Yıllar önceki raporda tespit edilmiş! Güney depreminde felaketi büyüten sebepler
Kahramanmaraş, merkezli 10 ili sarsan depremle ilgili 2 yıl önce Jeoloji Mühendisleri Odası’nın hazırladığı raporda dikkat çeken bir detay ortaya çıktı. Raporda felaketin yaşandığı bu merkezlerdeki zeminin yerleşime uygun olmayan alüvyondan oluştuğu ve fay üstünde olduğu tespit edilmişti.
Jeoloji Mühendisleri Odası “Deprem Danışma Kurulu” tarafından 2020 yılındaki Elazığ Sivrice depreminden sonra hazırlanan “Fay Üzerinde Yaşayan Kentlerimiz” başlıklı rapor, bugün Hatay, Kahramanmaraş ve Gaziantep’te yaşanan yıkımların 2 yıl önce öngörüldüğünü ortaya koyuyor. Raporda, büyük felaketlerin yaşandığı merkezlerdeki zeminin insan yerleşimine uygun olmayan alüvyon tabakasından oluştuğu ve fay zonu üzerinde olduğuna dikkat çekiliyor. Raporda, geçtiğimiz gün yıkıma uğrayan Hatay ve Kahramanmaraş’a ilişkin çok çarpıcı tespitler sıralanıyor. 2021 yılı içerisinde Cumhurbaşkanlığı, TBMM Başkanlığı, Meclis’te grubu bulunan siyasi parti lideri, İçişleri Bakanlığı, Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ile milletvekili ve AFAD Başkanlığına da gönderilen raporda, Hatay, Kahramanmaraş ve Osmaniye’yi bekleyen tehlikelere dikkat çekilirken, alınması gereken önlemler de sıralanıyor.
‘Büyük acılar yaşanır’
Milliyet'te Mert İnan'ın haberine göre, Hatay kent merkezi (Antakya ve Defne) dahil Hassa, Kırıkhan, Reyhanlı, Dörtyol, Erzin ilçe merkezleri ile 25 mahallenin doğrudan diri fay hatları veya zonları üzerine oturduğuna dikkat çekilen raporda, Hatay’da birçok yerleşim alanının zayıf mühendislik özelliklerine sahip zemin birimleri üzerine oturduğunun altı çiziliyor. Raporda, Hatay’da olası bir depremde büyük acılara sebebiyet verebilecek sonuçlarla karşılaşılmaması için gerekli çalışmaların başlatılması gerektiğinin altı çizilirken, “Hatay’ın kent merkezi olan Antakya zemini alüvyon olan illerimizden biridir. Deprem dalgaları bu tür zeminler tarafından büyütülerek binalara iletilir. Zemin büyütmesi olarak tanımlanan bu durum bir deprem olduğu takdirde Antakya’nın kaya üzerinde yer alan illerden daha şiddetli olarak sarsılacağı, bunun sonucunda da hasar oranının fazla olacağı anlamına gelmektedir” görüşlerine yer verilmiş.
‘Antakya tehlikede’
Hatay’ı etkileyen depremlerin bir kısmının Ölüdeniz, bir kısmının ise Doğu Anadolu faylarından kaynaklandığına değinilen raporda, şu saptamalar sıralanıyor: “1872 depreminden sonra ve tüm aletsel dönem içerisinde Hatay il sınırları içerisinde yıkıcı bir deprem meydana gelmemiştir. Ancak bilhassa Antakya ile Samandağ arasında oluşmuş bazı 6’dan küçük depremler bu bölgedeki tektonik aktivitenin sürmekte olduğuna işaret etmesi açısından önemlidir. Tarihsel deprem kayıtları Antakya içerisinde geçmişte yüzey faylanması oluştuğunu göstermektedir. Bu nedenle Antakya gelecekte olabilecek büyük bir depremde de yüzey faylanması tehlikesi altındadır. Antakya’nın neredeyse tamamı alüvyon üzerinde yer alan bir bölgede yerleştiği için depremlerde zeminden kaynaklanan olumsuzluklar yaşayacak bir ilimizdir.”
