Tümer Metin'in takımı...
.
Olay on yıl önce meydana geliyor...
Beşiktaş’ın yüzüncü yılında şampiyonluk golünün unutulmaz asistini yapan sembol futbolcusu Tümer Metin’in ezeli rakip Fenerbahçe’ye transfer olacağı haberi futbol dünyasını çalkalamaya başlıyor...
O yıllarda Sabah gazetesinde yazıyorum...
***
Futbol; profesyonelliğin üst düzeyde yaşandığı bir spor dalı...
Futbolcular da profesyonel...
Ancak ben yine de; Beşiktaş’ta o günlerde “pek rahat forma şansı bulamayan” Tümer’in; Fenerbahçe’ye gitmesine sıcak bakmıyorum;
Tümer’in Beşiktaş’ın sembolü olduğunu; hayatı boyunca Beşiktaş’lı Tümer olarak anılacağını, bu transfer gerçekleşirse, imajın zedeleneceğini; Fenerbahçe’li Tümer olarak da addedilmeyeceğini söylüyorum...
***
Beşiktaş’lı olduğum için bu şekilde düşünmediğimi; Fenerbahçe’nin efsanevi kalecisi Rüştü’nün de Beşiktaş’a gelmesini doğru bulmadığımı belirtiyorum...
Benim ve kamuoyunun gözünde Rüştü “Fenerbahçe’li Rüştü” çünkü...
***
Gel zaman git zaman; Tümer ile Lucca isimli ünlü bir brasseri’de karşılaşıyoruz...
Daha doğrusu ben masada otururken o bir başka yerden masaya doğru geliyor ve bana yazımdan dolayı “ağır ve havalı bir serzenişte” bulunuyor...
***
Bu serzeniş bana çok dokunuyor...
Olayın bu kadar dokunmasının nedeni; benim “Beşiktaş’lı Tümer ve Fenerbahçe olayını; Fenerbahçe’li Rüştü ve Beşiktaş konseptiyle birlikte çok tarafsız değerlendirmiş olmam...”
***
Üstelik gazete yazılarıma, televizyon programlarıma, gazetecinin konuşma ve yazma hakkını hiçe sayan bir şekilde “ayar verilmesini” hiç hazmedemeyecek durumdayım...
Tümer bir şeyler söyledikten sonra masadan uzaklaşıyor...
Bense zamanında yöneticiliğini yaptığım bir futbolcunun “tavrını içime hiç sindiremeden” masadaki sohbete devam ediyorum...
TÜMER’LE KONUŞMADIĞIMIZ YILLAR...
Bu olayın üzerinden birkaç yıl geçiyor...
İkiz çocuklarımın annesi ve bir ortak dostumuz, İzzet Çapa’nın Akaretler’deki mekanlarından birinde oturuyoruz...
Çeşme’de bulunan bir başka kız arkadaşımızla konuşurken, Tümer Metin’in yanında olduğunu söylüyorlar...
Telefonu alıyorum; dayanamıyorum ve ona yıllar önce bana çok dokunan sözlerinden dolayı “ağır” bir söz söylüyorum...
***
Başka da hiçbir şey söylemiyorum...
Bir daha futbol dünyasının içindeki hiçbir karşılaşmamızda birbirimizle konuşmuyoruz...
Hatta karşı karşıya gelmemeye özen gösteriyoruz...
Ta ki bir gün Şansal Büyüka bana bir telefon ederek Maraton programına çağırana dek...
YILLAR SONRA İLK KARŞILAŞMAMIZ...
“Pazartesi akşamı Beşiktaş’ın maçı var... Programa gelir misin?..” diyor...
-“Tümer Metin de var programda... Şimdi yanımda... Onunla konuşurken senin gelmenin çok iyi olacağını düşündük...”
Hayatta çoğu zaman, insanlar arasındaki “güvenilirlik” ilişkisinin nasıl oluştuğu anlaşılmaz...
