"Ben ‘Evet, ediyorum’ desem birçok insan tepki verir, ‘Etmiyorum’ desem de öyle. Çünkü bir kesim beni kovdukları için tepkili olmam gerektiğini düşünüyor. Bir öfke hissetmiyorum. Ben böyle hisler barındırmam"
"Onlar arkadaşım değiller, telefonla konuşup, görüştüğüm insanlar da değiller. Ama herhangi bir problemim yok onlarla. Aykut Kocaman beni istemediğini söyledi, Aziz Yıldırım da aynı şekilde. Ben de ‘Tamam, giderim’ dedim. Hepsi bu"
"Aykut Kocaman şimdi Konya’da, umarım iyi de olur. Başkan hâlâ F.Bahçe’nin başında, Ona da her zaman başarılar dilerim. Onlar ister ya da istemez bilemem ama Türkiye’ye geldiğimde görüşme şansım olursa ben otururum, konuşurum"
İNSANLARIN bir kısmı Aykut Kocaman’dan Aziz Yıldırım’dan nefret ettiğimi düşünüyor. Bana onlarca mesaj geliyor sosyal medyadan. İnsanlar ‘Aykut Kocaman’dan nefret mi ediyorsun?’, ‘Aziz Yıldırım’dan nefret mi ediyorsun?’ diye soruyorlar. ‘Evet, ediyorum’ diye bir cevap versem bir sürü insan tepki verir, ‘Etmiyorum’ desem de öyle. Çünkü bir kesim beni kovdukları için tepkili olmam gerektiğini düşünüyor. Ben kimin ne tepki vereceğini düşünmeden, hissettiğim doğruyu söylüyorum.
AYKUT Kocaman’dan da Aziz Yıldırım’dan da nefret etmiyorum. Bir öfke hissetmiyorum. Ve bunu dile getiriyorum. Ben böyle hisler barındırmam. Onlar arkadaşım değiller, telefonla konuşup, görüştüğüm insanlar da değiller. Ama herhangi bir problemim yok onlarla. Aykut Kocaman beni istemediğini söyledi, Aziz Yıldırım da aynı şekilde. Ben de ‘Tamam, giderim’ denim. Hepsi bu. Başkan olan, antrenör olan onlar. Karar verecek olan onlar. Ben de ‘ülkeme dönerim’ diye düşündüm.
VE bitti. Evet çok üzüldüm, evet bütün hayatım değişti. Ama hayat bu. Profesyonel bir hayat ve böyle bitişler var. 2012 yılında bu olay yaşandı ve bitti. Kontratım da bitti, kariyerim de. Benim için devamında hissedilecek bir olumsuzluk yok. Kimseye kötü hislerim yok. Aykut Kocaman şimdi Konya’da, umarım iyi de olur. Başkan hâlâ F.Bahçe’nin başında, Ona da her zaman başarılar dilerim.
BEN Türkiye’ye geldiğimde eğer görüşme şansım olursa her ikisiyle de görüşür, oturur, konuşurum. Onlar bunu ister ya da istemez bilemem ama ben otururum, konuşurum.”
‘Görüşmek istedim geri çevirdiler’
“2012’de ayrıldım, 2015’teyiz. Bunca zaman hiç diyalog geçmedi aramızda. Kitabımla alakalı görüşme talebim oldu ama onlar istemediler. Kitabımın editörü Türkiye’ye geldi ve kitapta görüşlerine yer vermek istediğimi söyledi. Aykut Kocaman başta onayladı ancak sonra vazgeçti. Aziz Yıldırım ‘hayır’ dedi.
BEN onların görüşleri de olsun istedim çünkü ben bir kitap yazıyorum ve içinde onlara dair de birtakım şeyler var. Dolayısıyla düşündükleri şeyleri söylesinler istedim.
TÜRKİYE’DE diyaloğum olan insanlar bana şaşırdılar, ‘Seni sevmiyorlar, neden kitabında görüşlerine yer vermek istiyorsun?’ dediler. Ben görüşlerimi belirtiyorsam onlar da belirtebilmeli. Neden istemediklerini bilmiyorum ama merak ediyorum. Fakat kendi tercihleri, benim adıma hiçbir problem yok.
BENZER bir örnek daha var. 2001’de çalışıp sorun yaşadığım bir antrenör vardı. Ona da aynı talepte bulundum. ‘Ben tüm hayatımı yazıyorum ve sen de varsın. Söylemek istediklerin varsa ben yer vermek istiyorum’ demiştim.”
‘Kavga etmem golle yanıt veririm’
Sahada seni hiç kavga ederken görmedik, nabzın daha mı düşük atıyor?
“BENİM nabzım 45 üzerine çıkmıyor galiba. (Gülüyor.) Ben sahaya futbol oynamaya çıkarım. Sadece bu. Bir hakem var, hata yapabileceğine inanırım. Benim gibi, senin gibi onun da iyi bir gününde olmama ihtimali olduğunu düşünür ve saygı duyarım. Karşı tarafta bir başka takım var ve tüm bunlar oradaki oyuncular için de geçerli. Onlar da aynı şeyi istiyor; kazanmak. Bu nedenle kavgaya gerek yok, çık ve oyna.”
Sana yapılan sert müdahalelerde sinirlenmiyor muydun?
“SİNİRLENİYORUM tabii. Bazıları kendilerini daha motive hissediyor olabilir. Ama ben o kişiye zarar vermenin yolunun kavga etmek değil saha içinde oyun anlamında iyi bir şey; bir pas, asist, gol yapıp cevap vermenin daha etkili ve rahatsız edici bir cevap olduğuna inanıyorum.
