Ümit Yaşar Oğuzcan’ın ölüm yıldönümü anısına... İspanyol meyhanesi
.
Kararmış tahta masamızda bir şişe şarap, Gecelerden bir gece bezginiz...
Üstelik adamakıllı sarhoşuz...
Ellerin, ellerimde...
***
İspanyol meyhanesinde bir kadın
Çığlık çığlığa şarkı söylüyor...
Belli yıkılmış bir kadın...
Hayli çirkin, hayli geçkin, ağlamaklı...
Zayıf, incecik elli, kalın dudaklı...
Sesi bir tokat gibi patlıyor kulaklarımızda;
Yüzümüz al al oluyor...
İçimiz hüzün dolu, kahır dolu,
Gözlerimiz kanlı...
***
İspanyol meyhanesinde bir gece
Seninle başbaşayız
Üstelik sarhoşuz adamakıllı...
Daha içelim, daha içelim...
***
Başını dizlerime daya gözlerin kapalı
Ağla biraz,
Bak ben de ağlıyorum.
Ocakta odunlar sönüyor,
Görüyor musun?
Çığlık çığlığa bir kadın,
Duyuyor musun?
***
Ah ölelim artık;
Bitsin bu delicesine koşu,
İspanyol meyhanesi yerin dibine batsın.
Yeter! yeter!..
Öleceksek ölelim.
Hadi vur kendini şaraba,
Kedere ve aşka vur...
Daha içelim, daha içelim..
***
Alkol duvarını geçelim artık;
Damarlarımızdan ispirto akmalı...
Hey garson!..
Sustur şu çığlık sesli kadını.
Söyle masamıza gelsin, içelim...
Hey garson!..
Bütün hesaplar benden bu gece sen de iç...
Kapat kapıları;
Yabancı gelmesin...
İspanyol meyhanesinde öldüğümüzü
Kimse bilmesin...
Daha içelim, daha içelim...
Ümit Yaşar Oğuzcan
(1926 - 1984 )
*****
SENİNLE BİR ÇİFT GÜVERCİN OLMAK VARMIŞ... (BEYAZ GÜVERCİN)
Süzülüp mavi göklerden yere doğru
Omuzuma bir beyaz güvercin kondu
***
Aldım elime, usul usul okşadım
Sevdim gençliğimi yeniden yaşadım...
***
Bembeyazdı tüyleri, öyle parlaktı
Açsam ellerimi birden uçacaktı
***
Eğildim kulağına; dur gitme dedim
Hareli gözlerinden öpmek istedim
***
Duydum; avuçlarımda sıcaklığını
Duydum; benden yıllarca uzaklığını
***
Çırpınan kalbini dinledim bir süre
Ve uçmak istedim onunla göklere
***
Ak güvercinin iri gözleri vardı Güzelliğinden fışkıran bir pınardı...
***
Soğuk sularından içtim serinledim
Çağlayan bir nehrin sesini dinledim...
***
Belki buydu sevmek, hayat belki buydu... Işıl ışıldım, gözlerim dopdoluydu...
***
Bir name yükseldi sevinçten ve hazdan...
Bir name yükseldi güzelden beyazdan...
***
Uzattı sevgiyle pembe gagasını
Birden öğrendim hayatın manasını...
***
Kaderde sevgiyi sende bulmak varmış; Seninle bir çift güvercin olmak varmış...
Ümit Yaşar Oğuzcan
***
Dün öğlen Ümit Yaşar’ın ölüm yıldönümü olduğunu fark ediyorum...
Akşam saatlerinde; Ümit Yaşar’ın unutamadığım “İspanyol Meyhanesi” ile “Beyaz Güvercin” şiirleri aklıma düşüyor...
Bana o şiirleri bir kez daha sevdiren adam; Timur Selçuk...
Açıyorum onun sesinden ve yorumundan Beyaz Güvercin’le; İspanyol Meyhanesi’ni dinliyorum...
