Mutlu annelerin mutlu bebekleri
Bebeğinizle daha doğumdan önce başlayan ilişkiniz doğum sonrasında daha yoğun, karmaşık ve yorucu bir hal alabiliyor. Doğumdan sonraki ilk aylar, bebeğin fiziksel ve duygusal gelişiminde kritik bir öneme sahip. Bu dönemde bebeğinizin yalnız fiziksel değil; duygusal anlamda da beslendiği en önemli kişi sizsiniz.
Yeni doğmuş bir bebekte henüz heyecan ve duygulardan söz edemeyiz ama bebeğin herhangi bir uyaran karşısında gösterdiği tepkilerden söz edebiliriz. Bu tepkiler, haz veren ve haz vermeyen uyaranlara karşı basit tepkilerdir. Mesela, annenin memesini emmek haz verdiğinden bebek sakin ve huzurlu olur. Soğuk bir nesneye dokunmak, gaz sancısı gibi haz vermeyen uyaranlar ise bebeğin hareketlenmesine ve ağlamasına neden olur.
İlk haftalar
İlk haftalarda bebeğinizin, meme emerken, kucağınızdayken ya da hafifçe salladığınızda keyfi yerindedir. Bebekler huzurlu ve sakin ise gülümser. Gülümseme ilk defa 6-8 haftalık iken görülür. Ama tabii bu gülümseme henüz refleks gülümsemedir. Uyurken görülen gülümseme ise bebeğin rahat ve huzurlu olduğunu gösterir. Sakin ve melodik sesiniz, ninni söylemeniz bebeğinizin haz duymasını ve gülümsemesini sağlar. Sosyal gülümseme, yani bir kişinin yüzünü gördüğünde oluşan gülümseme ise sekiz haftalık olduktan sonra görülür.
Bebekler sekiz haftalık oldukların andan itibaren çevreyi belirgin bir şekilde izlemeye, kendisine yaklaşan yüzleri seçmeye başlar. Duygusal ifadesinin ilk belirtisi, annesinin yüzünü ayırt ederek ona duygusal tepki vermesi ve gülümsemesidir.
Öfke
Sevgi, üzüntü gibi duyguların bir kısmı zamanla öğrenilirken; bir kısmı ise öfke, kıskançlık gibi doğuştan itibaren var olan duygulardır. Öfke, bebeklerde sıklıkla görülür. Genellikle uyaranlar karşısında ya da ihtiyaçları karşılanmadığında öfkelenirler. Anne, bebeğe sert ve kızgın davrandığında, yeterince beslemediğinde, memesini ya da biberonu geç verdiğinde bebekler tepki gösterip öfkelenirler. Hatta öfke duygusu ortaya çıktığında zor sakinleşebilirler. (‘Bilirim’ dediğinizi duyar gibiyiz!)
Korku
Görünen ya da görülmeyen, iyi kavrayamadığımız olaylar karşısında gösterdiğimiz doğal bir tepki de korkudur. Her bebekte görülebilir. Bebeklerin yüksek ses, yalnız kalma, yabancı birini görme, ani yer değiştirme, asansör, salıncak, hayvanlar, karanlık oda, tüylü oyuncaklar gibi nesneler ve durumlar korkmalarına neden olur.
Bebekler, çocuklara göre uyaranlar karşısında daha fazla korkar. Büyüdükçe korkuları azalır, ancak korkuları niteliksel olarak farklılaşır. Genellikle 6 ay ile 1 yaş arasında yabancı kişilere karşı olan korku davranışı daha sonra giderek azalır ve kaybolur. 18 aylık bir bebek, bir yabancı ile karşılaştığında annesinin kucağında ise başını göğsüne dayar veya annesine koşarak yabancıdan uzaklaşır. Kendini güvende hissettiğinde yabancı kişiyle iletişim kurar ve ona gülümser.
2 yaşından itibaren korkuyu koşullanma yoluyla öğrenirler. Anne ve baba neden korkuyorsa çocuk da ondan korkar. Eğer siz ‘Orası karanlık gitme’ derseniz karanlıktan korkacaktır. Ayrıca büyük kardeşlerinin anlattıklarından da etkilenirler.
Güven
Güven ya da güvensizlik dönemi doğumdan itibaren başlar. İlk bir yıl çok önemli. Bütün gelişimsel dönemlerinde önemini korur.
Bebeğinizle aranızdaki olumlu ilişkiden doğan güven duygusu, onubn tüm yaşamının ve sosyal ilişkilerinin belirleyicisi olur.
•O sizin her şeyiniz bilyoruz. Ama siz de onun her şeyisiniz. Siz gülümserseniz o da gülümser.
•Sakin, yumuşak, sevecen ve gülümseyen biriyseniz bebeğiniz de sakin, huzurlu ve gülümseyen bir bebek olur.
•Bebeğinizin ihtiyacı olduğunda yanında olduğunuzdan size olan sonsuz güven duygusunun temelleri atılmış olur.
•Bebeğiniz annelerinin zaman zaman gideceğini ama yeniden görüneceklerini öğrenirler. Endişelenmeyin.