***
Onu anlayamayanlar için o gün Şansal Büyüka ile aramızdaki konuşma bir case-study; yani incelenmesi gereken bir vaka...
Şansal Büyüka o kadar ince ve diplomatik bir dille, bu teklifi iletiyorsa, “benim onunla ilişkim” canlı yayın gibi dönüşü olmaz bir mecrada bile hiçbir soruyu sormadan ona “evet” dememi gerektirir...
***
O meseleyi önceden çözmeden, böyle bir teklifi eski iş arkadaşına yapmaz...
“Ben de Tümer’le aramızdaki bu anlamsız ego tartışmasını” bitiririz diye düşünüyorum...
Onunla hiç konuşmadan...
Şansal Büyüka’ya hiçbir soru sormadan...
-“Gelirim...” diyorum...
Maraton programına gidiyorum...
Tümer’le ilk kez karşı karşıyayız ve konuşmak durumundayız...
UNUTAMADIĞIM BİR MAÇIN UNUTULMAZ GÖRÜNTÜSÜ
Program başlıyor...
Ben içimden geldiği gibi; ona karşı içimdeki sevgi ve dostluk duygularıyla konuşuyorum... O da aynı şekilde bu duygularla karşılık veriyor...
Şansal Büyüka bir ara “Bana Beşiktaş’ın unutamadığım bir maçını ve o maçın en unutamadığım anını” soruyor...
O an gözümün önüne tek bir görüntü ve tek bir pozisyon geliyor...
Tümer’le Sergen’in, kornerden gelen topu; kontratakla neredeyse bütün bir sahayı katederek ortaklaşa attıkları, 100. yıl şampiyonluk golü... O görüntü konduğunda benim gözlerim doluyor;
Tümer Metin;
-“Hayatta kim ne derse desin... Tarihe mal olan ve sembol olan görüntüler belleklerden silinmezler...” diyor...
TÜMER VE FEYYAZ BEŞİKTAŞ’LI; RÜŞTÜ VE ENGİN VEREL FENERBAHÇE’Lİ; AYHAN AKBİN VE TANJU GALATASARAY’LI... YA SERGEN?..
Dün TV 8’de dört büyükler futbol turnuvasında Tümer Metin’in Beşiktaş forması giymesi sosyal medyada Beşiktaş’lı taraftarları ikiye bölüyor...
***
Hiç ikiye bölmesin...
Yıllar önce başbaşa yediğimiz bir yemekte Kıvanç Oktay’ın bana söylediği gibi;
“Tümer Metin, o sırada Beşiktaş’ta istemeyen birileri olduğu için Beşiktaş’tan gitti... Onun için kırgındı...”
***
Uzun zamandır Maraton programında Tümer Metin’i izliyorum...
Onun profesyonel yorumlarına karşın, gönül ibresinin Beşiktaş’ta olduğunu o kadar açık görüyorum ki...
O Beşiktaş’lı Tümer...O da bunu her şeyiyle hissediyor ki, yıllar sonra hiçbir çıkarı olmadığı halde siyah beyaz formayı giyerek çıkıyor...
Rüştü Reçber; Beşiktaş’ta oynamasına karşın; “Fenerbahçe’li Rüştü Reçber...”
Ayhan Akbin Beşiktaş’ta oynadı; ama “Galatasaray’lı Ayhan...”
Tanju Fenerbahçe’de ve Galatasaray’da oynadı;
Ama “Galatasaray’lı Tanju...”
Feyyaz Fenerbahçe’de oynadı...
Ama “Beşiktaş’lı Feyyaz...
Engin Verel Galatasaray’da oynadı...
Ama “Fenerbahçe’li Engin Verel...”
Şenol Birol,
Beşiktaş’ta gol oldular...
Ama onlar “Fenerbahçe’li Şenol Birol...”
Ve nihayet;
Sergen; Beşiktaş’ta, Fenerbahçe’de, Galatasaray’da, Trabzon’da oynadı...
Ama Sergen... “Beşiktaş’lı Sergen...”