Size şöyle bir haber başlığı versem inanır mısınız: “Amerika Türkiye’nin Suriye sınırında askeri birlik tutuyor. Amerikan askerleri sık sık Suriye’ye girip çıkıyorlar.”
Sanıyorum inanmazsınız. Ben de böyle bir haber okusam inanamam. Genelkurmay’a sorarım. Alacağım cevap “Olur mu öyle şey?”dir büyük ihtimalle. Çünkü en azından yabancı bir ülkenin askerlerinin Türkiye sınırları içinde konuşlanabilmesi için Meclis kararı gerekir.
Ancak büyük bir olasılıkla “Suriye sınırında Amerikan askeri var ve zaman zaman Suriye’ya gidip geri dönüyorlar.”
Peki acaba ne yapıyorlar? Onu bilemem... Haber tesadüfen elime geçti. Yazılarımı Amerika’da Vatan’ın internet sitesinden izleyen bir okurumdan mesaj aldım. Okurum bir hayvan dostu olduğunu bu nedenle hayvanseverlerle ilgili internet sitelerini de izlediğini anlatıyor. Afganistan’da görev yapan Amerikan askerlerinin kurduğu bir Facebook sitesine rastlamış. Askerler sahipsiz olan ve genellikle eziyet gören hayvanları Afganistan’dan Amerika’ya getiriyor; ya kendileri bakıyor ya da hayvanseverlere veriyorlarmış. Facebook sayfasındaki bloglarına da hayvanlarla ilgili hikâyelerini yazıyorlarmış.
Bu bloglardan birinde hayvansever bir asker Afganistan’dan getirdiği köpeğini anlatırken araya kendisiyle ilgili bir bilgi de koymuş. Şöyle diyor: “Köpeğimi Amerika’ya gönderdim ama Afganistan’dan sonra Türkiye’nin güneyindeki bir üsse atandım ve günü birlik Suriye’ye geçişler yapıyoruz.”
Şimdi belki “Bu asker belki de Patriot’ların başındaki askerlerden biridir” denilebilir ama füze başındaki askerler neden günü birlik görevlerle Suriye’ye geçsin ki?
Merak edenler veya Genelkurmay, Savunma Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı yetkilileri şu adrese bakabilirler: www.puppyrescuemission.com
“Ya mühimmat geçerken patlasaydı”
Cilvegözü sınır kapısında 14 kişinin ölümüyle sonuçlanan patlama hâlâ karanlıkta. Ne polis, ne istihbarat, ne asker failleri bulabiliyor. Faillerin eşkali çıkarılamadı.
Bu ciddi bir eksiklik.
Hafta içinde, zaman zaman verdiği bilgileri sizlerle de paylaştığım eski bir istihbarat uzmanından “dehşetengiz” bir söz duydum. Bu dostum hâlen görevli, eskiden kendi yanında çalışan bir istihbarat elemanı ile sohbet ederken konu Cilvegözü’ndaki patlamaya gelmiş. Eski istihbaratçı dostum “Patlamanın esrarı çözüldü mü?” diye sorunca diğeri “Nesi çözülecek, anlamıyor musunuz” demiş ama sonra şu müthiş cümleyi patlatmış;
“Aslına bakarsanız direkten döndük, o patlama ya mühimmat geçerken meydana gelseydi? Maazallah Cilvegözü kalmazdı, Reyhanlı bile hasar görürdü.”
İki kez “kaş yaparken göz çıkarma”
Canım nasıl sıkılmasın, geçen hafta iki yazımda birden akıl almaz iki hata yapmışım. İkisi de tam “kaş yaparken göz çıkarma” olayı gibi.
İlki, “Aman Guantanamo demeyin” başlıklı yazıda Amerikan Büyükelçisi’ni eleştiren Bekir Bozdağ’ın “Guantanamo benzetmesi yaptığını” belirterek “Oraya atılanlara işkence uçaklarda yapılıyor, bu uçaklar Türkiye’ye iniyordu, aman dikkat” diye uyarmıştım.
Oysa Guantanamo benzetmesini yapan Hüseyin Çelik’ti.
Çelik şöyle demişti; “Ricciardone’ye önce şunu hatırlatırım; siz önce Guantanamo’yu izah edin dünyaya. Dinime dahleden bari Müslüman olsa. Önce kendine bak kardeşim.”
İkinci hatayı ise “Lufthansa’da Türk yemekleri” başlıklı yazıda yaptım. Yemekleri Feriye Lokantası’nın hazırladığını yazmıştım. Oysa Nuruosmaniye’deki Nar Lokantası yapıyor. Hata şundan kaynaklandı; yemekleri Vedat Başaran‘ın yaptığını öğrendim. Başaran daha önce Feriye’nin sahiplerindendi. Onun adını görünce Feriye Lokantası zannettim. İki hata için de hem sizlerden hem de adı geçenlerden özür dilerim.
Teknolojiye yenildim
Teknolojiyle aram kötü değil ama, bir sorun yaşadığımda ne yapacağımı şaşırıyorum. İşte dün bu başıma geldi, galiba ilk kez yazımı gazeteye ulaştıramadım ve köşem boş kaldı. Birkaç dostla birlikte Ağva’ya gittik. İlk kez gidiyorum, benim eksiğimmiş, bu kadar güzel bir yeri nasıl görmemişim bugüne kadar. Yanımda bilgisayar, yazımı yazmışım, düzeltmeleri yapacağım. Nasıl olsa akşama kadar zaman var. Bekledim, kahvaltı, yürüyüş, sohbet derken yazının son düzeltmelerini yaptım, ama o da ne, internete giremiyorum. Neden? Bilmem. Girmiyor işte. “Flaş belleğe al, başka yere aktar” onu da beceremedim. Sonunda yazı bilgisayarda kaldı, köşe ise yazısız. Şimdi sıkı bir bilgisayar kursu görmem gerek.
Kürt sorununun çözümünde tercih edilen yol ile şehitlerimiz “ölmüş”, gazilerimiz esas şimdi “yaralanmış” olmayacak mı? (Gani Yıldız)