Evliliği bitiren sorun! Tüm çiftleri ilgilendiriyor, istememek 'kusur' sayılıyor
Evli çiftlerin birçoğu bu sorunu yaşıyor. Kadın ya da erkeğin çeşitli sebeplere bağlı olarak çocuk istememesi söz konusu olabiliyor. Özellikle yeni evli sayılabilecek çiftlerden bir taraf, karşı tarafın hiç çocuk istemediğini öğrendiğinde büyük bir şok ile karşılaşıyor, tartışmalar büyüyor. Bu da en sonunda çiftleri boşanmanın eşiğine getirebiliyor. Çocuk istememenin 'kusur' sayıldığı kararlar da mevcut. Uzman isimler konuya ilişkin önemli detaylara yer verdi...
Özge Seren Doğu | ozge.dogu@gazetevatan.com
Mutlu birlikteliklerinin ardından çiftler evlilik kararı alıyor. İki farklı karakterde insan aynı hane içinde yaşayacağından, evlilik öncesinde çiftlerin birbirlerine karşılıklı sorması gereken çok sayıda soru bulunuyor. Ancak bunlardan bir tanesi evlilik sonrası için oldukça önemli bir konu. O da 'çocuk isteme'. Çocuk konusunu hiç konuşmadan evlendikten sonra sorunlar yaşanabiliyor. Öte yandan evlendikten sonra fikirler de değişebiliyor.
Sağlık problemi nedeniyle çocuk istememek ya da çocuğun olmaması durumunun haricinde kadın ya da erkeğin genel olarak çeşitli sebeplere bağlı olarak çocuk istememesi de söz konusu olabiliyor. Özellikle yeni evli sayılabilecek çiftlerden kadın ya da erkek, karşı tarafın hiç çocuk istemediğini öğrendiğinde büyük bir şok ile karşılaşıyor, tartışmalar büyüyor. Bu da en sonunda çiftleri boşanmanın eşiğine getirebiliyor.
'ÇOCUK İSTEMEYEN TARAF KUSURLU'
Yargıtay kararında da bu durum ‘kusur’ olarak adlandırılıyor. Kararda ‘Makul bir gerekçe olmadıkça çocuk istemeyen taraf evlilikte kusurludur.’ deniliyor. Peki ‘makul gerekçe’ neyi ifade ediyor? Eşlerden biri çocuk istemiyorsa ne yapılabilir? İşte çocuk isteme konusunun boşanmadaki hukuki ve çiftler arasındaki psikolojik boyutu…
'MAKUL GEREKÇE' NEDİR?
Avukat Cemile Şeyma Şahin, konuyu değerlendirerek, çocuk sahibi olmanın evli çiftlerin bir çoğunun genel tercihi olduğunu, ancak kimi zaman eşlerin ikisinin birden ya da birinin çocuk sahibi olmayı istemediğini belirtti. Şeyma Şahin, çocuk istememe durumundaki 'makul gerekçeyi' şu sözlerle açıkladı:
Evlilik birliği içerisinde çocuk istenmemesinin makul gerekçesi olarak rahatsızlığı sebebiyle çocuk sahibi olmaya engel bir durumu olan veyahut çok zorlu veya yıpratıcı bir gebelik süreci geçirmesi muhtemelen olan kişinin çocuk sahibi olmaktan kaçınması durumu örnek olarak gösterilebilir.
PSİKOLOJİK ŞİDDET KUSURU
Bu durumda bulunan bir kişinin çocuk sahibi olmak istememesinin kusur sayılamayacağını belirten Avukat Yılmaz, "Hatta böyle bir durumun varlığını bildiği halde çocuk sahibi olmak konusunda baskı yapan eşin psikolojik şiddetin varlığı sebebiyle kusurlu sayılmasının yerinde olacağını düşünmekteyim." dedi.