***
Paris’te konservatuvarın karşısında kiraladığı bir öğrenci evinde; Pencereden sokağa bakarken, babası Münir Nurettin’in sanatçı arkadaşlarının şiirlerini, birer birer bestelediği aklıma geliyor Timur Selçuk’un...
***
Ünlü müzisyenin yaşamının en verimli bestelerini; Paris’te bu evde yaptığını hatırlıyorum...
İspanyol Meyhanesi gibi, dünya durdukça söylenecek bir bestenin, Paris’teki öğrenci evinin mütevazı boheminde bestelendiğini gözümün önüne getiriyorum... Unutulmaz gençlik parçalarımın, yüzü suyu hürmetine; Yaşadığım ve ilhamlarında yıkandığım Paris’i...
Çocuklarıma yaşatmanın mucizesini arıyorum... Dingin ve barışık bir huzurun sessizliğinde...
*****
PARİS’İ YAŞAMAK VE ÜMİT YAŞAR;
Paris’in yaşaması için; dünyanın farklı coğrafyalarında yaşarken; mezalimler sonucu milyonlarca insana; aynı duyarlılığın gösterilmesinin elzem olduğunun farkındayım...
***
Paris’i ve komşu şehirleri “kurtarılmış bölge”, diğerlerini ise “savaş zonu” olarak adlandıramayacağımızın bilincindeyim...
***
İnsanlığın “BİR VE TEK” bir bütünün parçaları olduğunu görüyorum...
***
İçimizdeki milyarlarca hücrenin “Matruşka benzeri olan insan denilen büyük hücrenin de...”
***
Kendi içindeki hücreler gibi;
“Daha devasa bir bünyenin içinde yaşayan küçük bir hücre biçiminde olduğunun” farkındayım...
***
Böyle bir evrensel sistemde, yaşayan canlıların Paris’te, Londra’da, Berlin’de, Madrid’de, Roma’da olanlarının imtiyazlı, diğer coğrafyalarda yaşayanlarının ‘zavallı‘ olarak ilelebet hayatını sürdüremeyeceğinin ayıracındayım...
***
“Kaderde sevgiyi sende bulmak varmış... Seninle bir çift güvercin olmak varmış...” diyor Ümit Yaşar...
***
Muhteşem şiirine; hayatiyet veren beste; Paris’in mütevazı bir öğrenci evinde yapılıyor...
Beste hayata katkı...
Yaşama estetik sunuyor...
Kırk yıldır duygularıma katık ve ilham oluyor...
***
Paris’e ilk gittiğim günü düşünüyorum...
Şehrin; 35 yıl sürdüreceğim bir gazetecilik ilhamını bana o gün verdiğini anımsıyorum...
Indila geliyor aklıma; Paris’te kendini anlattığı Derniere Danse (Son Dans) şarkısını mırıldanıyorum içimden...
***
“Gökyüzünü, günü ve geceyi karıştırıyorum... Rüzgarla ve yağmurla dans ediyorum... Birazcık sevgi ve baldan bir damlayla; Dans ediyorum...
***
Gürültüde koşuyorum ve korkuyorum
Bu benim sıram mı?..
İşte acı geliyor
Bütün Paris’te kendimi terk ediyorum
Ve uzağa uçuyorum...
***
Bu tatlı ızdırabımda
Kimi kırdıysam bedelini ödedim
Büyük kalbimin nasıl olduğunu dinle
Ben dünyanın çocuğuyum...”
***
Indila parçasını bitiriyor; Timur Selçuk Paris öğrenci evinde bestelediği İspanyol Meyhanesi’ni söylemeye başlıyor...
Romantikanın esintisinde, şiirin duygusallığında, bestenin haz veren kraşendosunda; Ümit Yaşar’ı anıyorum; Timur Selçuk’la beraber bana verdiği duygulara şükranlar sunuyorum...
Ümit Yaşar, Timur Selçuk, Beyaz Güvercin, İspanyol Meyhanesi, Paris ve ben birbirimize karışıyoruz... Gökkuşağına benzer bir armonide kendimi Paris’e, şiire ve müziğe terk ediyorum...
Uzaklara uçuyorum...