rağmen açıklanmasını istemiyor.
Bu gizli toplantıda hükümetin Amerikan askerlerini ülkemizde konuşlandırmasına, silah ve mühimmat aktarımının sağlanmasına ve Irak’a asker göndermemize olanak sağlayacak olan “tezkere” üzerine görüşmeler yapıldı ve oylandı.
AKP tezkerenin geçmesi için büyük çaba harcadı. Dönemin Başbakanı Abdullah Gül’dü. AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan ise üzerindeki siyasi yasak kalkmış 3 Mart’ta Siirt’te yapılacak seçimi bekliyordu. İktidarın biri hükümette diğeri dışarıda iki lideri gece gündüz çalışarak AKP milletvekilleriyle tek tek görüştüler, “evet oyu vermeleri için” ikna etmeye çabaladılar.
Sonuçta AKP’lilerin büyük çoğunluğu “evet” oyu vermesine rağmen yeterli sayı bulunamadığı için tezkere “reddedilmiş” sayıldı. AKP’den bazı milletvekilleri bütün baskılara rağmen Meclis’e girip “evet” oyu kullanmadı.
Tezkere görüşmeleri sırasında CHP “hayır” çıkması için büyük çaba harcadı. CHP’lilerin tamamı “hayır” oyu verdi. Oylamaya katılmayan AKP milletvekillerinin hiçbiri bir daha seçilecek yerden listeye konulmadı.
Sanıyorum AKP’liler o gizli toplantıda, tezkerenin çıkması için bugün öğrenildiğinde rahatsızlık yaratacağına inandıkları sözler söylediler, şimdi açıklanmasından endişe ediyorlar. Ben de bu gizli toplantının artık açıklanmasında sakınca olmayan tutanaklarından bazılarına ulaştım. Toplantıda CHP adına konuşan dönemin Genel Başkanı Deniz Baykal’ın kürsüde kullandığı bazı cümleler elime geçti. Bunların bir bölümünü sizlere açıklıyorum:
Korsan devlet
Türkiye bir korsan devlet değildir. İyi komşuluk anlayışına daima özen göstermiş sorumlu bir devlettir. Irak’a karşı da aynı sorumlu davranış içinde olmalıyız.
Amerikan düşmanlığı
Biz, ilkel bir Amerikan düşmanlığı anlayışı içinde siyaset yapmıyoruz; biz Türkiye’nin yararlarını her şeyin üzerinde tutan bir anlayışla siyaset yapıyoruz... ABD’nin her istediğine “evet” demeden de Amerika’nın ciddi bir dostu olarak kalmanın mümkün olduğuna inanıyoruz.
Kesinlikle ‘hayır’
Irak tezkeresine biz CHP milletvekilleri olarak “hayır” diyoruz... Meclis ne karar verirse versin, biz kesinlikle “hayır” diyeceğiz. Biz bu “hayır”ı CHP’ye oy vermiş, vermemiş milyonlarca insan adına, bir umutla, “dürüst, namuslu, barışçı, adaletli bir iktidar kurar umuduyla” AKP’ye oy vermiş milyonlar adına da diyoruz.
Kaybedilecek savaş
Bu savaşı Irak kaybedecektir, Türkiye kaybedecektir; ama, bu savaşı ABD de kaybedecektir, insanlık da kaybedecektir. Bu savaşa girmek istemiyoruz, ama bu savaşa sürükleniyoruz. Bu savaşta bizi kullanmak istiyorlar. Türkiye’nin coğrafyasını, toprağını istiyorlar...
Meşruiyeti yok
Irak’taki bu savaşın uluslararası hukuki bir meşruiyeti yoktur. Dünya ülkeleri bu konuda hemfikiridir. Baskılara boyun eğilmiştir; ama baskılara boyun eğen bu hükümettir. Baskılara boyun eğen Türkiye değildir, Türk halkı değildir.
Bu aldatmacadır
Hükümet, “savaş kararı almıyoruz, yabancı askerlerin Türkiye’de yerleşmesine izin veriyoruz” demekte. Peki, o askerler, bir süre sonra Irak sınırından geçecekler de, Bağdat’a hurma toplamaya mı gidecekler? Bu bir aldatmacadır. Alınacak olan karar çok açık bir şekilde “savaş” kararıdır.
Yazıklar olsun
“Çaresiziz” diyorlar, “çaremiz yok, mecburuz, yapacak bir şeyimiz yok, onun için kabul ediyoruz” diyorlar. “Amerikan askerlerinin Türkiye’de yerleştirilmelerine izin veren tezkereyi, başka türlü davranma imkânımız olmadığı için kabul ediyoruz” diyorlar... Yazıklar olsun!
Çaresiz değildik
Biz, 1919 yılında çaresiz değildik. Türkiye’ye girmek isteyenler karşı Türkiye çaresiz değildi. Türkiye’nin 2. Dünya Savaşı’na girmesini istedikleri zaman da çaresiz değildi. 1974’te de çaresiz değildik. Ama şimdi anlıyoruz ki, AKP iktidarında, 2003 yılında Türkiye çaresizdir ve çaresiz olduğu için ABD askerlerini kabul etmektedir. Bu bir itiraftır, bu bir aczdir.
Türkiye’nin onuru
Türkiye’nin onurunu koruyacak olanlar, Türkiye’nin şerefini yüceltecek olanlar, Türkiye’yi bu savaşa sokanlar değil, Türkiye’nin bu savaşa girmesine “hayır” diyenler olacaktır.
Bunlar da 1 Mart 2003 tezkeresinin tutanakları
Haberin Devamı