Yargıtay’dan dikkat çeken boşanma kararı! Bu kusur evliliği bitiriyor
Evli çiftler, ilk başlarda işler iyi ilerlese de sonrasında birbirlerine olan tahammüllerini kaybedebiliyor. Çok ufak tartışmalar, zaman geçtikçe fiziksel şiddete kadar uzanabiliyor, evliliklerin sonunu getirebiliyor. Bu boşanmalara, son yıllarda fiziksel ve psikolojik şiddet dışında cimrilik, ter kokma, ağız kokusu da eklendi. Yargıtay cimrilik ile ter kokmayı kusur saydı ve boşanmaya haklı sebep olarak gördü. Kararla evli çiftler arasındaki kişisel bakıma özen gösterme ve bu durumun boşanmaya kadar gitmesi gündeme gelince konuya ilişkin uzmanlar kritik açıklamalarda bulundu. İşte detaylar...
ÖZGE SEREN DOĞU - gazetevatan.com
Evlenen çiftlerin, kadın erkek ayrımı olmaksızın bir süre sonra evdeki davranışları ve karakterleri, evlenmeden önceki haline göre olumsuz yönde değişkenlik gösterebiliyor. Bu da eşler arasında anlaşmazlıklara ve çeşitli sorunlara yol açıyor. Küçük düşürmek ile başlayıp fiziksel şiddete kadar giden durum karşısında ya eşlerden biri dava açıyor ya da iki taraf da sorunun çözülemeyeceği konusunda hemfikir oluyor ve anlaşmalı boşanma yoluna gidiyor. Bazı davalar ise Yargıtay kararına konu oluyor.
Eşi küçük düşürmenin hakaret etmekten daha ağır kusur olması, kaynanaya küfreden gelinin eve sık sık alkollü gelen kocasına göre daha ağır kusurlu sayılması, eş ve çocukları ile ilgilenmeyen kocanın kadına psikolojik şiddet uygulamış sayılması gibi evlilik kurumuna ilişkin çok sayıda Yargıtay kararı mevcut.
CİMRİ OLDUĞUNU VE TER KOKTUĞUNU İDDİA EDİP DAVA AÇTI
Son olarak geçtiğimiz günlerde emsal bir Yargıtay kararı verildi. Yargıtay'a konu olan kararın detayları ise şöyle: İzmir'de yaşayan eşlerden biri, kocasının cimrilik derecesinde tutumlu olduğunu ve beden temizliğine özen göstermediğini, ter koktuğunu iddia ederek boşanma davası açtı. Kocası da karşı dava açınca mahkeme iki davayı birleştirdi.
MAHKEME TAZMİNAT TALEBİNİ REDDETTİ, DEVREYE YARGITAY GİRDİ
Mahkemece yapılan soruşturma ve toplanan delillerin sonucunda ise kadının bu iddialarına benzer tespitler yapıldı. Fakat mahkemede kadının da kocasıyla eşit kusurlu olduğu kabul edildi. Ayrıca kadının kişilik haklarına saldırı niteliğinde olay yaşanmadığı belirtilerek hem maddi hem de manevi tazminat talebi reddedildi. Çift boşandı; ancak kararı Yargıtay'a taşıdılar.
‘KADINA ATFEDİLEBİLECEK BİR KUSUR BULUNMUYOR’
Yargıtay'ın emsal kararına göre kocanın evlilik birliğine ilişkin görevlerini yerine getirmediği, ayrı bütçe oluşturduğu, cimri olduğu ve beden temizliğine özen göstermeyerek ter koktuğu belirtilerek, kocanın gerçekleşen ve süreklilik gösteren bu tutum ve davranışlarının evlilik birliğini temelden sarstığı kaydedildi.
Kadına atfedilebilecek bir kusurun da bulunmadığını belirten Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, kadının kocasıyla aynı oranda kusurlu kabul edilmesi ve buna bağlı olarak maddi tazminat talebinin reddedilmesinin isabetsiz olduğunu vurgulayarak kararı bozdu.
