Çiçek aşısı, maymun çiçeğine karşı yüzde 85 koruyor
Korona pandemisinin etkileri bitmeden ortaya çıkan maymun çiçeği virüsü, tüm dünyada yayılmaya devam ediyor. İnsandan insana kolay bulaşmayan hastalığın yeni belirtilerinin tespit edildiğini kaydeden Doç. Dr. Tuğba Sarı, “Çiçek aşısı maymun çiçeği hastalığına karşı koruma sağlıyor. Özellikle 1980 yılından önce bu çiçek aşısıyla aşılananların yüzde 85’nin bu hastalığa karşı korunduğunu biliyoruz” dedi.
Maymun çiçeği virüsü, Türkiye dahil olmak üzere birçok ülkede görülmeye devam ediyor. Uzmanlar enfekte kişinin sekresyonları ile uzun süreli yakın temas ve cilt lezyonları yoluyla bulaşan maymun çiçeği hastalığının yayılma potansiyelinin olduğunu belirtiyor. Türkiye'de tespit edilen vaka sayısı 5’e yükselirken, artan vaka sayıları nedeniyle bazı ülkelerde 'acil durum' ilan edildi. Afrika’da yıllardır görülen ve şu anda başta Avrupa olmak üzere ve birçok ülkede etkisini sürdüren maymun çiçeği virüsü tespit edilen ilk hastalardan farklı olarak son dönemde yeni belirtilerin ortaya çıktığını duyuruldu.
Hastalığın klinik olarak, ateş, halsizlik, yorgunluk, baş ağrısı, deri döküntüleri ve şişmiş lenf bezleri ile kendini gösterdiğini açıklayan Pamukkale Üniversitesi (PAÜ) Hastanesi Tıp Fakültesi Dekan Yardımcısı ve Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji AD. Öğretim Üyesi Doç. Dr. Tuğba Sarı, maymun çiçeğinin ilk olarak 1958 yılında laboratuvar hayvanlarında yapılan bir çalışmada tespit edildiğini söyledi. Hastalığın bu nedenle maymun çiçeği (monkeypox) olarak isimlendirildiğini ve insanlarda ilk kez 1970 yılında Afrika’da tanımlandığını belirten Doç. Dr. Sarı, "Bugüne kadar Orta ve Batı Afrika'nın tropikal yağmur ormanlarında endemik olarak görülen maymun çiçeğinde, Mayıs 2022’den itibaren özellikle Amerika ve Avrupa’da başta olmak üzere dünyanın birçok ülkesinde vakalar bildirilerek, çok yüksek hasta sayılarına ulaşıldı. Şu an dünya genelinde 28 bin 142, Türkiye’de ise 5 hasta tespit edildi. Bilindiği gibi hastalığın normal görüldüğü yerlerden farklı bölge ve ülkelerde görülmeye başlaması nedeniyle 23 Temmuz’da Dünya Sağlık Örgütü acil durum ilan etti. Salgın veya pandemi durumunda ise daha farklı. Covid-19’u örnek verecek olursak on binleri, yüzbinleri ve dünyanın tüm bölgelerini etkileyen bir durumdu. O nedenle de pandemi ilan edildi. Bu hastalık için henüz daha pandemiden söz edemeyiz” dedi.