•Bebeğiniz yüzünüze bakar ve sizin duygunuzu anlayıp kendi yüzünde yansıtır. Tıpkı sizin bir aynanız gibidir.
•Bebeğinizin ihtiyaçlarını zamanında ve sevgiyle karşılamanız, rahatlamasını, sıkıntılarının giderebilmesini sağlar. Aranızda olumlu bir iletişim oluşur. Güvenin temelini, sözsüz iletişimde duyguların geçişi oluşturur, hatırlatalım!
Sosyal gelişim
Sosyalleşme, ilk olarak 3 aylıkken başlar. Bebekler 3 aylık olunca etrafındaki insanları ve eşyaları izlemeye, sesleri ayırt etmeye başlar. Üç aydan itibaren insan sesi duyduğunda başını çevirerek bakar, annesinin sesini tanır ve güler. Bu artık refleks gülümsemesinden farklıdır. Evet, o size gülüyordur. Sosyal gülümseme, sosyal gelişimin başlangıcı olarak kabul edilebilir. Diğer bebekleri fark etme, onlara gülme, uzanma, dokunma 4-5 aylıkken görülür. 6. aydan itibaren bazen bebekler arasında birbirinin saçını çekme, itme gibi ilk saldırgan davranışları görebiliriz. Küçük cadılar, küçük canavarlar uyanıyor! 8-9 aylıkken duyduğu sesleri, basit hareketleri taklit etmeye, oyuncaklarla ilgilenmeye başlarlar. Mesela el sallar, ‘baş baş’ yapar. 10-11 aylıkken aynadaki görüntüsüne gülümser, ona uzanır ve görüntüsünü başkasıymış gibi öper. Ne komik değil mi?
12-18 aylar arasında yürümenin başlaması, tek tek kelimeleri söylemesi ve oyun oynaması bebeğinizin sosyalleşmesini artırır. Basit oyunları taklit eder, diğer çocuklarla birlikte olmaktan veparka gitmekten hoşlanır.
2 yaşına gelen bir çocuk, yetişkinlerle birlikte basit faaliyetlerde bulunur. Aile bireyleriyle sosyal ilişki kurabilen bir birey duruma gelir. Oyun, bebekler ve çocuklar için duygusal, zihinsel, fiziksel ve sosyal gelişim için çok önemli. Eğlenmelerinin yanında onların sağlıklı bireyler olabilmelerini sağlar.
Mutlu olmanın sırrı
Her ne kadar keyifli olsa da anne-baba olmak dünyanın en zor, en sancılı uğraşı. Hemen hemen her konuda yaşam deneyimimizi ve bilgilerimizi kullanabiliriz. Ama çocuğumuzla olan ilişkimizde bunun işler değişir. Bunun nedeni anne-baba çocuk ilişkisi duygusal bir ilişki. Ona geçmiş yaşantılarımızdan, kendi çocukluk deneyimlerimizden, şimdiki duygu durumumuzdan bağımsız bir şekilde davranmamız mümkün değil. Anneler ve anne adaylarından oluşan bu grup çalışmamızda amaç annelerin kendi iç dinamiklerini fark etmeleri. Çünkü farkındalığı artan anne bebeğini daha iyi işitebilir.
Bebeğinizi yetiştirirken sizin de diğer anneler gibi kitaplarda okuduklarınızla annenizin arkadaşlarınızın söyledikleri arasında sıkışıp kaldığınız oluyor mu? İşte bu durumun yarattığı karmaşada kendi iç sesinizi duyamayabilirsiniz. Bu da ilişkinizin doğallığını etkiler. Grup çalışmasının en önemli katkılarından biri, annelerin kendileri ile benzer süreçleri yaşayan öteki annelerin tecrübelerini paylaşması. Bir grup birlikteliğinde anneler, başka annelerin de benzer sıkıntıları, kaygıları ve endişeleri yaşadıklarını görüp yalnız oldukları duygusundan kurtulur. Paylaşarak öğrenme fırsatı bulur.
Annelerin çocuklarının ihtiyaçlarına cevap verirken geçmişe dönüp kendi çocuklukları üzerine düşünmeye başladıklarını görürüz. Günümüz anne-babaları, “Benim olmadı, çocuğumun olsun!” anlayışıyla amansız bir gayret içine girmiş durumdalar. Anlayacağınız, çocukları için çabalarlarken bir bakıma kendi yaralarını da sarıyorlar. İletişim içine girdikleri, birçok kez kendi çocuklarından çok kendi çocuklukları oluyor.
Bebekler neden öfkelenir?
•Meme ya da biberonu geç verilirse
•Doyduğu halde zorla yedirilirse
•Oyuncağı elinden alınırsa
•Mama sandalyesi veya oturakta uzun süre oturtulursa
•Yüzü soğuk suyla yıkanırsa
•Odada uzun süre yalnız bırakılırsa
•Burnu silinirse
•Giysileri çıkarırken ya da giydirirken sert davranılırsa
•Canı acırsa, boğazına bakılırsa, aşı olursa çok sinirlenir, ağlarlar.