"Sevdiğiyle evlenip mutlu olan var mı? Hepsi pişman, hepsi şişman."
Türk düğünü:
Okul hayatı boyunca müsamerede sahneye çıkamamış kızlarımızın içlerindeki sahne insanını ortaya çıkardıkları, aile büyüklerinin tam kadro katılımıyla gerçekleşen seyirlik gösteri. Resmi müsamere.
Evlilik fikrinin son derece romantik bulduğum yanları mevcut.
Birlikte yaşlanmak, birbirine destek olmak, beraber üremek gibi.
Nikahta keramet vardır derler neticede.
Ancak hala düğün fikrine adapte olabilmiş değilim.
Gizli bir çeyrek altın mafyası Türk düğünlerini yönetiyor zannımca.
En az çeyrek takmak şart çünkü.
Takmazsan yeminle üstünü çizerler alemlerde.
İnsan içine çıkamazsın.
Yüzüne tükürürler.
O süslemeler, çıkış müzikleri, o sahte pastalar, kameralar...
Bütün asortisiyle Avrupa'daymış gibi başlayıp gerdan kırmalarla Anadolu'nun her zerresini buram buram damarlarımızda hissettiren danslar, danslar.
Halalar, teyzeler, amcalar...
Ömründe görmediğin akrabalarının boklu bezlerinle ilgili yaptığı espriler.
Hep çeyrekleri, cumhuriyetleri, Trabzon burmalarını görmek için gibi geliyor bana.
Ha değer mi, çekilecek çile mi?
On kere daha düşünmek lazım.
Şahsıma soracak olursanız, bütün takılacak takıların üstüne evimi barkımı satar veririm de çekmem o çileyi.
Tabii...
Kendi adıma konuşuyorum.
Pazar günü kardeşimi evlendirdik.
Ben bu söylediklerimin hepsini, kendisi adına çektim.
Etkilerini minimalize etmek için yerimden az kalktım, hafızamı kaybetmiş numarası filan yaptım ama yine de çektim yani...
Aile fertleriyle arada göz göze gelip kendi müsameremize güldük.
Durumu o kadar ciddiye alamadık ki...
Bu kadar alamazdık.
Bu da başka bir sorun sanırım.
Ama konumuz bu değil.
Biz ailece her şeyle dalga geçeriz.
Halimden belli değil mi?
Düğün boyunca en mutlu insan annemdi.
Zaten tahmin edersiniz ki düğün fikri de annemindi.
Annem kalabalık ailede dört kardeşle büyümüştür.
Kalabalığa bayılır.
İnsana bayılır.
Kolundan tuttuğunu eve getiren tiplerdendir.
Kızkardeşim de öyledir.
Bense insanlara tahammül edebilmek için içerim.
Kardeşim bi yerden sonra atak geçireceğimi anladı ve beni gelin odasına alıp elime bir şişe viski verdi.
Sonrası daha kolaydı.
35 sene sonra hala babaannemden yakınan yengemi teselli ederken, annemin üçüncü göbek kuzenlerinin anlattığı çocukluk anılarımı hatırlıyormuş gibi yaparken ve 35 saniyede bir fotoğraf çektirirken çok zorlanmadım.
Sanırım.
Neyse ki hatırlamıyorum.
Hayat böyle.
Bütün o kaçtığınız çeyreklerin içine düşmeniz an meselesi yani.
Kendiniz için olmasa bile bir yakınınız için.
Seven ne yapmaz?
Size bu satırları yazarken Antalya'ya doğru yola çıkmış bulunuyorum.
İki gün sonra çocukluk arkadaşım evleniyor.
Son çocukluk arkadaşım.
Ey Türk kızı!
Son evet denildiğinde, son halay çekildiğinde, son pasta kesildiğinde ve son çocukluk arkadaşın da dünya evine girdiğinde...
Şunu bilmelisin ki, sen de çeyrek altın mafyasının eline düşmek üzeresin.
Amman aklına mukayet ol!
Sen akıllı kızsın. Aptal olma!
Se.. Se... Ses... Bir... Ki... Se...
Beyler hanımlar, çocukları pistten çekelim lütfen.
Takı törenimiz başlamak üzeredir.
Tek sıra halinde şeedelim...
Arada fotoğraf verelim.
Hepinize hayırlı halaylar, bol çeyrekli düğünler dilerim.
Muazzam bir hafta olsun.
Dinimiz. Amin.