Peki avukat ve psikologlar evli çiftler arasındaki bu çatışmaları ve boşanma davasına kadar giden süreci nasıl değerlendiriyor?
Avukat Cemile Şeyma Şahin, T.C. Yargıtay 2. Hukuk dairesinin kararı gereği eşlerden birinin kişisel bakımına özen göstermemesi, gerekli beden temizliğini yapmayarak ter kokması, cimrilik boyutuna varan tutumluluğunun evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebiyle açılan boşanma davasında kusur olarak nitelendirildiğini belirterek, “Bu bakımdan Yargıtay’ı bu yönde bir karar almaya sevk eden en önemli husus ‘kusur’ tanımına göre taraflardan birinin evlilik birliğinin kendisine yüklediği edimleri yerine getirmemek suretiyle evliliği diğer taraf için çekilmez hale getirmiş olmasıdır.” dedi ve konuya ilişkin önemli detayları aktardı.
“AĞIZ VE TER KOKUSU TEDAVİ EDİLMEZSE EŞİ KUSURLU DURUMA DÜŞÜREBİLİR”
Kişide rahatsızlık sebebiyle ağız ve ter kokusunun olması ancak tedaviye yanaşılmamasının kusur olabileceğine dikkat çeken Avukat Şeyma Şahin, “Yargıtay’ın bu konudaki kararları incelendiğinde taraflardan birinin ter, ağız, ayak kokusuna sahip olması bunlara neden olan hastalığının varlığı halinde dahi kusur olarak kabul edilmiştir. Şöyle ki; taraflardan birinin rahatsızlığı sebebiyle ter kokması veya ağzının kokması fakat tedavi ile düzeltilebilecek olduğu halde tedaviye yanaşmaması çekişmeli boşanma davalarında bu eşi kusurlu duruma düşürebilecektir.” açıklamasını yaptı.
HASTALIK BOYUTUNDA OLMASA DA KUSUR SAYILABİLİR
Avukat Şahin, bunun doğal bir sonucu olarak tedavi edilmesi gereken bir hastalık boyutunda olmayıp kişinin sırf kişisel bakımına gerekli özeni göstermediği ve hijyen kurallarına uymadığından ötürü ter kokması durumunda da kusurun varlığı sonucuna gidileceğini vurguladı.
Yargıtay kararına göre taraflardan birinin kişisel bakımına özen göstermesi ve günlük beden temizliğini yapmasının evlilik birliğinin kendisine yüklediği görevlerden biri olarak görüldüğünü belirten Şahin, “Bu bakımdan taraflardan birinin kişisel temizliğini yerine getirmemesi ve bu sebeple rahatsız edici boyutta ter kokması, evlilik birliğinin kendisine yüklediği sorumlulukları yerine getirmediği sonucunu doğurduğundan kusur sayılan hallerden kabul edilmiştir.
Çekişmeli boşanma davalarında tazminata sebep olabilecek kusur hallerinin varlığı her somut olay özelinde incelenmektedir. Yargıtay’ın bu kararının varlığı her çekişmeli boşanma davasında uygulanabilir olduğu anlamına da gelmemektedir. Çekişmeli boşanma davalarında boşanmaya sebep olan haller, her somut olay için ayrı ayrı değerlendirilmektedir; ancak İşbu Yargıtay kararı, benzer olaylarda pek tabii emsal olarak kullanılabilecektir.” ifadelerini kullandı.
“AİLEDE ÖĞRENİLİP EVLİLİKTE DEVAM ETTİRİLİYOR”
Öte yandan konuya ilişkin bir değerlendirme de Psikolog Kübra Aytekin Al’dan geldi. Kişisel bakıma dikkat edilmesinin eşe saygı ve özenin bir göstergesi olduğunu belirten Al, davadaki gibi süreklilik gösteren ter kokma halinin eşleri birbirinden uzaklaştıracağını, fiziksel ve cinsel yakınlığı zora sokacağını ifade etti.