‘Binalar kaldırılmalı’
“Bu nedenle Antakya’nın 6,5’dan büyük bir olası depremde hem depremin yaratacağı şiddetli sarsıntı, hem de yüzey faylanması tehlikesi nedeniyle hasar alması beklenmektedir. Bu durumda en akıllıca yaklaşım, yapıların deprem sarsıntısını karşılayacak biçimde kurallara uygun hale getirilmesidir. Ayrıca diri fayların yerinin net olarak belirlenmesinin ardından faybantları üzerindeki bina ve bina türü yapıların zaman içerisinde kaldırılarak bu alanlardaki nüfus yoğunluğunun azaltılması, yüzey faylanması tehlike kuşağı içerisindeki yerlerin farklı biçimde, (park, günübirlik tesisler vb) kullanılması, henüz yerleşim olmayan bu tür alanlar varsa da bunların imara açılmaması gerekir.”
‘Mahalleler diri fayda’
Raporun Kahramanmaraş’ı kapsayan kısmında ise kent merkezinin yanı sıra Türkoğlu ve Nurhak ilçe merkezleri ile 40’a yakın köy statüsünde bulunan mahalle ile bazı baraj ve gölet gibi tesislerin doğrudan diri fay hatları veya zonları üzerine oturduğuna dikkat çekiliyor. Raporda kent genelindeki tarihsel depremler üzerinden çok önemli uyarılar da sıralanarak, “Gölbaşı - Türkoğlu Fay parçasının yakın gelecekteki deprem potansiyeli çok yüksek bir sismik boşluk konumundadır” tespitine yer verilmiş. Kahramanmaraş kent merkezinin 10 - 11 km kadar güneyinden geçen Doğu Anadolu Fayının Pazarcık ya da Türkoğlu segmentinin 1513 yılından bu yana yıkıcı deprem üretmediğine de dikkat çekilen raporda, “7.4 büyüklüğüne varacak bir deprem üretme kapasitesine sahip bir faydır ve Türkiye’nin üzerinde deprem beklentisi olan önemli sismik boşluklarından biridir” görüşlerine yer verilmiş.
Sıvılaşma riski
Raporda alınacak önlemlere ilişkin şu saptamalar sıralanıyor: “Kahramanmaraş’ta da birçok yerleşim alanının zayıf mühendislik özelliklerine sahip zemin birimleri üzerine oturması, sıvılaşma veya yanal yayılmaya uygun alanların varlığı dikkate alınarak, deprem master planının hazırlanması, deprem master planı dikkate alınarak kentin gelişim ve yerleşim stratejilerinin yeniden belirlenmesi, diri fay hatlarının salınım bandı içinde kalan yapıların kentsel dönüşüm ve yenileme kapsamına alınarak bu alanlarda yaşayan yurttaşlarımızın can ve mal güvenliklerinin sağlanması, fay sakınım bandı içindeki alanlar için yapı sınırlaması getirilmesi olası bir depremde büyük yıkımlara sebebiyet verebilecek sonuçlarla karşılaşılmaması için gereklidir.”
‘Nüfus azaltılmalı’
“Kahramanmaraş kent merkezi zemini alüvyon olan illerimizden biridir. Deprem dalgaları bu tür zeminler tarafından büyütülerek binalara iletilir. Zemin büyütmesi olarak tanımlanan bu durum bir deprem olduğu takdirde Kahramanmaraş kent merkezinin kaya üzerinde yer alan illerden daha şiddetli olarak sarsılacağı, bunun sonucunda da hasar oranının fazla olacağı anlamına gelmektedir. Bu durumda en akıllıca yaklaşım yapıların deprem sarsıntısını karşılayacak biçimde kurallara uygun hale getirilmesidir. Ayrıca diri fayların yerinin net olarak belirlenmesinin ardından fay sakınım bantı üzerindeki bina ve bina türü yapıların zaman içerisinde kaldırılarak bu alanlardaki nüfus yoğunluğunun azaltılması, henüz yerleşim olmayan alanlar varsa da bunların bina ve bina türü yapılar için kullanılmak üzere imara açılmaması gerekir.”