Tayyip Erdoğan; o geceyi hiç unutmayacak...
.
Muğla milletvekili Nihat Öztürk; Cuma günü; darbe girişimi gecesi Marmaris’te Tayyip Erdoğan’ın otelinde yaşananları anlatıyor ilk ağızdan;
***
-”Cumhurbaşkanımızın kaldığı otelin sahibi arkadaşımdı..” diyor...
-”Kendisini arayarak; ‘Tayyip Bey otelde mi’ diye sordum... Korkmuştu cevap vermedi... Beni otele çağırdı... 21.45 sularında oteldeydim... Gittiğimde Cumhurbaşkanı bana insanların ne yaptığını sordu... ‘Teşkilatlar toplanıyorlar’ efendim dedim; ‘Nereye topluyorsunuz’ diye sordu...
‘Otelin önüne’ dedim...
***
‘Tamam sen de başlarına geç’ diye soğukkanlı bir şekilde cevap verdi...
Marmaris’te ayrı ayrı 3-4 komutanlık var...
Nereden neyin geleceğini tahmin edemiyoruz... Helikoptere güvenemiyorsunuz...
Rodos, Yunan adaları bize 15 dakika... Cumhurbaşkanı oraya geçse güvenlik sorunu hallolabilirdi... Ama geçmedi... Hiç istemedi, ima dahi etmedi...
İstanbul ve Ankara’nın güvenli ortamını yakalamaya çalıştık...
***
Dalaman’da öyle 2 havaalanı var... Güvenemedik... Askeri birlikler var... Hava ve deniz üssü var... Marmaris emniyet amirimizle kontak kurduk... 6 kişiyle oradaki güvenliği sağlamaya çalıştık... Biz içeri girdiğimizde 15 genç çocuk; ‘Abi biz sizi koruyamayız...’ dediler... ‘Biz korunmaya gelmedik’ dedik... ‘Biz Cumhurbaşkanı’na siper olmaya geldik’ dedik...
***
Darbeciler; Tayyip Bey’i Okluk Koyu’nda zannetmişler...
Helikopter kalktığında biz dahi nereye gideceğimizi bilmiyorduk... Havada karar verdik...”
***
Bu röportajdan görüyorum ki; bir darbe girişiminin ilk hedefi olan insan; o anda ailesiyle birlikte yapayalnız bir konumda bulunuyor...
***
Yüzde 52 oy da alsa; meydanları tıka basa da doldursa; silahların gölgesindeki bir darbe anında; yalnız kalıyor...
***
O an olaylara hakim olamazsa; onu destekleyen geniş kitlelerle arasındaki bağ kopabiliyor ve olaylar bir meçhule doğru gelişebiliyor...
***
Hiçbir lider, o esnada gerçekte tam olarak; ‘Kimlerin yanında, kimlerin karşısında olduğunu’ bilemiyor...
Bu koyu ve dipsiz yalnızlığın, içinde kalıyor insanoğlu......
***
Gücün mevkiinin, popülaritenin, milyonların; hiçbir geçerliliğinin olmadığı o anlarda; etkin görevlerde bulunan insanlar; genelde hiç panik yapmıyorlar...
***
Çevrelerine bildikleri gibi; liderlik yapmaya devam ediyorlar...
Her şeyi, doğal mecrasında hiçbir şey olmamış gibi sürdürüyorlar...
Hiçbir hayal kırıklığı emaresi göstermiyorlar;
***
Aksine etrafta panikleyenler olursa sakinleştiriyorlar...
***
Ancak olaylar geçtikten, durulduktan ve bir nebze hayat normal akışına döndükten sonra; o insanlar; o anları, o saatleri, yakın ve uzak çevrelerinde yaşadıkları ihanetleri; hayatları boyunca bir daha unutmuyorlar...
***
Tayyip Erdoğan bu olayı hiçbir zaman unutmayacak bir halet-i ruhiyenin işaretlerini veriyor...
***
Bu olayın, bir insanın hayatının son noktası olduğunu; bir milim ötesinin ailesiyle birlikte yok edileceği gerçeğini; hiç bir zaman aklından çıkartamayacağı bir portre çiziyor...