“İnsandan insana kolay bulaşmıyor”
Afrika koşullarında maymun çiçeği virüsünün hayvanlardan insana bulaşmasının enfekte hayvanların kan, vücut sıvıları, deri ve mukoza lezyonlarıyla doğrudan temasla veya ısırıkla meydana geldiğini kaydeden Doç. Dr. Sarı, maymunlar ve insanların tesadüfi konak olduğunu savundu. Maymun çiçeğinin doğal rezervuarının henüz tanımlanmadığını ancak kemirgenlerin büyük ölçüde rol oynadığının düşünüldüğünü kaydeden Doç. Dr. Sarı, şöyle konuştu: "Çiğ ve az pişmiş enfekte hayvan etlerinin ve diğer hayvansal ürünlerinin yenilmesi bir risk faktörü oluşturuyor. İnsandan insana bulaşması ise çok kolay olmuyor. Hasta kişinin sekresyonlarıyla uzun süreli yakın temas, cilt lezyonları ile doğrudan bütünlüğü bozulmuş deri veya mukozalarla (göz, burun, ağız mukozaları gibi) temas ya da yakın zamanda cilt lezyonlarından kontamine olmuş nesnelerle yakın temas ile bulaşma gerçekleşebiliyor. Bu şekildeki temas ise genel olarak aynı evi paylaşan kişilerde, kapalı ortamlarda çok uzun süreli yakın mesafede bulunanlarda ve enfekte kişiyle temas eden sağlık çalışanlarında risk oluşturuyor. Literatüre yeni olarak hasta kişilerin çarşaflarını değiştirenler başta olmak üzere sağlık çalışanlarına bulaşın gerçekleştiği vakalar da girmiş durumda"
“Çiçek aşısı ile bu hastalığa karşı koruma sağlıyor”
Enfekte anneden bebeğe plasenta yoluyla bulaş sonucu yenidoğanda doğuştan maymun çiçeği hastalığı bulgularına rastlanabileceğine dikkat çeken Doç. Dr. Sarı; “Çiçek hastalığı, dünya üzerinden tamamen ortadan kaldırılana kadar uygulanmış olan çiçek aşıları, maymun çiçeği hastalığına karşı da koruma sağlamaktadır. Ülkemizde 1980 yılına kadar çiçek aşısı rutin olarak uygulanmıştır. 1980 yılı öncesi doğumlular çiçek aşıları var ise maymun çiçeği hastalığına karşı yaklaşık yüzde 85 oranında korunmaktadır. Çiçek hastalığına karşı önceden aşı yapıldığının göstergesi olarak ön kol üst kısmındaki aşı izi kabul edilebilir. Bugün artık, çiçek aşıları klinik kullanıma sunulmuş durumda değildir. Modifiye edilmiş atenüe aşı virüsüne (Ankara suşu) dayalı yeni bir aşı, 2019'da maymun çiçeğinin önlenmesi amacı ile ABD Gıda ve İlaç Ajansı (FDA) ve Avrupa İlaç Ajansından (EMA) kullanım onayı almıştır. Bununla birlikte aşı kısıtlı olarak ulaşılabilir durumdadır. Klinik kullanımı iki doz şeklindedir" şeklinde konuştu.
“Maymun çiçeğinin yeni belirtileri ortaya çıktı”
Maymun çiçeği hastalığının cilt lezyonlarının, 1980 yılında dünya çapında yok edildiği ilan edilen çiçek hastalığına benzer olduğunun altını çizen Doç. Dr. Sarı, hastalığın ortaya çıkan yeni belirtileriyle ilgili olarak şu bilgileri paylaştı: "Hastalığın kuluçka süresi 21 güne kadar uzayabiliyor. Eğer şüpheli bir durum var ise 21 gün boyunca kendimizi klinik semptomlar açısından takip etmemiz gerekiyor. Maymun çiçeği, çiçek hastalığından daha az bulaşıcı ve daha az ciddi hastalığa neden oluyor. Klinik bulguları 2-4 hafta süren hastalığın dünyadaki ölüm oranı yüzde 3-6 olarak tespit edilmiş durumda. Cilt lezyonları gövdeden ziyade yüz, kol ve bacaklarda yoğunlaşma eğiliminde ve aynı zamanda ağız içi, genital bölge, göz, avuç ve ayak tabanlarında da yaralar ortaya çıkabiliyor. Lezyonların sayısı ise sadece birkaç adet ile birkaç bin adete kadar değişebiliyor. Ancak son bildirilen vakalarda bazı değişikliklerin olduğunu, ateşi ve lenf bezlerinde şişmesi olmayan ya da cilt lezyonları daha önce bilinen seyrinden farklı olarak gelişim gösteren hastalar görüldü. En sık genç yaştaki erkeklerde görülen hastalık çocuklarda ya da daha önce çiçek aşısı ile aşılanmış ileri yaştaki kadınlarda da ortaya çıkabiliyor"
Geliştirilen bazı antivirallerin kesin olmamakla birlikte maymun çiçeği hastalığında etkili olabileceğinin altını çizen Doç. Dr. Sarı, asıl tedavinin ise semptomları hafifletmek, komplikasyonları yönetmek üzerine kurulu, klinik bakım ve destekleyici tedavi olduğunu sözlerine ekledi.