Ankara Sincan Cezaevi’nde “28 Şubat soruşturması” nedeniyle tutuklu olan emekli Albay Alican Türk’ten bir mektup daha geldi. Türk, bu kez Ergenekon sürecini başlatan ama 5 yıl sonra çark eden Tuncay Güney’le ilgili yazmış.
Birlikte okuyalım:
Verdiği ifadeler sonrasında Ergenekon soruşturmasının fitilini ateşleyerek Türkiye’yi karıştıran, başta Silivri olmak üzere Hastal, Hadımköy, Maltepe, Mamak, Sincan ve Şirinyer gibi cezaevlerinin kapısını açıp yüzlerce insanın aylardır, yıllardır içeride yatmasına yol açan Tuncay Güney günah çıkartmış:
- Ergenekon bir projeydi. İfadelerim geçersizdir.
Şimdi buna ne denir bilmem. Lakin bakın size Kur’an’ın Hucurât Suresi’nden bir ayet sunmak istiyorum:
“Ey inananlar, eğer bir fasık (fitne-fesat unsuru/hak yoldan çıkmış/özü sözü bozuk/tutarsız davranışlarıyla tanınan birisi) size bir haber getirirse onu/onun doğruluğunu iyice araştırın. Yoksa bilmeyerek/hiç yoktan bir topluluğa/insanlara kötülük etmiş/zarar vermiş/suçlamış/incitmiş olursunuz ki sonradan pişman olursunuz/bundan pişmanlık duyarsınız.”
Evet, Tuncay Güney hiç kuşkusuz bir fasıktı. (İnanıyorum ki davalara “gizli tanık” sıfatıyla çıkan bütün kişiler bu anlamda birer fasıktır.)
Ve bir fasıkın sözüyle yüzlerce insana acılar yaşatanlar, kötülük edenler, zarar verenler bunun vicdani pişmanlığını, vicdan azabını bugün olmasa da yarın mutlaka yaşayacaklar...
Mutlaka!
Haftanın fıkraları
Yıldırım Tuna’dan bu hafta gelen fıkralarla neşeli pazarlar..
Sevgililer günü
- Sevgililer gününde eşine ne aldın?
- Kağıt torbalardan aldım.
- Ayy, içine mum koyulup yakıldıktan sonra ışık saçan fenerlerden mi?
- Yok yok, elektrik süpürgesine takılan torbalardan.
Ceviz
Adam mahkemede şahit kürsüsüne oturtulmuş. Avukat, “Anlatın bakalım” demiş. “Karım salondaki cevizi kafama fırlattı” diye cevap vermiş adam.
“O minik şeyin size bu kadar zarar verdiğini söylemeyeceksiniz değil mi?” demiş avukat. “Olur mu efendim? Şu halime bakın..” demiş adam, “Ben sehpanın üzerindeki kaplamasından bahsediyorum.”
Rahibe ceza
Rahip, pazar sabahı pırıl pırıl bir güne uyanmış. Canı müthiş bir şekilde golf oynamak istiyor. “Hastayım, bugün vaaz veremeyeceğim” diyerek işi yardımcısına yıkmış. “Kazara kasabadan bir gören olur” diye tam 100 kilometre ilerideki bir golf kulübüne gitmiş. Herkes kilisede olduğundan etrafta kimsecikler yokmuş. Topu çimin üzerine yerleştirmiş. Tam o sırada bulutların üzerinden onu izleyen melek, Tanrı’ya dönüp “Onun oynamasına izin vermeyeceksiniz değil mi?” diye sormuş merakla. “Tam tersine.. Bak ve gör” demiş Tanrı. Rahip topa bir vurmuş, top 250 metre kadar uçmuş, uçmuş ve ‘hoooppp’ tek vuruşla deliğe girmiş. Melek “Neden bunu yaptınız Tanrım?” diye sormuş şaşırarak. “Bu ona ceza” demiş Tanrı, “Bu harika olayı kime anlatabilecek ki?”
Hassas çözüm
Diş macunu fabrikası üretim bandında bilinmeyen bir ayarsızlıktan dolayı bazı kutuların içine diş macunu tüpünü koymadan paketleyince şikâyetler artmış. Yönetim toplanarak acilen kendilerine prestij kaybettiren “boş gönderilen kutu” sorununu 18 milyon dolarlık bir ek tesis yaptırarak çözmüşler. İleri teknoloji yazılımıyla son derece hassas bir elektronik baskül paketlenmeden hemen önce her kutuyu tartıyor, olması gerekenden az ağırlık hissettiğinde anında alarm çalarak bandı durduruyor. Görevli gelip boş kutuyu banttan alıyor ve tesisi tekrar çalıştırıyormuş. Müşteri şikâyetleri anında kesilmiş. CEO müthiş memnun. İlk haftalarda makine günde bir düzine boş kutu ayıklarken 3 hafta sonra boş kutulardan eser kalmamış. Bu durumu merak eden CEO, 18 milyon dolarlık hassas baskülün yerleştirildiği yere gelmiş. O bölümden hemen önce yerleştirilen, boş kutuları üfleyerek banttan dışarı atan bir vantilatör görmüş. Ustabaşını çağırıp, “Bu.. Bu ne?” diye sormuş. “Efendim onu biz koyduk” diye cevap vermiş ustabaşı, “İkide bir zırt pırt alarm çalmasın ve bant durmasın diye bizim çırak yerleştirmiş onu oraya!”
Gani Yıldız’dan
Başbakanlık, yağmurlu günlerdeki karşılama törenlerinde üst düzey devlet yöneticilerine şemsiye tutacak bir tim kurmuş.
Her gün yağmur gibi yağan zamlardan korunmak için esas vatandaşa tim lazım!
Başbakan, “Muhalefet, anayasa yapım sürecini sulandırıyor” demiş. AKP’nin işi “kuru kuruya” götürdüğünü görüp müdahale etmek istemiş olamazlar mı?
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, “İmralı Süreci’nde ne kadar çok şartlı cümle kurulursa o kadar yanlış yapılır” demiş. Madem öyle, içinde “kurulursa” geçen bu cümleyi de “yanlış” kapsamına alabiliriz.
Riskli binaların çoğunun betonundan deniz kumu ve midye çıkmış. Müteahhitlerimizin kafası karışık galiba, yardımcı olalım: “Deniz manzaralı” ev yapın, “deniz malzemeli” değil!