Türkiye Cumhurbaşkanlığı’nın belirsiz olduğu tüm dönemlerde; büyük çatışmalara sahne olur...
.
Genç bir gazeteciyken Cüneyt Arcayürek’in; “Türkiye’nin demokrasi tarihini anlattığı kitap serisini okurken” Süleyman Demirel; “Türkiye’de ana mesele Çankaya (Cumhurbaşkanlığı) meselesidir... Bütün kavga onun üzerine döner...” sözlerini okuyor Gazeteci...
***
Demirel bu sözleri Cüneyt Arcayürek’e 12 Eylül darbesini izleyen siyasi tecrit günlerinde başbaşa yaptıkları sohbette söylüyor...
***
Kitabı okuduktan sonra; Süleyman Demirel’in çok abarttığını düşünüyor Gazeteci... -“Ne yani...” diyor;
-“Koskoca 12 Eylül; sadece Kenan Evren Cumhurbaşkanlığı’na çıksın diye mi yapıldı... Olur mu öyle şey?..”
***
Süleyman Demirel’in; 12 Eylül’ü gözlerde sıfırlamak için onu bir “Cumhurbaşkanlığı makamı meselesi” haline getirmeyi çalıştığını düşünüyor...
***
Yıllar yılları kovalıyor...
Gazeteci 1980’den 2016’lara giden 36 yıl içinde; her olayda Süleyman Demirel’in tahlilinin ne kadar isabetli bir saptama içerdiğini anlıyor...
***
Türkiye’yi karıştıran, türbülansa sokan, allak bullak eden, Gulf Stream akıntısı benzeri bir etki yaratan olay “Cumhurbaşkanlığı’na kimin geçeceği” sorunu aslında...
***
Türkiye; Cumhurbaşkanlığı’nda nöbet değişimi olacağı her dönem inanılmaz bir türbülansa sürükleniyor, “şiddet, kan, iç çatışma, terör ve suikastler zincirinin” çıkılmaz sarmalına düşüyor...
***
Mesele eski Türkiye’nin “Çankaya”; 2016 Türkiye’sinin “Saray”, dediği mesele... Dikkatlice bakıldığında; “Türkiye’yi kutuplaştıran, geren, bölen, büyük çatışmalara sahne aldıran bütün olaylar”; “Cumhurbaşkanlığı koltuğuna kimin oturacağının, ya da Cumhurbaşkanlığı’nın nasıl olacağının belli olmadığı günlerde” yaşanıyor...
*****
KİM MUHALİF, KİM DEĞİL SORUSUNUN TEK CEVABI VAR: “BAŞKANLIK SİSTEMİNDEN YANA MI DEĞİL Mİ?..”
Gazeteci’ye geçen günler içinde bir dostu soru soruyor;
-“Falanca yazar, hem iktidara vuruyor, hem muhalefete... İktidar yanlısı diyemiyorsun... Çünkü tam öyleymiş derken, iktidara çakıyor... Bazı nirengi meselelerde muhalefetten yana tavır alıyor... Anlayamıyoruz tam olarak ne olduğunu?..”
***
Gazeteci gülümsüyor...
23 yaşında “evlenirken kendisini yapmayıp, rakibi olan Milliyet Ankara temsilcisi Orhan Tokatlı’yı şahit gösterdiği için, Gazeteci’ye hayatı zor eden Cüneyt Arcayürek’i hatırlıyor...
Onun Süleyman Demirel’le başbaşa yaptığı görüşmeleri ve aldığı izlenimleri anımsıyor...
***
Dostuna dönüp şöyle diyor Gazeteci;
-“Gerçekte yandaş mı muhalif mi anlayamadığın yazar da dahil, tüm yazarların bütün söylediklerini at bir tarafa... Yazarlar, gazeteciler, akademisyenler, sanatçılar, siyasi partiler, iş dünyasının liderleri, sivil toplumun önderleri; Başkanlık sisteminden yanalar mı değiller mi; ona bak... Yanaysalar; iktidardan yanalar, karşıysa iktidara karşılar demek...
Olayı bu kadar açık test eden başka hiçbir bir barometre bulamazsın...”
