Tayyip Erdoğan’a ‘one minute’ çekilmesi olayı...
.
Bodrum’da Rixos Oteli kamuoyu farklı bir özelliği ile tanıyor...
Tayyip Erdoğan Başbakan’lığı sırasında birçok kez; buradaki villalardan birinde kalıyor...
Onun kaldığı esnada, villanın etrafında ve plajın önündeki küçük adada olağanüstü güvenlik önlemleri alınıyor...
***
Bir iki yıl önce, ben otelde kalırken Başbakan Tayyip Erdoğan’ın da otele geldiğini öğreniyorum...
Özel korumaların villaların çevresinde kuş uçurtmamasından, oteldeki olağandışı hareketlilikten, bazı yerlerin branda çevrilerek kapatılmasından Tayyip Erdoğan’ın otele giriş yaptığını anlıyorum...
***
En sevmediğim olaylardan biri; gazeteci olarak bulunmadığım bir yerde, “gazeteci için haber olacak” bir olayın meydana gelmesi ve benim de ona istemeden şahit olmam...
Benzeri bir olayı; bir süre önce Yıldırım Demirören Beşiktaş Başkanı’yken Moskova’daki otelde yaşıyorum...
***
O sırada Beşiktaş’ta yönetici değilim...
Çoktan istifa etmişim çoktan ve ayrılmışım görevden...
Ancak Beşiktaş Başkanı ve yönetimiyle aynı otelde kalıyoruz...
Otelde lobiye indiğimde; yönetici arkadaşlardan bir ikisi;
-“Abi gel...” diyorlar bana...
-“Yöneticiler ve Başkan arka tarafta bir yerde oturuyorlar... Koyu bir sohbet var...
Senden gizlimiz saklımız olmaz...”
***
Zor bela ikna olup, arka tarafa Başkan’ın ve yöneticilerin olduğu kısma geçiyorum...
Bir süre sonra, iki gazetecinin ‘içerden’ haber alıp apar topar kaldığımız otelin lobisine geldiğini öğreniyorum...
Konunun yakından uzaktan benimle bir ilgisi yok...
***
Ancak ‘içerden haber uçuran’, o kişiye sinirim bozuluyor; ve beni de olur olmaz töhmet altında bırakıyor diye, kimyam bozuluyor...
***
O ispiyonu yaptığını tahmin ettiğim kişiye demediğimi bırakmıyorum...
-“Bir yere dost olarak davet edilmişsen, oradaki haberi gazetecilere uçuramayacağını sert bir dille söylüyorum...”
Kendim de gazeteciyim ve oraya gazeteci olarak davet edilmediğimi bildiğim için, gazeteci elbisemi dışarıda çıkartıp öyle giriyorum...
İçerden ispiyon edip dışarıdan “gazeteci çağrılmasını ise etik bulmuyorum; ve şiddetle karşı çıkıyorum...”
ERDOĞAN’IN OTELE GELİŞİ...
Birkaç yıl önce; Rixos’da da Tayyip Erdoğan’ın otele giriş yaptığını öğrenince aynı gerginliği yaşamaya başlıyorum...
Ben o sıralarda, Erdoğan’ın denize tekneyle açıldığı sahilde uzun yüzmeler yapıyorum...
Bu yüzmelerin parkurunu Erdoğan otele geldi diye değiştirmek istemiyorum...
Beri taraftan, tam o sırada gazeteci arkadaşların haber alıp gelmelerini de istemiyorum;
Çünkü doğal olarak beni gören korumalar, haberi diğer gazetecilere benim uçurduğumu düşünecekler ve ben töhmet altında kalacağım...
***
Oysa ben otele gazetecilik yapmaya gitmiyorum...
Yüzmeye, dinlenmeye ve çocuklarımla tatil yapmaya gidiyorum...
Yüzmeye ve dinlenmeye gittiğim yerde, Başbakan oraya geldi diye diğer gazetecilere haber uçurmayı doğru bulmuyorum...
Kendim de o sırada gazetecilik yapmıyorum...
