İkramiye, prim, fazla mesai ücreti ile ilgili flaş açıklama! Çalışana güzel haber, 20 gün içerisinde...
Milyonlarca çalışana güzel haber! İkramiye, prim, fazla mesai ücreti, yakacak ve giyecek yardımı alan tüm çalışanları kapsıyor. Maaşı eksik ödenen ya da zamanında ödenmeyen kişiler ne yapabileceklerini merak ediyor. Sigortalı olarak çalışan herkes maaşını eksiksiz ve zamanında alma hakkına sahip. Ancak bazı işverenler pandemi, enflasyon gibi bahaneler ile çalışanlarına eksik ödeme yapıyor. Böyle bir durumda çalışanlar dava açarak haklarını alabilir. Ayrıca isteyenler tazminat hakkını da alarak işten ayrılabilir.Maaş dışında ikramiye, prim, fazla mesai ücreti gibi ek ödemeler de zamanında ve eksiksiz olarak yapılmak zorunda. İşverenin tüm bu ödemeleri yapabilmesi için yasal olarak 20 günlük süre tanınıyor.
Çalışanların ve ailelerinin hayatlarını devam ettirebilmeleri için emeklerinin karşılığı olan ücretlerinin süresinde ödenmesi hayati öneme sahip. Bu bakımdan önemine binaen çalışanların ücretlerinin zamanında ödenmesi için İş Kanununda özel düzenlemeler yer alıyor.
Diğer yandan yargı kararlarına bakıldığında işçinin ücret ve diğer haklarının ödenmemesi ya da eksik ödenmesini gerekçe göstererek işten ayrılması hâlinde bu durum haklı sebeple fesih sayılıyor ve şartları varsa işçi kıdem tazminatına hak kazanıyor. Türkiye gazetesinden İsa Karakaş maaşların zamanında ödenmemesi durumunda çalışanların hangi haklara sahip olduğunu yazdı. İşte Karakaş'ın yazısı...
Ücretin bahanesiz zamanında ödenmesi zorunlu
Genel anlamda ücret bir kimseye bir iş karşılığında işveren veya üçüncü kişiler tarafından sağlanan ve para ile ödenen tutarları ifade etmektedir. Ücret işçi için en önemli hak, işveren için en temel borçtur. İş Kanununa göre ücretin en geç ayda bir ödeneceği kurala bağlanmıştır. Ancak bu kanunda ücretin peşin ödeneceği yönünde bir hüküm bulunmamaktadır. Buna göre, aksi, bireysel ya da toplu iş sözleşmesinde kararlaştırılmadığı sürece işçinin ücreti bir ay çalışıldıktan sora ödenmelidir.
Çalışmaktan kaçınma hakkı
İş Kanununda ücret daha fazla güvence altına alınmış ve işçi ücretinin 20 gün içinde ödenmemesi durumunda, işçinin iş görme edimini yerine getirmekten kaçınabileceği açıkça düzenlenmiş, toplu bir nitelik kazanması hâlinde dahi bunun kanun dışı grev sayılamayacağı kurala bağlanmıştır.
Ücreti ödenmeyen işçinin alacağı konusunda takibe geçmesi ya da ücreti ödeninceye kadar iş görme edimini yerine getirmekten kaçınması, iş ilişkisinin devamında bazı problemlere yol açabilir. Bu bakımdan, işverenle bir çekişme içine girmek istemeyen işçinin, haklı nedene dayanarak iş sözleşmesini feshetme hakkı da bulunmaktadır. Bu durumda kıdem tazminatına hak kazanılabilmektedir.
Dava ve icra takibi
Ücreti ödenmeyen işçinin, bu ücretini işverenden dava ya da icra takibi gibi yasal yollardan talep etmesi mümkündür. Ücreti ödenmeyen işçinin alacağı konusunda icra takibine geçebilecektir. Ücretin hiç ya da bir kısmının ödenmemiş olması bu konuda önemsizdir.
Ücretin ödenmediğinden söz edebilmek için işçinin yasa ya da sözleşme ile belirlenen ücret ödenme döneminin gelmiş olması ve işçinin bu ücrete hak kazanması gerekir.
4857 sayılı İş Kanununda işçiye haklı fesih imkânı veren sözü edilen ücret, geniş anlamda ücret olarak değerlendirilmelidir.
Ayni ve nakdî tüm ücretler ile tatil ücretleri de dâhil
İkramiye, prim, yakacak yardımı, giyecek yardımı, fazla mesai, hafta tatili, genel tatil gibi alacakların ödenmemesi durumunda da işçinin haklı fesih imkânı bulunmaktadır.
İşçinin ücretinin işverenin içine düştüğü ödeme güçlüğü nedeniyle ödenememiş olmasının sonuca bir etkisi yoktur.
İşçinin, ücretinin bir kısmını İŞKUR aracılığıyla öngörülen ücret garanti fonundan alabilecek olması da işçinin fesih hakkını ortadan kaldırmamaktadır.
Yargıtay’a göre bireysel veya toplu iş sözleşmesinden kaynaklanan ayni yardımların yerine getirilmemesi de (erzak ve kömür yardımı gibi) bu kapsamda değerlendirilmeli ve işçinin “haklı fesih” hakkı bulunduğu kabul edilmelidir.
SGK primlerinin eksik yatırılması da haklı bir sebeptir
Kayıt dışı istihdam, çalışanların sadece SGK’ya bildirilmemesi şeklinde ortaya çıkmamaktadır. Çalışanların ücret ve SGK primlerine tabi diğer ödemelerin kuruma eksik bildirilmesi şeklinde de ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle işçinin SGK primlerinin hiç yatırılmaması veya eksik bildirilmesi, sosyal güvenlik hakkını ilgilendiren bir durum olsa da Yargıtay’ın eski İş (1475 sayılı) Kanunu döneminden beri istikrar kazanmış olan görüşü, 4857 sayılı İş Kanunu döneminde de devam etmekte olup, sigorta primlerinin hiç yatırılmaması, eksik yatırılması veya düşük ücretten yatırılması hâllerinde de işçinin haklı fesih imkânı vardır.
Yıllık izin ücretinde ise durum farklıdır. Keza yıllık izin alacağı ancak iş sözleşmesinin feshiyle ücrete dönüşmektedir. Ayrıca iş ilişkisinin devam ettiği sürece yıllık iznin kullandırılması işverenin yönetim hakkı kapsamındadır.
Bu bağlamda kullanılmayan yıllık izinlere ait ücretlerin ödenmemesi iddiası ile işten ayrılan işçiler kıdem tazminatına hak kazanamayacaklardır.