Avukat Şahin, sözlerine şöyle devam etti:
Ancak psikolojik veya fiziksel sağlığı yerinde olup çocuk sahibi olmaya elverişli olan taraflardan, birinin kişisel tercihi sebebiyle çocuk sahibi olmayı istememesinin “hafif kusur” kategorisinde değerlendirilmesi gerektiği kanısındayım. Boşanma davasında taraflardan birinin sadece çocuk istememesi sebebiyle ağır kusurlu sayılamayacağını, bunun mümkün olabilmesi için tamamlayıcı başka kusur hallerinin de varlığının gerektiğini düşünüyorum.
'Nitekim bu konuda örnek kararlardan biri Yargıtay 2. Hukuk Dairesi'nce verilmiştir.' diyen Avukat Cemile Şeyma Şahin, Yargıtay kararında İzmir Bölge Adliye Mahkemesi'nin kadının ağır kusurlu kabul edilerek sonuçlandırdığı bir karşılıklı boşanma davasında bozma kararı verdiğini belirtti.
Karar metninde bozma gerekçesi şöyle açıklandı:
“Yapılan yargılama ve toplanan delillerden; davalı-davacı kadının eyleminin sadakatsizlik boyutuna varmayan güven sarsıcı davranış olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca davacı-karşı davalı erkeğin makul bir sebep olmaksızın çocuk istemeyerek kusurlu olduğu sabittir. O halde, güven sarsıcı davranışta bulunan ve kıskanç olan davalı-karşı davacı kadın ile şans oyunları oynayan, aile bütçesini iyi yönetemeyen ve çocuk istemeyen davacı-karşı davalı erkek boşanmaya sebep olan olaylarda eşit kusurludur. Bu husus gözetilmeden davalı-karşı davacı kadının ağır kusurlu kabul edilmesi doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir.”
"BÜYÜK ÖLÇEKLİ BİR ETMEN DEĞİL"
Tarafların ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenemeyecek derecede temelden sarsılmış olmasına dayanarak boşanma nedeni olarak karşımıza çıkabilir.
Bu durumun evlilik birliği kurulmadan evvel çocuk sahibi olmamak konusunda anlaşan ancak evlilik birliği içerisinde bu fikri değişen taraf için de geçerli olduğuna dikkat çeken Şahin, "Nitekim bu durum bir fikir ayrılığıdır ve ortak hayatın devamı açısından sıkıntı oluşturması sebebiyle evliliğin temelinden sarsılması nedenine dayalı boşanma davalarına temel oluşturabilecek düzeydedir ancak kusur belirlenmesinde büyük ölçekli bir etmen değildir." ifadelerini kullandı.
TEK BAŞINA AĞIR KUSUR HALİ SAYILMIYOR
Avukat Şahin, "Türk aile hukuku mevzuat ve içtihatlarının, eşlere çocuk sahibi olmak edimini yükleyen bir düzenlemesi mevcut değildir . Bu nedenle çocuk sahibi olmak istemeyen eş evlilik birliğinin taraflara yüklediği edimlere aykırı hareketlerde bulunduğu gerekçesiyle ağır kusurlu sayılamaz.
Kaldı ki taraflardan birinin kusur oranı belirlenirken davadaki tüm bileşenlere ve tamamlayıcı diğer kusur hallerine birlikte bakılarak bir değerlendirme yapılmalıdır.
Nitekim bu konuda örnek teşkil edebilecek bir çok Yargıtay Kararı da boşanma davasında tarafların kusur oranlarını belirlerken çocuk sahibi olmak istememeyi tek başına ağır kusur hali olarak saymamış diğer bir çok kusur haliyle birlikte bir değerlendirmede bulunmuştur." diyerek sözlerini sonlandırdı.
EVLİLİK ÖNCESİNDE KONUŞULMASI GEREKİYOR
Klinik Psikolog Kübra Aytekin Al, ise çocuk isteme konusunun psikolojik boyutuna değindi. Çocuk sahibi olma kararının bir yönüyle bireyin kendisi ile ilgiliyken diğer yönüyle de eşinin hayatı ve ebeveyn olabilmesiyle ilgili olduğuna dikkat çekti ve şunları söyledi:
Çocuk sahibi olmak, iki insanın ilişkisini ve birlikteliğini yaşam boyu etkileyen, belirleyen, şekillendiren ve yeniden yapılandıran bir karardır. Bu nedenle ortak karar verilmesi gereken bir konudur. Çiftlerin evlilik öncesinde, bu konudaki karar ve isteklerini konuşabilmeleri, açık ve net bir şekilde çocuk isteyip istemediklerini ifade edebilmeleri gerekir.
