Teknoloji ilerledikçe etrafımızda gelişen olayları hayretle izler olduk. Ellerinden akıllı telefonlar düşmeyen, sosyalleşmeyi, sosyal medyada paylaştıkları ile, aslında yalnızlıklarını bir nebze atmaya çalışan insan topluluğuna dönüştük. Baktığımızda, üçüncü sayfa haberlerinin bir çoğu sosyal medyanın başımıza açtığı kıskançlık krizlerinden, hayal ürünü sahte kişilerin kandırmalarından çıkabiliyor.
Bir araya gelen arkadaşlar bile, hemen bir fotoğraf çekip, sonra neredeyse birbirlerinin yüzüne doğru dürüst bakmadan, ayrılı veriyorlar masadan. Sonra bu kareleri sosyal medyada paylaşıyorlar. Elinden telefon düşmeyen bir toplum olduk, anlatmak istediğim.
Teknoloji ilerledikçe hayatımıza giren bir sürü kolaylık var, tamam. Ama ilerleyen günlerde bizi samimiyetten uzak bir hayat bekliyor gibi. Sanal dostluklar, sanal hayatlar.
Derler ki, yaşama dair en güzel mesajlar sinemalardan, kitaplardan alınır. Sinema sektörü de, yakın yüzyılda hayatımızda neler olabileceğini, örneklerle sergiliyor.
Matrix olayından sonra kafalarımız oldukça karışmıştı. Ardından da, bu konuların işlendiği ve en çok etkilendiğim “Her” filmi ortaya çıktı. Yalnız yüzyılın insanları, aşklarını da yaratılan sahte bir beyin ile yaşıyorlardı. Sadece sesini duyarak oluşturulan bu program ile yalnızlığını gideren toplum, programın yasaklanması ile toplu intiharlara sürükleniyordu.
İlerde teknolojinin başımıza açabileceği sorunların ele alındığı bir film daha: Transcendence. Yönetmenliğini Wally Pfister’ın üstlendiği filmin senaryosu Jack Paglen’e ait. Başrolde Johnny Depp, Recceca Hall ve Morgan Freeman var.
Dr. Will Caster, yaptığı çalışmalar ile insandan daha üstün bir süper bilgisayar, bir bilge yapmaya girişir. Bir maymun beynini kullanarak yarattığı bilgisayarı, “Yeni Tanrı” olarak lanse ettiğinde ipler kopar. “Yeni Tanrı”yı istemeyen radikal bir grubun saldırısına uğrar ve cinayete kurban gider. Kendisi gibi bilim adamı olan eşi Evelyn, Will’in beynini gelişmiş bir süper bilgisayara entegre eder. Will’in bedeni ölmüştür ama beyni eşiyle yeniden iletişime geçer. Fakat terörist grup, Will’in hala hayatta olduğunu fark edince, super bilgisayarı yok etmek için harekete geçer... Will ise dünyayı ele geçirmeye başlar. İnsanların beyinlerini ele geçirip, kendi ordusunu kurmaya bile başlamıştır...
Tamam tamam, filmin devamını daha fazla anlatmayacağım.
Film bittiğinde, yakın yüzyılda başımıza neler gelecek diye oturup düşünmeye başlıyorsunuz. Ürküyorsunuz. Sanal sahte hayatların, teknolojinin elinde oyuncak olmaktan korkuyorsunuz. Seyredin bakalım. Elinizden telefonunuzu bir kenara nasıl atacaksınız? Hatta bilgisayarınızdan nasıl soğuyacağınıza inanamayacaksınız.
Öp beni...
Heyecanlı bir proje geliyor: Birbirini tanımayan kişilerin kamera karşısında öpüşmesini konu edinen ve büyük başarı yakalayan First Kiss (İlk Öpücük) bir ayağı da Türkiye’de de çekilecek. Projenin en heyecanlı bölümü, öpüşeceğiniz bu kişiyi tanımıyor olmanız.
1 Aralık’ta internet üzerinden yayına girecek kısa film için başvurular başladı. Projede yer almak isteyenlerin Süpersekiz’e başvurmaları gerekiyor. Tanıtım filminde lezbiyen ve gay çiftler de var. Türkiye’de çekilecek olan versiyonu için bakalım kimler baş vuracak. Mesela farklı cinsel tercihlerden cesareti olanlar başvurabilecek mi?