***
Neyse...
Brandalar çevriliyor...
Tayyip Erdoğan ve beraberindekiler tekneyle denize açılıyor...
Ben de “umarım çıkacak haberlerden ben töhmet altında kalmam” diye içimden geçirerek yüzmeye devam ediyorum...
UZAK DOĞULU ALEX’LE MİGEL’İN YEMEK ŞOVLARI...
Bu olayın üzerinden birkaç yıl geçiyor...
Geçtiğimiz hafta Rixos Otel’in ünlü Asia lokantasına çocukları götürüyorum...
Bu lokantanın çok ünlü iki uzak doğulu ustası var...
Alex ve Migel...
***
Yemekleri sac üzerinde sıcakta masanın önünde hazırlıyorlar... Yumurtaları, aşçı külahlarından içeri basket olarak attıkları, yumurta sarısıyla sac üzerine kalp çizdikleri, inanılmaz bir şovları var...
Çocuklar Alex’le Migel’in yemek şovlarına bayılıyorlar...
Her gittiğimizde pür dikkat, masanın etrafında Alex’le Migel’i izliyor, onları alkışlıyorlar...
TAYYİP ERDOĞAN’A ONE MİNUTE ÇEKİLDİĞİ AN!..
İşte o sırada, arkadaşlarının Migel’e yaptığı bir espriden Rixos Otelin Asia restoranında yaşanan ilginç olayı öğreniyorum...
İki uzak doğu şefi; “sac üzerinde, karides, somon, levrek ve tavuk hazırlamaktan oluşan bir şov hazırlıyorlar...”
Ancak bu şov biraz uzun sürüyor...
Önce bıçaklarla bir bıçak şov yapılıyor...
Keskin bıçaklar havaya atılıyor, Harlem’in basket şovlarını anımsatan bir ambiyansta “bıçak şov” yapılıyor...
***
Sonra karidesler bölünüyor soğanlar kesiliyor, pilav hazırlanıyor, yumurtalar kırılıyor, sebzeler ekleniyor; her biri estetik bir görsellikte masada bekleyenlere sunuluyor...
***
O gün öğreniyorum ki; Tayyip Erdoğan otelde kalırken aşçı Migel aynı şovu; istek üzerine Erdoğan ve ailesi için yapmaya başlıyor...
Migel’in şovu uzadıkça, masada sabırsızlık giderek artıyor...
Bir an önce yemeklere geçilmesi isteniyor...
Bunun üzerine Tayyip Erdoğan;
“Şovu daha fazla uzatmadan, yemeklere geçilmesini arzuladığını” iletiyor...
-“Yemeklere geçelim artık...” diyor...
***
Erdoğan’ın bu isteği aşçı Migel’e iletilince, şovun yarıda kalmasından sıkılan Migel; Erdoğan’a dmasadakilerin duyacağı bir ses tonuyla;
-“One minute” diyor...
***
Erdoğan’a ‘one minute’ diyen Migel’in; Erdoğan’ın Davos’taki ‘one minute’ olayından haberi yok...
O şovunun kesilmesi ve yemeklerin hemen servis edilmesine karşı ‘one minute’ diyor Erdoğan’a... Ancak masadakiler Migel’in ‘one minute’ü üzerine tamamen kopuyorlar...
Herkes Tayyip Erdoğan’ın Davos’ta çektiği ‘one minute’ten sonra; durumdan habersiz Migel’in Tayyip Bey’e çektiği “one minute karşısında” makaraları koyveriyor...
***
Yıllar sonra dinlediğim öyküyü yazmaya karar veriyorum...
Çünkü artık öykü, bir sıcak haber değil, yaşanmış bir anekdot...
Eski günlerden bugünlere yadigar...
Zaten Tayyip Erdoğan son zamanlarda artık Rixos’da kalmıyor...
Hayat her gün başka bir mecraya sürüklenip duruyor... Anıların sıcaklığı mecraların soğukluğunu belki bir an için gideriverir... Kim bilir?..