Sevgili okurlar; geçen haftayı da “nasıl olacağı” yine söylenmeyen “barış” nutuklarıyla geçirdik. İktidar ve yandaşları yine topu taca atarak “En iyisinin yeni anayasa ile tüm sorunları gidermek” olduğunu ve yapılacak referandumla son kararı halkın vermesi gerektiğini anlatmaya çalışıyorlar.
BDP desteği ile
Başından beri yazıyorum, iktidar partisinin “uzlaşma ile bir anayasa yazmaya” niyeti yok. Çünkü zihninde kendi anayasası var ve uzlaşma sağlanmayacağını bildiği için eninde sonunda bu anayasayı önümüze getirecek. Bunun için de BDP’nin desteğini almayı ve referanduma gitmeyi planlıyor.
Amaç Kürtler değil
İlk bakışta, iktidar partisinin “Kürt sorununu çözme” niyetinde olduğu görülebilir. Oysa asıl amaç sorunu çözüyormuş gibi yaparak Kürt oylarını AKP’ye katmak, PKK’yı tasfiye ederek Güneydoğu’da aşırı muhafazakâr bir özerk bölge kurmak. Bunun için başkanlık sistemi gerekiyor.
Türk İslam sentezi
Başbakan’ın son zamanlardaki “milliyetçilik” çıkışlarına farklı gözle bakmamız gerekiyor. Erdoğan ve ekibi 1960’larda oluşmaya başlayan “Türk İslam sentezi” zihniyetinin yoldaşlarıdır. 40’lar 50’ler Cumhuriyetçilerle, aşırı Türk milliyetçileri ve İslamcıları arasındaki tartışmalarla geçmişti.
Formül bulunuyor
Ulusal ve üniter devleti milliyetçilikle ya da İslamcılıkla tamamen ele geçirmenin zorluğu karşışında milliyetçi ve İslamcı kesim işbirliği yaparak yepyeni bir tez oluşturdu ve kendini merkez sağ iktidarların kanatları altında korumaya aldı. Böylelikle her dönem iktidar içinde kalmayı başardı.
12 Eylül etkisi
1990’a kadar Sovyet tehdidi karşısında NATO şemsiyesi altında şimdi kimilerinin “resmi ideoloji” veya “vesayet demokrasisi” adını verdikleri sistemin önemli parçası olan Türk-İslam sentezcileri 12 Eylül’ün dış kaynaklı politikaları ile birlikte daha rahat ve özgür bir çalışma alanı buldu.
Duvarların yıkılması
1989’da tıpkı 1945’te olduğu gibi dünya büyük bir değişimi yaşadı. Kapitalizmin karşı kalesi komünizm çökertildi. Türkiye’nin üzerindeki “resmi ideoloji” baskısı hafifletilmek zorunda kalındı. Sovyet tehdidi karşısında milliyetçiliği öne çıkaranların en önemli kozu da ortadan kalktı.
İslam; yükselen değer
Komünizm altında yaşayan Türk coğrafyası özgürleşince milliyetçilerin ısrarla söylediği 200 milyonluk Türk dünyası tezinin de bir hayal olduğu ortaya çıktı. Böylelikle sayıca daha fazla olan İslamcılar Türk-İslam sentezinin sürükleyici gücü hâline geldi. İslam yükselen değer oldu.
Hedef İslam ümmeti
Erbakan’ın MNP, MSP ve Refah’ı Sovyet tehdidine karşı “ulusal ve üniter” Türkiye’den yanaydı. Oysa komünizmden sonra ulusallığın ve üniterliğin de önemi kalmamıştı. Erbakan’a karşı “değişim bayrağı” açanların hedefinde artık ulusalın yerinde “ümmet” vardı. Ama bu kolay değildi.
Sona geliniyor
Erbakan’a bayrak açanlar Türk İslam sentezini sadece “İslam sentezi” hâline getirebilmek için çok büyük paralar harcadılar, medya ve finans sektörlerinde egemen güç hâline gelmeyi başardılar ve “Kürt kozunu” da kullanarak yeni bir demokrasi ve değişim programını devreye soktular.
Solcular ve liberaller
Yeni İslam sentezciler, çok akıllı davranarak daha önce solcuların (Marksist, komünist, sosyalist, sosyal demokrat) büyük mücadeleler verdiği demokrasi, özgürlükler ve insan hakları formlarını aynen kullanarak çevrelerinde geniş bir “sempati halkası” kurdular. Çok da başarılı oldular.
Kolay nokta Kürtler
İslamcılar için, bu sempati halkasını daimi tutmak için en kolay araç Kürt sorunuydu. Kürt sorunu kullanılarak, milliyetçilik hayli geriletildi, Cumhuriyet ilkeleri, Atatürk ve devrimleri tartışmaya açıldı, medya gücü kullanılarak bu kavramlar aşağılandı, halkın bir bölümü tamamen etkisizleştirildi.
Yeni anayasa
Bu planın en etkili söylemi “Türkiye daha demokratikleşmelidir, asker anayasalarından kurtulmalıyız, Türkiye’ye yeni anayasa lazım” oldu. Yeni anayasa milliyetçiliği tamamen saf dışı bırakarak “İslamcı” kimliğin egemen olmasını sağlayacak biçimde olacaktır. Ama bunun için destek gereklidir.
Kürtlerin kullanılması
İşte bu aşamada Kürtler kullanılacaktır. “Kürt kimliği” savaşı veren ve özünde “laik” olan siyasal Kürtler “haklarımızı alıyoruz” zannıyla Türkiye’yi ümmete götürecek bir anayasaya Meclis’te evet diyeceklerdir. Sıra bunun halka kabul ettirilmesine, yani referanduma gelecektir. Sorun buradadır.
Bu son savaş demektir
İçinden Atatürk ve Türk milliyetçiliği çıkmış bir yeni anayasanın, bugünkü oy tablosunda kabul edilmesi kolay gibi gözüküyor. Ama bu anayasa geldiği an karşı olanların tezleri de ister istemez en sert hâliyle gündeme çıkacaktır. İşte o andan itibaren olacakları kimse hesaplıyor mu?
Hepinize iyi haftalar dilerim...
GÜNÜN SÖZÜ
18 Mart Çanakkale Zaferi hepimize kutlu olsun.
Türkiye Cumhuriyeti kolay kurulmadı, kimse kolay kolay yıkamaz.