Gişe rekortmeni yönetmen şimdi raflarda
Ekranda İşler Güçler, Kardeş Payı, beyazperdede ise Düğün Dernek ve Çalgı Çengi'yle milyonları güldüren yönetmen - senarist Selçuk Aydemir'le, ikinci kitabı "Liseden Arkadaşlar” vesilesiyle buluştuk.
Selçuk Bey, ikinci kitabınızda, ilkinde olduğu gibi geçmişinizi anlatıyorsunuz. Neden geçmiş peki?
Yılların ilerlemesine rağmen hayatımın hiç değişmediğini fark ettim. 9 ve 16 yaşındayken nasılsam hala aynıyım. Adım gibi eminim 55'imde de bunu yaşayacağım.
O kadar travmatik ve rahatsız edici bir çevrede büyümüşsünüz ki... Nasıl etkiledi bu durum sizi?
Öyle bir yerde (Küçükçekmece'de) yaşamasaydım, o çocuklarla büyümeseydim belki de bu kadar yaratıcı olamazdım. Serserilik hamurumda da vardı. Mahalledeki Selçuk bir şekilde başını belaya sokuyordu. Es kaza ilkokulda trafik kazası geçirip birazcık geri çektim kendimi. Kendimle baş başa kalıp yazmayı keşfettim. İlk tiyatro oyunumu o dönemde, lise 1'de de ilk romanımı yazdım, çok şükür kimse okumadı! Babam "Neden normal şeylerle uğraşmıyorsun, git lunaparkta oyna" derdi düşünün. Uçak Mühendisliği bölümü mezunuyum ama öncesinde de ailedeki herkesi güldürme işi bendeydi.
Kitapta "tımarhane" diye nitelendirdiğiniz ortamdaki insanlarla görüşüyor musunuz?
Üç arkadaşım normal yaşamına devam ediyor. Geri kalanlardan kimisi hapiste, biri yatalak falan. Bayağı bayağı ciddi insanlar bunlar. Yalnızca İsmet'le görüşüyorum. Onun da şu an hali vakti yerinde, çetecilik işlerini bıraktı.
Gişe kaygısı yaşarım yapımcı para kazanmalı
Milyonlarca insanı güldüren bir formül bulmuş gibisiniz...
Olay güncel ve sokaktaki mizahı yakalamak. Mevzudan kopmamak, insanların neye güldüğünü tahmin etmek. Bu arada en sevdiğim filmim Düğün Dernek 2: Sünnet'tir. İlkini ise hiç sevmemişimdir. İlk defa yapımcıma para kazandıracağım dedim, yoksa karanlık bir yere doğru gidiyordum. Düğün Dernek iş yapmasaydı, şu an konuşuyor olamazdık.
Hep aynı oyuncular, benzer alt metinler. Geçmişin ekmeğini yeme durumu var mı?
Gişe kaygısı gütmeme şansım yok, öyle söyleyeyim. Yaptığımız iş, parayla dönüyor ve insanların da sinemaya gelmesi gerekiyor. Eh doğal olarak totale de selam çakmak gerekiyor.
Recep İvedik serisine gülüyorum
Türkiye'de kaba mizaha ve bel altı espriye başvurmadan komedi üretmek mümkün değil mi?
Mümkün. Sıfırdan marka yaratmak istiyorsunuz mesela. Eğer gişe kaygısı güdüyorsanız, filminiz iş yapsın istiyorsanız küfürden kaçmanız gerekiyor ki, insanlar sizden ürkmesin. Sonrasında, devam projelerinizde daha esnek bir tavır alabilirsiniz.
Mesela Recep İvedik artık oturmuş bir markadır. İnsanlar garipsiyor bunu ama izliyorum ve seviyorum adamı. Bunun haricinde Umut Sarıkaya'ya da gülerim.
Cem Yılmaz ve Şahan Gökbakar'la mizahın üç silahşöründen biri olarak gösteriliyorsunuz...
Boxoffice'e girip, en çok izlenen filmlere baktığınızda rekabet var gibi görünüyor doğru. Ancak hepimizin mizah kafası başka çalışıyor.
Yeni projeler var mı?
Bu sene değişik işler var, iki filme niyet ettik. Bir tanesinin yüzü gişeye dönük, diğeri de "Allah kahretsin, e hadi yapalım da batalım" filmi olacak. Özellikle bu ikincisinde daha önce hiç çalışmadığım insanlar olacak. Risk alınabilir bir proje.