Genelkurmay Başkanı basın toplantısında “kâğıt parçası” dediği yazı ile ilgili görüşlerini açıklarken “Bu konu bizim için beka sorunu olmuştur” demişti.
Bu çok ilgimi çektiği için ertesi günkü yazımda ağırlıklı olarak bu konu üzerinde durmuştum. Beka yani devamlılık, varlığını sürdürme, eğer Genelkurmay için en önemli konu haline gelmişse bu çok önemliydi.
Ancak ertesi gün hiçbir gazetede ve köşe yazısında ve hatta ekranlarda bu konunun işlenmediğini hayretle gördüm. Kendi kendime “Acaba ben mi yanlış anladım” diye de düşündüm.
Dün, artık aktif görevde olmayan, bir dönemin çok önemli yöneticilerinden biri aradı. “Beka konusuna bir tek sen değindin ama askeri kavramları bilmediğin için eksiklikler vardı” dedi.
Ardından anlattı: Milli güvenlik ulusal stratejisine göre Silahlı Kuvvetler’e göre 4 ana menfaat grubu var:
1- Vatan savunması
2- Bölgesel menfaat
3- Ekonomik menfaat
4- Milli değerler
Bu menfaatlerin korunması için de 4 yoğunluk derecesi bulunuyor:
1- Önemli
2- Çok önemli
3- Hayati
4- Beka
Silahlı Kuvvetler en önemli yoğunluk olarak bekayı görüyor. Eğer bekanın tehdit altında olduğu algılanırsa bu, vatan savunması olarak kabul ediliyor. Bu amaçla milli olan tüm güçler bu tehdidin bertaraf edilmesi için seferber ediliyor.
Siyaset vasıtaları denilen bu savunma refleksleri de şöyle sıralanıyor:
1- Kısmi seferberlik
2- Seferberlik
3- Askeri güç kullanma
4- Topyekûn savaş
Konuyu anlatan emekli yüksek görevli “Bunlar dış tehdit karşısında alınan önlemlerdir. Komutanın beka sorunundan söz etmesi çok önemli bir uyarıdır. Başbuğ son gelişmeleri gerektiğinde en üst düzey önlemlerin kullanılacağı beka sorunu olarak tarif ediyorsa, demek ki Silahlı Kuvvetler çok ciddi bir rahatsızlık yaşıyor. Bu uyarıya mutlaka kulak verilmesi gerekir” dedikten sonra şunu ekledi:
“Bana göre sanki son raunda çıkılıyor, ne yazık ki iktidar ülkeyi böyle bir sıkıntının eşiğine getirdi.”
MUZ CUMHURİYETİ GİBİ
Genelkurmay Başkanı iki hafta içinde iki kez Başbakanlık binasına giderek Başbakan’la görüşme yapıyor.
Her ikisinden sonra da kamuoyuna en küçük bir açıklama bile yapılmıyor. Her şey büyük gizlilik içinde.
Oysa toplantılar kamuoyunun gözü önünde yapılıyor. Başbakan muhteşem Mercedes arabasıyla makamına geliyor. 50’ye yakın koruma görevlisinin perdelemesi ile arabasından inip binaya giriyor.
Arkasından Genelkurmay Başkanı da aynı seremoni ile geliyor. Ama görüşmeden sonra hiçbir açıklama yok.
Sanki muz cumhuriyetinde yaşıyoruz. Sanki Türkiye’nin padişahı ile harbiye nazırı oturup konuşmuşlar.
Hiçbir demokratik hukuk devletinde bu çaptaki bir toplantıdan sonra kamuoyu böylesine bilgisiz bırakılmaz.
Eğer bırakılıyorsa şüpheler ve endişeler artar, fısıltı gazetesi devreye girer. Elbette devletin üst yönetimi konuştukları her şeyi kamuoyu ile paylaşmak zorunda değildir. Ama bu kadar bilgisiz bırakmaya da kimsenin hakkı olamaz.
*****
GÜL SON YASAYI VETO EDEBİLİR
Türkiye’de kimse “Askerler yargılanmasın, siviller askerlere dokunamaz” demiyor. Ama yalanı bir sanat haline getiren ve kendilerine demokrat diyen bir kesim yine halkın kafasını karıştırmak için Meclis’ten geçen son yasayı “darbelere karşı” diye sunup, bunu eleştirenleri de “darbeci” diye suçlamayı sürdürüyor.
Burada karşı çıkılan yasanın geçiriliş biçimidir. Valinin, genel müdürün, bürokratın yargılanması için bakan, Başbakan izni aranırken sivil savcılara Genelkurmay Başkanı’nı yargılama hakkı veriyorsanız bunu gece yarısı bir milletvekilinin eline tutuşturulan değişiklik önergesi ile yapamazsınız.
Böyle bir şeyi yapmayı kimse aklına getirmediği için muhalefetin farkına varmamasıyla da dalga geçemezsiniz. Hele “Ben canımın istediği her şeyi yapabilirim, uyanık ol” diye demokrasiye ve hukuka tamamen karşı üslubu da hiç benimseyemezsiniz.
Askerin siviller tarafından yargılanması ciddi bir konudur ve mutlaka tartışılması gerekir.
Öyle sanıyorum ki Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, sağduyulu davranacak ve yasayı tamamen bu amaçla veto edecektir. Yasa daha sonra bu haliyle tekrar geçebilir belki ama ne yapıldığı da herkes öğrenir.
SAHİ MİLLİ SAVUNMA BAKANI NEREDE Kİ?
Silahlı Kuvvetler’i ilgilendiren bunca olay yaşanıyor. Bir kere ortada bir kâğıt dolaşıyor, kimi “ihanet belgesi” diyor kimi “millete darbe belgesi” diyor. Genellikle söylenen askerin darbe yapacağı ve bu belgeyi hazırladığı yönünde.
Sonra albaylar darbeye teşebbüsten Ergenekon mahkemesine çağrılıyor. AKP gece yarısı, yangından mal kaçırır gibi askerleri çok yakından ilgilendiren bir yasayı geçiriyor, kıyamet kopuyor.
Genelkurmay Başkanı üst üste iki kere Başbakan’la görüşme ihtiyacı hissedip makama geliyor.
Bütün bunlar olurken bir kişi var ki, hiç ortalarda görünmüyor. O da sözde hükümetin askerlerle ilgili bakanı. Yani Milli Savunma Bakanı.
Nerede olduğunu, bütün bu gelişmeler karşısında ne düşündüğünü, ne yaptığını bilen var mı? Örneğin son yasadan haberi olmuş mudur? Hatta bakanın adını hatırlayan var mı?