Hayatımızda ne kadar çok yarış var. Aşkta, işte, okulda, evde, sokakta… Say say bitmez. Televizyondaki yarışmalara belki ondan fena takıldık, fena ciddiye aldık. Birçoğunun yerine kendimizi koyarak, hatta SMS’ler göndererek, sevdiğimiz yarışmacıların elenmemesini sağladık. Tabii bir yandan o yapımcılara da para kazandırdık. Buna bile bile, göz göre göre lades dedik. İddialara girmekten, hatta konuları masaya yatırıp kavgalar bile etmekten kendimizi alamadık...
Bu macera çok uzun yıllar önce başladı. Pazar eğlencelerimiz yarışmalardı. Erkan Yolaç’in “Evet-Hayır”ı ve Cenk Koray’in “Tele Kutusu”. O zamanlar tuşlu, otomatik aramalı telefonlar da yoktu. Parmakla numaraları çevir çevir dur. Evin diğer ferdi nöbeti devr alır, o da çevirirdi. Pes edilmeyecekti. Sonuç? Bugün de olmadı, belki yarına...
“Bir kelime bir işleme” ne demeli? TV karşısına ailecek otururduk, elimizde kalem, kağıt. Program biter bitmez evde aramızda devam ederdik. Sonrasında hatırladığım, Çarkıfelek furyası. Mehmet Ali Erbil, neredeyse haftanın her günü esprileriyle, evlerimize konuk olmuştu. “Yardımcı olun Memet Ali Beeey…” Mehmet Ali Erbil’i hâlâ bizim akrabalardan biri gibi hissederim. Sonra, hatırladığım kadarı ile geçiyorum: Saklambaç “Kapının arkasında bakalım kim var?”, Var Mısın Yok Musun? “Kutunuzu açıyorum.” “Büyük hissediyorum Acun bey.”
“Hattın ucunda Hilmi bey var.” Ünlüler Sirki, Ünlüler Çiftliği, Aileler Yarışıyor, Oryantal Star, Dans Eder Misin?, Yok Böyle Dans, Star Akademi, Yemekteyiz, Yetenek Sizsiniz... Bu yarışmalar geçmişten günümüze saymakla bitmez.
Hayatımıza sloganlar bile soktular. En güzeli, “Biri Bizi Gözetliyor” furyasıydı. Melih, Hülya, Tarkan ve niceleri... Onların ev halleri ve kavgaları. Fena tutulmuştuk. Şimdilerde hiçbirini göremiyoruz. Oysa ne albümler, ne diziler, ne reklamlarda boy gösterdiler ve yok oldular. Tabii Pop Star kısmını unutmamak lazım. Onlar da yok oldular... Firdevs, Abidin, Bayhan, Mehtap…
Son günlerin en popüler ve seyretmekten kendimizi alamadığımız tüm yarışmalar nerdeyse Tv8’de. Survivor’cıyım. Turabi ve Hilmicem’i sevmiyorum. Hilmicem’in yerine oturmamış karakterine inanamıyorum. Bozok mu? O elendi diye nerdeyse zilleri takıp oynayacaktım. Fazla kaldı o adada daha erken dönmeli, hatta bana kalsa tekrar hiç gitmemeliydi. Keşke Duygu’da o kadar erken veda etmeseydi. Hakan ve Serenay’ı seviyorum. Kıbrıs yolcularını merakla bekliyorum.
Birde 8 aydır devam eden sanırım dünyanın en uzun yarışması olan Ütopya’ya takılıyorum arada. “Ne zaman bitecek bu yarışma?” diye soruyorlar cevap veremiyorum. Ne enteresan karakterler geldi geçti oradan da. Yarışmanın formatında var mı bilmiyorum ama o eve elenen güçlü isimlerin en azından 3 tanesini tekrar yollardım. Ne bomba olurdu. Semih’in sevgilisi Kürtülayn geri dönse ya da Serkan, ne bomba olur değil mi? Nasılsa gerçek hayatta yarışmıyor muyuz, hırslarımızla, kavgalarımızla ve kendimizle onlar gibi bir şekilde uğraş vermiyor muyuz?