Gazete Vatan Logo

Korkulan gerçek oldu "Çin Yüzyılı" başladı

Dünyada ABD hakimiyetinin bittiğini Amerikan Newsweek tüm verileriyle ortaya koydu: Birkaç ay öncesine kadar Çin mallarının dünyayı istila edeceği konuşuluyordu. Artık tahmin yapma dönemi bitti. Geleceğimizi Çin kontrol edecek

Amerikan Newsweek dergisi, dünyanın en hızlı büyüyen ekonomisine sahip olan Çin'in, ABD'ye rakip küresel bir güç haline geldiğini ve Çin Yüzyılı'nın başladığını yazdı. Newsweek'in başyazarı Fareed Zakaria tarafından kaleme alınan analizde, basta ABD olmak üzere dünya ülkelerinin dış politikalarını belirlerken, Çin'i gözönünde bulundurması gerektiği vurgulanarak "Geleceğimizi Çin kontrol edecek" yorumu yapıldı. "Çin Yüzyılı" başlığıyla Newsweek'in kapak konusu olan yazıda, Çin'in nasıl bir küresel güç haline geldiği ve Pekin yönetiminin bundan sonraki hedefleri söyle anlatıldı:

Güç dengesi 3. kez değişti
Dünyada küresel güç dengeleri son 400 yılda sadece iki kez değişti. 17'nci yüzyılda Avrupa ülkeleri ön plana çıkarak dünyayı şekillendirdi. 19'uncu yüzyılın sonunda ise ABD yükselişe geçti ve küresel siyasete yön veren en güçlü ülke oldu. Şimdi güç dengesi yeniden değişiyor. Çin, Japonya ve Hindistan'ın gelişimiyle birlikte Asya yükselişe geçti. Küresel güç dengesinde başlayan 3'üncü değişim Çin'i ön plana çıkarıyor. Birkaç ay öncesine kadar Çin'in gelişimi hakkında hep tahminler yapılıyordu. Çin mallarının dünyayı istila edeceği ve istikrarsızlık yaşanacağı konuşuluyordu. Artık tahmin yapma dönemi bitti. Çin bir gerçek olarak karşımızda duruyor. Rakamlar Çin'in küresel bir güç olduğunu gösteriyor.

Milli gelir artışında konfüçyus faktörü
Ekonomik gelişim ülkenin çehresini de değiştirdi. Şangay kentinin finans merkezi olan Pudong bölgesi, Chicago'nun büyüklüğüne ulaştı. 1978 yılında başlayan ekonomik reformlarla, fakirlik sınırının altında yaşayan 300 milyon kişi bu sınıftan çıktı. Kişi bası milli gelir 25 yılda 4 kat artarak, satın alma gücü paritesine göre 5 bin dolara yükseldi. Bu basarının ardına ise Komünist Parti'nin reformları sürdürmeye olan kararlılığı ve Çinliler'in çalışma kültürü yatıyor. "Disiplin, öğrenme, sadakat ve büyüklere saygı" temelleri üzerine kurulu olan Konfüçyus öğretileriyle yetiştirilen Çinliler, komünizmden kapitalizme yumuşak geçisin üstesinden geliyor.

En büyük ordu ile siyasette etkili
Çinliler'in ekonomik açıdan zenginleşmesi, küreselleşme çabası ve yabancı kültürün ülkeye girmesi ise komünist değerlerin zayıflamasına yol açıyor. Bu nedenle Pekin yönetimi, milliyetçi akımları destekleyerek 1.3 milyar nüfuslu ülkeyi birarada tutmaya çalışıyor.

Bu bir yandan Çin'in daha saldırgan bir dış politika izlemesine yol açıyor; fakat diğer yandan Pekin'in sadece ekonomik açıdan değil, siyasi açıdan da dünyayı şekillendirmeye başladığını gösteriyor.

Örneğin, Japonya karşıtı gösterilere izin veren Pekin yönetimi, Avustralya'ya "ABD ile olan ilişkinizi gözden geçirin" mesajı göndererek diplomatik bir krize yol açtı. Önceden ABD'nin kararlarına sessizce ayak uyduran Çin, son dönemden sert çıkışlar yaparak "Artik ben de varım" demeye çalışıyor.

2.5 milyon asker sayısıyla dünyanın en büyük ordusuna sahip olan Çin, 2004'te 60 milyar dolar olan savunma bütçesini her yıl yüzde 10 artırıyor. Bu veriler bile artık hiç bir ülkenni dış politika belirlerken, Çin faktörüne ele almadan hareket etmemesi gerektiğim gösteriyor.

3.'üncü Dünya Savaşı mı geliyor?
Elbette, Çin'in ABD'nin karşısında küresel bir aktör olarak karşımıza çıkması 3'üncü Dünya Savaşı'nın başlayacağı anlamına gelmiyor. Büyük ABD'nin başında olduğu Rusya, Japonya, Hindistan ittifakı güçlü Çin'e karşı bir denge oluşturabilir.

Ancak Pekin yönetimi bu ülkelerden birini yanına çekmeyi başarırsa denge bozulur ve mücalede başlar. Bu durumda ABD ve Çin arasında "yumuşak savaş" ihtimali doğar.

Washington ve Pekin dünya üzerindeki etkilerini artırmak için birbiriyle mücadeleye başlar. Yani ABD ve Çin bazı konularda anlaşırken, bazı konularda karşı karşıya gelir ve bu durum sürekli bir uluslararası gerginlik yaratır. Ancak ne hangi seçenek karsımıza gelirse gelsin 21'inci yüzyılın "Çin Yüzyılı" olduğu gerçeğini kabul etmemiz gerekiyor.

Haberin Devamı