Şampiy10
Magazin
Gündem

Süheyla Öğretmen; sıkı sıkıya sarıldığımız an...

.

ABONE OL
Vatan Haber

“Kolej’in sınavları var...” diyordu annem ilkokul ikinci sınıfın sonlarında;

-“İlkokul bitince Kolej sınavları daha zor oluyor... Hem fazladan bir yıl hazırlık okumak zorunda kalacak çocuk... İlkokul üçüncü sınıftan kazanıp gider Kolej’e... İngilizce’yi çocuk yaşta öğrenmesi daha doğru...”

***

Kolej kelimesinin “havalı” okunuşu dışında; söylediği hiçbir şey hiçbir anlam ifade etmiyordu bana...

Niye gidecektim ki Kolej’e?..

Çankaya İlkokulu’nda mutluydum...

Anne gibi gördüğüm, hatta annemden daha anlayışlı bulduğum bir öğretmenim vardı...

Süheyla Ün...

Onu bırakıp da, başka bir öğretmenden, başka okuldan, başka sınıflardan, başka arkadaşlardan ne öğrenecektim ki?..

***

Benim Kolej’e gitme meselem aile ve okul içinde gittikçe büyüyen bir olay haline geldi bir süre sonra...

Süheyla Hanım “en iyi öğrencisini” bırakmak istemiyordu...

Bunu da sınıfta bana hissettiriyor; annemle konuşurken açık açık söylüyordu...

-“En iyi öğrencim... Onu almayın elimizden...”

Aralarındaki konuşmaları duyuyor;

Duydukça cesaretleniyor;

-“Kolej’e gitmeyeceğim işte...” diye tutturuyordum...

***

Babam da Çankaya İlkokulu’ndan yana tavır koymuştu...

-“Kolej’e gidecek şımaracak... Devlet okulunda okusun... Hayatı daha iyi anlar...” diyordu...

Okulun müdürü devreye girmişti;

-“Hanımefendi almayın çocuğu okuldan, alıştı çok iyi gidiyor... Kolej’de bu havayı yakalayamaz...”

Bu konuşmaların hepsi önümde oluyordu...

Duydukça ben de iyice “fitili ateşliyordum...”

***

Süheyla Hanım istedi diye, bütün bir ailenin rızası hilafına; (isteğinin aksine), Beşiktaş’lı olmuştum...

Süheyla Öğretmen’ime sevgimi göstermek için...

Okulu bırakmak istemiyordum...

Öğretmenimin bir dediğini iki etmiyor gözüksem de, esasen farkındaydım ki, “Sevgili Öğretmen’im de benim bir dediğimi iki etmiyordu...”

Bana başka türlü bir düşkünlüğü vardı...

***

Annem ise; “Bu çocuğun İngilizce öğrenmesi gerek... Onu da Kolej’de öğrenecek...” diyordu...

Sonunda beni sınava soktular...

Yanlış hatırlamıyorsam iki dereceliydi sınav...

İlkini çok rahat geçtik...

İkincisi de bence iyi geçmişti...

Ama Süheyla öğretmenim üzülür diye “pek iyi geçmedi” diyordum...

Annemin yüzü tedirginleşiyor; babam “önemli değil” gibisinden bir tavır takınıyordu...

***

Bir yaz günü babam sonuçları öğrenip arabasıyla evin önünde park etti...

Ben her zaman olduğu gibi, boş arsada, futbol oynuyordum...

Beni çağırdı...

Arkadaşlarım da bir anormallik olduğunu sezmiş, arabaya doğru koşmuşlardı...

Orada “müjdeyi! verdi...”

Kolej’i kazanmıştım...

Sınavı kazanmak “havalı” bir şeydi...

Arkadaşlarım; beni tebrik etmeye başlamışlardı...

Bir şeyi başarmış olmanın verdiği “gurur, tatmin ve alkış” beni o an için kendimden geçirmişti...

Sevinmiştim Kolej’i kazandığıma...

***

O sevincin iteklemesiyle Kolej’e yazıldım...

