"Hiçbirinizi anlamıyorum. Verecek cevap da bulamıyorum. Fakat yanılmadığıma eminim: Bizi istemediklerimizi yapmaya çeken bir kuvvet var, bu muhakkak. Bizim daha başka, daha iyi olmamız lazım... Bu da muhakkak." -Sabahattin Ali, İçimizdeki Şeytan
Geçip giden bir yazın ardından içtin,
Es geçtiğin bütün mutluluk ihtimallerine
Kırdığın bütün kalplere bir kez daha şükrettin
Seni var ettiler diye.
Uzayıp giden bi geceydi o,
Sonsuz görünen her şeyin tükenmesi an meselesi.
Bildin.
Ve fakat devam ettin.
Ölümü alt edercesine.
"Ben hiç korkmadım ölümden" diye seslenir biri.
Seni en çok bu öldürür.
Hayatını kırık kalpleri üzerine kuran insanlardan korkarsın en çok.
En çok onlara bakıp mutlu zannedersin kendini.
Mutlu hissetmek için zavallı insanları izlemeyi seversin.
Ve bu sana iyi hissettirmez kendini.
Her yalnızlık anını sesle doldurursun.
Unutmuş gibi uyursun çocukluğundaki kimsesiz geceleri.
En çok birine ihtiyaç duyan insanlara kurulursun.
Ama bu sana güvende hissettirmez kendini.
Her boşlukta kayıp anlarını ararsın.
Her gidende kaybettiğin mutlulukların temsili cenazesi kalkar içinden.
Umudunu korumak için -mış gibi yapmaların kralıyım sanırsın.
En çok da hiç üzülmemiş gibi...
Ama tatlım, bu sana ait hissettirmez kendini.
Bildiğin en büyük gerçeği kendine saklarsın.
Her şeyi herkesle paylaşır gibi...
Ölümle aranda diğerlerinden bir adım daha az mesafe vardır sanki.
Ve hiçbir kuvvet öldürtemez sana kendini.
Amaan tatlım, bilmiyorsun sanki...
Böyle bir dünyada bin yıl yaşarsın ve bir gün bile
Yaşıyormuş gibi hissedemezsin kendini.