***
Bir liderin; aklından çıkartamayacağı Marmaris’deki darbe gecesi; Türkiye’nin bundan sonraki siyasi kaderine damgasını vuracak gibi gözüküyor...
***
Kuşkunun taşıyacağı ihanet seçeneği; Türkiye’nin karışık siyasi ortamında, hiç bitmeyen “gammazlama ve olayları manipüle etme girişimlerini iyice doruğa çıkartacağı anlaşılıyor...”
Bunun ilk emareleri darbe girişimi gecesinin hemen ertesinde en üst düzeyde yaşanmaya başlıyor...
MİT MÜSTEŞARI İLE GENELKURMAY’DAKİ KOMUTANLAR HEDEFE KONUYORLAR...
İki gündür inanılmaz bir algı savaşı içine giriyor Türkiye’de...
Darbe gecesi kimin ne yaptığını ve ne yapmadığını kimse tam olarak bilmiyor...
***
MİT’in Cumhurbaşkanı ve Başbakan’a “darbe girişimini önceden haber vermediği” fısıldanıyor önce...
Bunu, televizyonlara çıkan yoruculardan bazıları da seslendiriyorlar...
***
Daha sonra MİT; Cuma günü saat 16’da darbe hazırlıkları konusunda Genelkurmay Başkanı’nı haberdar ettiğini açıklıyor...
***
Bu gelişme üzerine Cumhurbaşkanı’nın CNN’de “Darbe girişiminden saat 20’de haberdar oldum” sözleri hatırlatılıyor...
MİT’in neden Cumhurbaşkanı’na değil de Genelkurmay’a haber verdiği sorgulanıyor...
***
Genelkurmay Başkanı ve komutanların; bu dört saatte ne yaptıkları, niye hiçbir şeye hakim olamadıkları üzerine kuşkulu sorular seslendiriliyor...
***
Soru sormak, söylenenlerden kuşku duymak, olayların perde arkasını araştırmak; gazetecilerin yapması gerekli ve zorunlu olan bir faaliyet...
Gazetecilik böyle yapılıyor; böyle yapılmalı...
***
Ancak Türkiye’de “gazetecilik yapıyor görünülerek,” gerçekte başka bir faaliyet yapılıyor...
***
Cuma gecesi yapılan darbe girişimi sonrası; devlette, bürokraside, siyasette büyük değişimlerin olacağını bilen güçler; bütün imkanlarını seferber ederek “tasfiye olmasını istedikleri siyasi hedefleri kuşkulu sorularla” elimine etmeyi amaçlıyorlar...
***
MİT; Genelkurmay’ı 16’da haberdar eder;
Müsteşarı orada toplantıya giderken; Cumhurbaşkanı’na ne söylediğini veya söylemediğini bilmiyor hiç kimse...
***
Genelkurmay Başkanı ile Kuvvet Komutanları’nın, emirlerinin neden çoğu yerde pratiğe geçemediği, kimlerin engel olduğu da bir muamma...
***
Ancak sorular gerçeği araştırmak yerine; “kuşku yaratmak biçiminde sorulduğunda”; gerçeğin ortaya çıkması yerine, bir algı savaşının mermileri kafamıza çarpıyor...
***
Türkiye kamuoyu; Balyoz ve Ergenekon süreçlerinin üzerinden ancak yıllar geçtikten sonra; hangi generallerin darbeci, hangilerinin olmadığı üzerine; sil baştan sorgulamalara girişmek zorunda kalıyor...
***
Amaç sadece “gerçeklerin ne olduğunu ortaya çıkarmak olmayınca, algı savaşı üzerinden yaratılan kuşkular; yeni ve taze bir Türkiye yaratmak yerine, birbirinin gözünü oyan bir resme; Türkiye’yi mustahak kılıyor...”
***
Türkiye; bunca badireden sonra; bir de bunu hak etmiyor...
F-16 uçaklarının pilotları gibi; kendi vuracağı siyasi düşman hedefine kitlenen bir gazetecilik aldatması, gerçeklerin üzerini örtmeye yarıyor...
Esas bilgi kirliliği şimdi başlıyor...