"Seni az tanıyorum... Az... Sen de fark ettin mi? Az dediğin, küçücük bir kelime. Sadece A ve Z. Ama aralarında koca bir alfabe var. O alfabeyle yazılmış onbinlerce kelime ve yüzbinlerce cümle var. Sana söylemek isteyip de yazamadığım sözler bile o iki harfin arasında." -Hakan Günday, Az
İnsan olmanın sorumluluğu ve ağırlığının farkına varan pek az insan olduğunun farkındayım.
Mesela dünyaya bir neden için geldiğinin farkında değil pek çok insan.
Birşeyleri değiştirme isteği sıfır pek çok insanda.
Üzücü şeylere üzülmüş gibi, neşeli şeylere sevinmiş gibi yaparak geçirebileceklerine inanıyorlar hayatı.
Belki de geçiriyorlar.
Yaşadıkları kadarı yetiyor onlara.
Gerçekten sevmeyi, düşünmeyi, sevinmeyi, üzülmeyi, hissetmeyi denemiyorlar bir ömür.
Aynı sabaha 75 yıl uyanıp yiyip içip sevişip üreyip dışkılayıp geçip gidiyorlar bu hayattan.
Biraz daha para, biraz daha şöhret, daha çok kadın, daha çok seks, daha çok itibar...
Fasa fiso ne varsa onun için harcıyorlar ömürlerini.
Ben bu insanların arasında insan olmak istemiyorum.
Bambi olmak istiyorum mesela.
Başıma gelebilecek en büyük felaket bir aslanın dişlerinin arasında kalmak olurdu o zaman.
Ki buna da doğal seleksiyon der, kaderimi kabullenirdim.
Kalbi kırıla kırıla kalp krizi geçirerek ölen bir insan olmaktan iyidir.
Mesela kedi olmak istiyorum...
Açlıktan ya da soğuktan donarak ölürdüm belki...
Mahallenin çocukları teneke bağlardı kuyruğuma.
Ki buna da şehir hayatının mahvettiği doğal seleksiyon der, sineye çekerdim.
İş güç için hiç haz etmediği beş para etmez insanlara gülümsemek zorunda kalan bir insan olmaktan iyidir.
Rakun olmak istiyorum mesela...
Ya da koala...
Köpek olmak, serçe olmak...
At olmak...
At evet... Bildiğiniz at.
Herhangi bir hayvan olmak istiyorum.
İnsanın böcekten az fayda gösterdiği bir dünyada, ben "insan" diye anılmak istemiyorum.
Gelişine kötü insanları, nezaketsizleri, bencilleri sevmiyorum.
Onlara iyi davranmak zorunda değilim.
Onları idare etmek zorunda değilim.
Onlara anlayış göstermek zorunda da değilim.
Bir hayvan gibi ruhunun kokusundan tanıyorum insanları.
Kötüleri ayıklıyorum.
Kalan herkese yetecek kadar sevgim var.
Dağıtıyorum.
Ben böyle bir dünyada insan içgüdüleriyle, planlarıyla, mantığıyla yaşamak istemiyorum.
Bambi olmak istiyorum ben.
Bambi olmak ve dünyanın tüm cilvelerine şaşkın ama sevgiyle bakmak istiyorum.
5'TE 5
Sezon açıldı. Ve huzurlarınızda İstanbul gecelerinin en uğranası 5 mekanı. Buyurun buradan eğlenin...
MEYHANE: Cihangir Aliye
Mezeleri daha güzel bir mekan henüz bulunmadı. Pazar ve pazartesi günleri de açık. Ancak müdavim mekanı olduğu için özellikle cuma-cumartesi yer bulmak çok güç. Bir gün önceden yer ayırtın. Ve rakınızı keyifle yudumlayın.
ARABESK: Nişantaşı Apti
Pazar geceleri Seçil'in performansını kaçırmayın. Geçen hafta koltukların üzerinde eğleniyorduk. Öyle keyifli bir ses-performans. Sahneye şampanyanızı gönderirseniz, istediğinizi çalıyorlar, sıkıntı yok.
HAFTANIN HER GÜNÜ: Bebek Catz
Alper Toprakçı ve eşi Şebnem, 10 yıldır canlı performans yapılan mekanın sahibi. Her gece en az iki performans var. Ceynur'dan Jeyan Büyükburç'a çok çeşitli bir sanatçı listesi var. Hemen her gece eğlence garantili. Yalnız evinizin salonu büyüklüğünde bir mekan olduğu için önceden yer ayırtmanız gerekli. Hafta sonları çok kalabalık oluyor.
ALTERNATİF: Asmalımescit Slope
2013'te devraldığı Sefahathane'yi kısa sürede eski popülaritesine kavuşturan Cenk Kırmacı, bir yıldır Asmalı Mescit'te Slope'u işletiyor. Salı günleri Meyhane Gecesi ve hafta sonu dj performanslarıyla Slope, neredeyse sabaha kadar açık. Uğrayın.
YENİ: Pera Opera
Serkan Koca'nın işletmesiyle sezona merhaba diyen Opera, kadroya Candan Topdemir'i de ekleyerek güçlendi. Canlı performanslar, konserler, dans şovlarıyla bu kışın en eğlenceli mekanlarından biri olacak. Mesela bu akşam Cem Belevi, cuma gecesi Gülşen&Ozan Çolakoğlu performansı var. Kaçmaz.