"EVLENDİKTEN SONRA DEĞİŞİR" FİKRİ YANLIŞ
"Evlenecek bireylerin çocuk sahibi olmak konusunda ortak bir karara varamıyorlarsa; evlendikten sonra bir diğerinin fikrinin değişebileceği beklentisi üzerine evliliği inşa etmek hayal kırıklığına, anlaşmazlıklara hatta evliliğin sonlandırılmasına varabilecek bir yola çıkmak anlamına gelebilir." diyen Kübra Aytekin Al, 'evlilikten sonra değişir' fikrinin yanlış olduğunu belirtti:
Sadece çocuk sahibi olmak isteme ya da istememe konusunda değil, farklı konularda da; “Evlendikten sonra değişir.”, “Şimdi bu konuda anlaşamıyoruz ama evlendikten sonra sorun yaşamayız.”, “Ben onu nasıl olsa ikna ederim.”, gibi düşünceler sorunları beraberinde getirir. Mevcut problemler evlendikten sonra azalmaz, çözüme varamamış probelmler evlilikten sonra daha da büyür; çünkü evlilik bir problem çözme yöntemi değildir.
ÇOCUK SAHİBİ OLMA KARARLARINI ETKİLİYOR
Çocuk sahibi olmak istememenin bir çok nedeni olabileceğini; bu sebeplerden biri kişilerin çocukluk dönemleri, anne babaları ile ilişkileri ve ebeveynlerinden yeterince iyi ebeveynlik görmemiş olmaları ile ilgili olabileceğini söyleyen Psikolog Al, "Çünkü anne-baba olmak kişinin kendi çocukluğu ile en çok karşılaştığı yerdir. Buradaki derin sorunların varlığı, kendi ebeveyni gibi bir ebeveyn olmak istememesi, yeterince iyi bir ebeveyn olamayacağı düşüncesi kişinin çocuk sahibi olma kararını etkileyebilir.
Ayrıca ekonomik ve toplumsal koşullar, sosyal destek kaynaklarından yoksun olmak günümüzde çiftlerin çocuk sahibi olma kararlarını önemli ölçüde etkilemektedir. Eşlerden her ikisinin de çalışmak zorunda olması, çocuğun bakımı ve ihtiyaçlarının karşılanması sürecinde fiziksel uzaklık, sağlık durumu gibi nedenlerle ailelerden destek alınamayacak olması çifti yalnız ve desteksiz hissettirmekte, eşler çocuk sahibi olma kararını yeniden değerlendirmek isteyebilmektedir." dedi.
"HİÇBİR ÇOCUK EVLİLİĞİN YARA BANDI DEĞİL"
Zorlu yaşam koşulları, ekonomik güçlükler, çocuğun bakım, sağlık ve eğitim giderlerinin karşılanması konusunda yaşanabilecek güçlükler ve çocuğa iyi bir hayat sunamayacak olma kaygısının da yine çocuk sahibi olmak istememeye neden olabileceğini vurgulayan uzman isim, "Görüldüğü gibi eşlerden birinin çocuk sahibi olmak istememesinin bir çok nedeni olabilir. Öncelikle bu nedenlere bakmak ve evlilik öncesi süreçte bu konuyu konuşmak oldukça önemlidir.
Bu konuda eşlerden her ikisinin kararı ortakken ilerleyen süreçte biri kararını değiştirebilir. Evlilikte yaşanan sorunlar buna sebep olabilir. “Evlenince düzelir.” düşüncesi nasıl ki işlevsel olmayan bir düşünce ise, “çocuk sahibi olduktan sonra sorunlarımız çözülür.” düşüncesi de işlevsel değildir. Nihayetinde hiçbir çocuk bir evliliğin yara bandı değildir." ifadelerini kullandı.