***
Şaşırıp kalıyor dostu bu cevap karşısında... 2016 Türkiye’sinde medyadaki bütün şekillenme bu eksenin erine kuruluyor... Türkiye’de her dönem; mesele Cumhurbaşkanlığı meselesi oluyor... 12 Eylül darbesi, aylarca seçtirilmeyen Cumhurbaşkanı üzerinden gerekçelendiriliyor...
***
Turgut Özal’ın Cumhurbaşkanlığı; cumhurbaşkanıyken ölümü, AKP’nin ilk Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, seçilirken yaşanan muhtıra; Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanı olacakken, “Türkiye’nin kasıp kavrulduğu olaylar zinciri”, hep Cumhurbaşkanlığı’na kimin geleceğiyle ilgili oluyor...
*****
15 TEMMUZ DARBE GİRİŞİMİNİN ARKASINDAKİ GİZLİ KOD: “BAŞKANLIK SİSTEMİ...”
Türkiye’yi siyasi çalkantıların türbülansında bir baştan bir başa sarsan olaylar; 2016 yazında 15 Temmuz darbe girişimiyle yeni bir boyut kazanıyor...
***
Darbeyi FETÖ’cü subaylar ve generaller düzenliyor...
Amaçlarının Türkiye’yi ele geçirme olduğu ortaya çıkıyor...
CIA’in önemli bir kanadı bu işin arkasında görünüyor...
“Türkiye’de darbe yapmak istiyorlar...”
***
Bu söylenenler gerçek...
Ancak bu söylenenlerin “gerekçesi” ortaya çıkmıyor... Türkiye’de darbelere, ya da darbe kalkışmalarına, sadece muhalif olunduğu için başlanmıyor...
Ana bir siyasi amacı oluyor tüm darbelerin ya da kalkışmaların...
***
15 Temmuz darbe girişiminin bir numaralı siyasi hedefi;
“Türkiye’yi Başkanlık sistemine geçirtmemek” aslında...
İki seçim önce Genelkurmay muhtıraları AKP’li bir adayı Cumhurbaşkanı seçtirmemek için yazılıyor...
Abdullah Gül olayında böyle oluyor...
***
Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanlığı’na geçmeyi planlandığında; “Türkiye’yi kasıp kavuran olaylar bitmek bilmiyor...”
2016 Türkiye’sinde Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı tartışılmıyor... Ancak Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanlığı’nda, tüm dengeleri değiştirecek bir konuyu tartışıyor;
“Başkanlık Sistemi...”
***
Ana hatlarıyla; Türkiye’de anayasal sistemi, parlamentonun; yerine seçilmiş Başkan’a ya da Cumhurbaşkanı’na devredecek, sistemin adı Başkanlık sistemi...
***
Bunun büyük savaşı; Türkiye’ye arka arkaya iki genel seçim yaptırıyor, sonrasında Türkiye bir darbe girişimine sahne oluyor...
Ne diyor Demirel;
-“Türkiye’de savaş, Cumhurbaşkanlığı savaşıdır... O koltuğa kim oturacak onun savaşıdır...”
***
Bir gün Süleyman Demirel de; Başbakan’lığı bırakıp o koltuğa gidiyor...
Cumhurbaşkanlığı; 2016 Türkiye’sinde; Süleyman Demirel’in bile kastettiği anlamın çok daha ötesinde anlamlar içeriyor...
***
Artık Cumhurbaşkanlığı; parlamenter sistemin, yarı başkanlığa yakın gücü elinde bulunduran mevkiinin ötesine taşmak istiyor... Türkiye Başkanlık sistemine geçmesin diye; “darbe girişimlerine sahne oluyor...”
***
Gazeteci; soruyu soran dostuna bakıp şöyle diyor; -“O yazar ya da başka herhangi bir yazar; Başkanlık sisteminden yana mı değil mi?.. Ona bak... Geride kalan görüşlerini çöpe at... Barometre odur...” -“Başkanlık sisteminden yana...” diyor dostu o yazar için ve eklemeye çalışıyor;
-“Ama...” -“Aması yok ama...” diyor Gazeteci... -“Aması yok...”