Eşlerden birinin, ayrı bütçe oluşturması, bir diğerinden habersiz birikim ve yatırım yapması gibi durumların evlilikte güven problemlerinin sebebi ya da sonucu olabileceğine dikkat çeken Psikolog Al, “Bu tutum, kişilerin köken ailelerinde öğrendikleri ve kendi evliliklerinde de devam ettirdikleri bir davranış kalıbı olabilir. Nedenlerine baktığımızda geçmişte zorlu ekonomik koşullarda yaşamış olmanın verdiği kendini güvende hissetme ihtiyacı, para ve birikime atfedilen anlam, güçlü ve hâkim bir pozisyona sahip olma ve kontrol etme ihtiyacından kaynaklanıyor olabilir.” dedi.
KİŞİSEL BAKIMA ÖZEN GÖSTERMEK EŞE SAYGININ YANSIMASI
Bütçenin kontrolü ve kullanımı konusunda eşlerin birbirlerini kısıtlayan tutumları, birikim ve harcama konusunda ortak alınmayan kararlar ve bu konuda açık ve net olmayan bir tutumun işlevsel ve duygusal yakınlık konusunda problemlere neden olabileceğini vurgulayan Kübra Aytekin Al, tüm bunların yanı sıra evli çiftlerin kişisel bakımına özen göstermesinin de eşe ve ilişkiye saygının bir yansıması olduğunu söyleyerek şu ifadeleri kullandı:
“FİZİKSEL VE CİNSEL YAKINLIĞI ZORA SOKABİLİR”
“Kişisel bakım, temizlik ve özen hem özsaygının hem de eşe ve ilişkiye gösterilen özenin ve saygının göstergelerinden biridir. Yeterince özenli olmayan kişisel temizlik ve bakım eşleri birbirinden uzaklaştırabilir, fiziksel ve cinsel yakınlığı zora sokabilir. Hastalık ve bazı özel durumlar gibi kişisel temizliğin ihmal edildiği durumların tolere edilebilmesi mümkündür. Fakat bu durumun süreklilik göstermesi, hissedilen rahatsızlığın dile getirilmiş olmasına rağmen devam etmesi ve alışkanlık haline dönüşmesi birlikte yaşamayı güçleştirebilir.”
“ÖZ BAKIM EN ÖNEMLİ FAKTÖR”
Uzman Klinik Psikolog Özgenur Taşkın ise, bir kişinin karşısındaki insan için kendisine özen göstermesinin ilişkinin dinamiklerini ayakta tutan en önemli faktörlerden olduğuna dikkat çekti. Sorumluluk duygusunun edinilmiş olmasının önemine de değinen Taşkın, “Kişinin karşısındaki kişiye saygısını gösteren durum, onun için özen göstermesidir. Öz bakım burada en önemli faktördür. Öz bakımına özen göstermeyen bir insanın kendisine sevgisi ve saygısı yoktur diyebiliriz, elbette ki hastalık durumu dışında.” dedi.
KARŞI TARAFA ‘SENİ ÖNEMSEMİYORUM’ MESAJI VERİR
Kişinin rutinde yapması gereken işlevleri yapmaması; yani duş almaması, dişlerini fırçalamaması, vücut temizliğine özen göstermemesinin bu kişinin kendisine olan saygısı ve sevgisinin sorgulanması gereken ilk nokta olacağına dikkat çeken Psikolog Özgenur Taşkın, “Bu kişinin hayatında birisi var ise kendisine göstermediği saygıyı karşısında ki kişiye de gösteremeyecektir. Kişinin karşısında ki insan için özen göstermesi ilişkileri dinamik ve ayakta tutan en önemli faktörlerdendir. Özen göstermeyen partner karşı tarafa ‘seni önemsemiyorum’ mesajını vermiş olur. İlişkilerde önemsenmemek ise ilişkiye ciddi hasar verir. Karşı taraf kendini sevilmiyor, sayılmıyor, değersiz hissedebilir. Bir ilişki başlangıcında sorumluluklarımız olduğunu bilmemiz ve bu sorumlulukları alabileceğimize emin olduğumuzda bir ilişkiye adım atmamız en doğru karar olacaktır.” ifadelerini kullandı.