"En kötü günlerimizi 'en kötü günümüz böyle olsun'a çevirme lisansımız var. Sonuna kadar kullanalım."
Belli bir promil çaydan sonra, direkt babama dönüşüyorum.
Ve bu konuda şöyle düşünüyorum,
Annem ve babam, dünyanın en eklektik görünümlü anormalleri olmasaydı, muhakkak ki benden de standart bir kişi çıkacaktı.
Bir buçuk metreden az uzun.
Spor kulüplerinde vakit öldüren.
Berbat bi kariyerin köpeği, insanların düşüncelerini önemseyen,
Resmi mutsuzluk ayakkabısı olan babet giyen biri.
Pek sevmeyeceğim biri.
Arkadaşlık bile etmeyeceğim biri.
Oysa şimdi, kendimle uzun bir tatile çıkıp kendimi en yüksek tepeden atmadan dönebiliyorum geri.
Saatlerce yazarken, "Ulan deli, iyi ki delisin," diye gülümsüyorum kendi kendime.
Gece uyumayı hiç sevmiyorum.
Çocukken de uyuyamazdım.
Tuhaf rüyalar görüyorum.
Çocukken de görürdüm.
İç sesimin bana yapma dediği hiçbir şeyi yapmıyorum mesela.
Çok karlı görünse de içime sinmeyen bi işi, insanı sokmuyorum hayatıma.
Hep tuhaf şeylerin peşinden gidiyorum.
Tuhaf şeylere seviniyor, tuhaf şeylere üzülüyorum.
Tanıdığım her insanda birbirinden farklı şeyler buluyorum.
Her sohbetten, her insandan bir parça çalıyorum sinsice, kendime katıyorum.
Her sabah uyanıp ne kadar şanslı olduğumu düşünüyorum hala hayatta olduğum için.
Gerçi ben sabahları uyuyorum.
O ayrı bir mesele.
Can sıkıcı rutinlerin komedisini yakalıyorum.
Sevmediğim insanlarda sevmediğim yönlerimi.
Bütün dünyayı üç boyutlu algılıyorum.
Üçüncü boyutu görme özürüyle doğan biri için bence bu çok yeterli.
Her gün yeni bişeyler okuyorum.
Bişeyler unutuyorum geçmişimle ilgili.
Yeni anılar yaratmanın peşinden koşuyorum.
Ve buna rağmen yaşarken kaybettiğim herkesin cesedi içimde bi yerlerde istifli gibi.
Hala sıcak.
Kimi ne kadar sevdiğime karar veremiyorum.
Sanırım herkesi aynı ölçüde seviyorum.
Ya da hiçkimseyi yeterince sevemiyorum belki.
Tüm bunlara rağmen hayat aşşırı güzel bişey, dünya harika bi yer demiştim di mi?
Öyle.
Buna inanın.
Sizin işiniz inanmak demiştim di mi?
Öyle.
Buna da inanın.
Gerisini hayat belirleyecek.
Hem zaten zamanın sınırlarını ne çizebilir ki?
Aşkınızın büyüklüğü tabii...
Değişen dünyaya rağmen aşka da inanın.
Aşk dünyanın en aptal ve fakat en güzel yeri.
Ne demiş o adam...
O adam işte...
Vardı ya hani...
"Ah beybisi! Ölümün olduğu yerde, daha ciddi ne olabilir ki?"
Cevap veriyorum: Hiçbir şey.
Hayırlı hafta sonları.