Ölmeme Günü'ne davetlisiniz
İşte yıllar sonra ilk 'Ölmeme Günü'nün yazısı...* Can Yücel’li Edip Cansever’li; Cemal Süreya’lı Turgut Uyar’lı; Tomris Uyar’lı Ömer Uluç’lu bir masa düşünün…* Eski Rumeli Hisarı Avcılar Meyhanesi’nde 26 Mart’ı ‘Ölmeme Günü’ ilan ediyorlar! * Her yıl bir rakı alıp hep birlikte şişesini imzalıyor ve birine veriyorlar; “Gelecek sene bu şişeyle bu masada buluşalım.” Yıllar yılı bu gelenek sürüyor, ta ki Turgut Uyar ölene kadar…
Size de olur mu? Hiç gündeminizde yokken bazen, hayat size bir şeyi, birini göstermek için ısrar eder… Bir isim çıkıverir; ardından televizyonun düğmesine basarsınız onun adı, radyoyu açarsınız onun şarkısı, bir arkadaşınızda onun bir sözü, ardından gördüğünüz ilk fotoğrafta onun suratı; yer gök o gibi… Biri bir şey demek istiyor sanki!
Bana da geçtiğimiz hafta bir Turgut Uyar ‘göründü’ ki, öyle böyle değil!
Önce kütüphanemin incik cıncık ‘tozunu alan’ Belkıs Hanım’ın ‘Günlerin Tortusu’nu (biraz ironik geldi) dışarıda bırakması… Ben Tomris Uyar’dan biraz nasipleneyim derken –doğal olarak- Turgut Uyar ile Edip Cansever’le karşılaşmam.
(İki kafadar, eski şiirlerini bulur; okuyup okuyup dalga geçerlermiş… Bu sahneyi gözünün önüne getirip de iki şairi gözleriyle okşamayan yoktur herhalde…)
Ardından Yapı Kredi Yayınları’na girip “Yeni neler var?” diye bir göz atayım derken Doğan Kardeş/Seçme Şiirler serisine takılmam… Bir taraftan Cansever soruyor “Yere dökülen bir un sessizliği mi / Göğe bırakılmış bir balon sessizliği mi”; Ben Ruhi Bey Nasılım? Ve tabii ki bir kez daha Uyar’ın ‘Göğe Bakma Durağı’ beni sarıyor, okuyor da okuyorum… Baktım orası kütüphane değil, topluyorum kitapları; alıp arkadaşlarla buluşmaya yetişiyorum.
O GECENİN DOĞUŞU
Buluştuğum arkadaş, Haluk (Kuruoğlu), kitabımı görür görmez “Ölmeme Günü’ne gelsene” diyor. Ve muhteşem bir hikâye ortaya çıkıyor…
70’lerin sonu… Can Yücel, Edip Cansever, Cemal Süreya, Turgut Uyar, Tomris Uyar, Ömer Uluç, Muhteşem Sünter, Salim Şengil, İsa Çelik, Mehmetcan Köksal, Dürnev Tunaseli, Behzat Ay, Nezihe Meriç gibi isimler… Rakı masasındalar ve siz düşünün nasıl muhteşem bir sohbet var!
Her zamanki gece toplanmalarından farklı olarak bir gece, masadaki hanımlardan biri (sanırım ismi Destina) vücudundaki bir iğneden bahsediyor; vücudunda dolaşan iğnenin kalbine saplanması korkusuyla yaşadığı endişeyi anlatıyor.
Ve ekip bir şişe rakı satın alıyor; şişenin üzeri masadakiler tarafından imzalanıp Destina Hanım’a veriliyor. “Bu şişeyi al; gelecek sene bugüne kadar sakla, 26 Mart’ta burada oturup birlikte içeceğiz bu rakıyı.”
Bir dahaki sene o rakı, o masaya geliyor!
Destina Hanım o şişenin kendini hayatta tutma gücünden bahsettikçe 26 Mart ekip tarafından ‘Ölmeme Günü’ ilan ediliyor.
Eski Rumelihisarı Avcılar Lokantası’ndaki her ‘Ölmeme Günü’ buluşmasında, imzalı-açılmamış yeni bir şişe rakı (o şişelerden birine sahip olmayı nasıl da isterdim) gruptaki bir kişiye veriliyor; “Sağlam kal, gelecek sene Ölmeme Günü’nde bu rakıyı içeceğiz.”
TEK YASAK!
Sanırım Cemal Süreya da ‘Tek Yasak’ adlı şiirinde o günden bahsediyor; “Özgürlüğün geldiği gün / O gün ölmek yasak...”
Senelerce keyifle kutlanan, bol sohbetli, bol şiirli, bol edebiyatlı, tahmin odur ki kimi zaman bol argolu, aşklı, meşkli, rakı beyazı ‘Ölmeme Günü’, en son 26 Mart 1985’te kutlanıyor.
Can Yücel’in “Şiirimizin o en kızıl saçlı levendi” dediği 4 Ağustos doğumlu Turgut Uyar, yine bir Ağustos günü, 22 Ağustos 1985’te ölüyor.
YENİDEN YAŞATILACAK BİR GÜN
Edip Cansever’in ardından içinde “Güzleri kullanırdı o kadar sevmese de / Dünyayı kullanırdı açıp da penceresini sonsuza kadar” mısralarının geçtiği bir şiir yazdığı; malum Cemal Süreya’nın “Öldüğü gün hepimizi işten attılar” dediği o günün ardından ‘Ölmeme Günü’ de toprağa veriliyor…
Oysa bu ekipteki kim ölümlü ki!
Ve şimdi yıllar sonra bir ekip bu günü farklı bir şekilde canlandırma niyetinde…
Birbiriyle kardeş iki kültür-sanat, etkinlik sitesi, ‘bugunbugece.com’ ile ‘griZine.com’ yaklaşık bir yıldır, (Aydın Boysan ile yapılan ilkine benim de katılıp bu sayfalardan aktardığım) ilginç bir röportaj formatı uyguluyorlar: Meyhane Sohbetleri. Sanat dünyasının entelektüel isimleriyle meyhane muhabbeti yapıp deşifre ediyor; videolarıyla yayınlıyorlar… Şimdi ekip bu sohbeti kendi arasında yapacak; ‘Ölmeme Günü’ fikriyle… Şiirler okunacak, tartışmalar, güzel muhabbetler ve ardından sitelerinde yayınlayacaklar. Merakla beklemekteyim.
Bugunbugece.com’un yayın yönetmeni Haluk tüm bunları anlattıktan, gecenin kaşifi griZine’den Papatya (Tıraşın) da beni davet ettikten, bir gece sonra... Gece geç saat İz TV’de kaydettiğim bir belgeseli açtım; sonunda ne vardı biliyor musunuz? Bir Turgut Uyar şiiriyle açılan, ‘İkinci Yeni’ belgeseli ve bu hikâye! Diyorum ya, bir şey beni bu şiirlere çağırıyor ama ne! (17 Mart 2013, Akşam Pazar, Nilay Örnek)