4 yaşındaki oğlum Felipe de futbol oynuyor. Her zaman ona da aynı şeyi söylüyorum; ‘Futbol oynamaya gidiyorsun. Karşındaki oyuncularla konuşarak vakit harcama. Çık ve oyna. Yapacağın en iyi şey futbol oynamak.”
‘Hayâllerimi yıktı ama Scolari’ye kırgın değilim’
“Hayâl ettiğim her şeyi yaşadım, Dünya Kupası dışında. Kupanın kapısına kadar gittim ama Scolari kapıyı kapattı. Jübileme çağırdım, geldi. Ona karşı olumsuz bir hissim yok.”
19 yıllık profesyonel kariyerinde keşke dediğin birşey var mı?
“HAYÂL ettiğim her şeyi yaşadım. Biri dışında. Ben çok genç bir oyuncuyken hep Dünya Kupası hayâli kurardım. Dünya Kupası’nda oynamanın kapısına kadar da gittim ama Scolari o kapıyı kapattı.”
Ama jübile maçına davet ettin Scolari’yi, hayâllerinin kapısını kapatan insanı...
“EVET, problem değil. Çünkü o benim teknik direktörlüğümü yaptı 1999’da. Elbette davet ettim. 2002’de bana Dünya Kupası’nda oynama şansı vermedi.
‘O DA HATASINI BİLİYOR’
Ve hata yaptığını söylüyor. Şimdi hatalı bir karar olduğunu biliyor, 13 yıl sonra. Ben saygı duyuyorum. Çünkü karar verme yetkisi olan kişi oydu ve o kararı verdi. Başını yastığa koyduğunda hatalı bir karar olduğunu düşünüyordur hâlâ zaman zaman. İnsanlar da çok üzerine gittiler. O zaman da üzüldüm tabii ama hiçbir olumsuz his beslemiyorum saygı duymaktan başka.”
Hayatının en büyük rüyasının kapısına kadar gelip, yüzüne kapatan kişiye bile saygı duymayı başarabiliyorsun.
“BEN olayları kendi içinde değerlendiririm. Başka konularla karıştırıp başka zamanlara taşımam. Scolari’yi maça da davet ettim, geldi. Hep birlikte konuştuk, güldük, anılardan bahsettik. Hepsi bu.”
Schuster, Tigana, Aragones, Del Bosque, Löw, Mancini, Prandelli başarısızdılar çünkü Türk kültürünü anlayamadılar
“İspanya’daki, Almanya’daki, İngiltere’deki, Brezilya’daki futbol oyuncudan taraftara başka başka kültürler demektir. Aynısını uygulamaya çalışırsanız oyuncu mutlu olmaz. Buna adapte olamaz.”
“TÜRKİYE’DE görev alıp başarısız olmuş ve Türkiye sonrası büyük başarılar yakalamış pek çok isim var. Örneklere bakarsak; Schuster, Tigana, Aragones, Del Bosque, Löw, Mancini, Prandelli... Bana göre ortak noktaları Türkiye’deki futbol kültürünü anlamamış olamaları. İspanya’da uyguladığınız antrenman sistemini, oradaki eğitime göre şekillenmiş şeyleri burada uygulayamazsınız.
İSPANYA’DAKİ, Almanya’daki, İngiltere’deki, Brezilya’daki futbol oyuncudan taraftara başka başka kültürler demektir. Aynısını uygulamaya çalışırsanız oyuncu mutlu olmaz. Buna adapte olamaz. Mesela ben Aragones’le çalıştım, F.Bahçe’de uzun süre kalsaydı elbette çok şey değişirdi ama kısa vadede o kültüre adapte olmanız gerek ve İspanya’daki mantaliteyi Türkiye’de uygulamak işe yaramıyor.
‘ZICO FARKLI BİR ÖRNEK’
BİR tek
Zico farklı bir örnek. Onun döneminde çok sayıda Brezilyalı oyuncu vardı takımda ve tüm takımın ekstra sevgi ve saygu duyması sebebiyle başka bir tablo ortaya çıktı. İletişim çok önemli. Mesela benim olduğum dönemde iletişim çok iyiydi. Ali, Samet, Umut... Tercüman olarak görevli ekibin de önemi büyük bana göre.”
‘Çocuklarla her an spor konuşuyoruz’
Maria tenisçi olma yolunda ilerliyor, Felipe futbol okuluna gidiyor. Babaları olarak tecrübelerinden bahsediyor musun?
“HER an! her zaman sporla alakalı konuşuyoruz. Spor dünyasından da çevremizde çok insan olduğu için onlarla da bir araya gelip tecrübelerimizi paylaşıyoruz çocuklarla. Perreia var mesela... Sen de tanıştın burada. Brezilya’nın bir numarası ve Maria’nın idolü. Onunla da konuşuyor sürekli.”
‘Hürriyet’i jübileme davet edeceğim’
“TÜRKİYE’DEKİ kariyerim boyunca bana karşı en sert oynayan futbolcuların başında Hürriyet var. Her zaman beni zorladı, sert müdahalelerde bulundu. Zaman zaman yaraladı.
İSTATİSTİKLERİ tam hatırlamıyorum ama bakarsanız o hep sarı kart görmüştür ve ben de her zaman sonuca etki eden işler yapmışımdır o maçlarda. Maç sonu gelir ve bana ‘kusura bakma’ derdi. Önemli olan bu. Orda biter çünkü her şey.
EĞER Türkiye’de bir maç oynarsam kesinlikle Hürriyet’i davet edeceğim. Kariyerimde önemli yer sahibi isimlerden biri.”