Bir daha da “Çankaya İlkokulu’ndan pek bahsedemez oldum...”

Başka bir çevre, başka bir alem, başka ilişkiler ağıydı Kolej ve oradaki öğretmenler...

Derslerde başarılı olmasına yine başarılıydım...

Okula da adapte olmuştum...

Ne ki;

Süheyla Öğretmen’in eksikliğini yüreğimin bir tarafında “ince bir sızı halinde derin derin” hissetmeye devam ediyordum...

***

Hiçbir şey onun eksikliğini doldurmuyordu...

Üzerinden 35 yıl geçti...

Show Haber Bülteni’ni yapıyordum...

Öğretmenler Günü’nden önce, mucize yaratmakla ünlü Show Haber Merkezi’ndeki arkadaşlara talimat verdim...

-“Üzerinden otuzbeş yıl geçti... İlkokul öğretmenimi Çankaya İlkokulu’nu arayıp bulun... Ona gideceğim... Siz de ziyaretin haberini görüntüleyip yaparsınız...”

Süheyla öğretmeni buldular...

Çiçek yaptırıp öğretmenimi evinde ziyarete gittim...

Sarıldım, sarıldık ve uzun bir süre birbirimizden ayrılmadık...

Gözünden yaşlar akıyordu...

*****

TÜRKAN ÖĞRETMEN; “SEN AĞLAMA...”

Süheyla Öğretmen’den sonra ortaokul birinci sınıfta Kolej’de bir hanım öğretmeni bize “Türkçe ve Türkçe Kompozisyon” derslerine gönderdiler...

***

Türkan öğretmen okulda notunun kıtlığıyla bilinen bir öğretmendi...

Derslerde çok nadir, sekiz veya dokuz verir...

Yedi’den yukarı mümkün değil çıkmazdı...

On verdiği ise hiç görülmemişti...

***

Annemin edebiyat öğretmeni olduğunu biliyordu...

Aralarında konuşurlardı...

Önceleri onun edebiyatçı olmasından mütevellit bana ilgi göstermişti...

Sonra durumu fark etti; Edebiyata “esas ilgi duyanın ben olduğuma” hükmetti...

***

O da tıpkı Süheyla Öğretmen gibi beni özel koruması altına aldı... Kanatlarının altında dersleri yapmaktan mutluydum...

Sınıfın büyük çoğunluğu Türkan Hoca’dan beş alabilmek için “özel hoca”lar tuttu...

Ben ise “özel koruma altındaydım Süheyla Öğretmen’de olduğu gibi...”

***

Sınavlarda ne not alırsam alayım her dönem karnemde sekiz notunu verirdi Türkan Hoca...

Bir defasında değiştirdi; dokuz verdi...

Bir sınavdan ise “on” verdi...

Hayatımın günüydü Türkan Hoca’dan on aldığım gün...

Güle oynaya edebiyat dersini yaptık üç yıl boyunca...

Derslere ilgimi kaybettiğim, başka alanlara ilgi duyduğum günlere geliyorduk...

Bir tek “Türkçe ve kompozisyon dersi” bundan muaftı...

Annem ne zaman “çalış” dese, kalın Türkçe kitabını alıyor, “oradan okumalar” yapıyordum...

***

Bu olayın üzerinden 40 yıl geçti...

Gazetecilikte parlamış, televizyonculukta patlamış ünlü olmuş bir profesyoneldim...

Meslekte idol olarak aldığım kişinin ve çevresinin; gazetecilik dışı oyun ve tezgahlarıyla meslekten azledilmeye çalışılıyordu...

Sığınabileceğim hiçbir sığınak kalmamış görünüyordu...

O sırada Türkan Hoca; geçmişten ve anılardan koptu geldi ruhumun derinliklerine...

Yeniden edebiyata sardı kalbimi ve ruhumu...

***

11 yaşında sığınak olduğu yavrusuna, 40 yıl sonra yine duygusal bir sığınak oldu...

Beni hayallerden yaptığı çağrılarla, “yeniden yazıya ve edebiyata yöneltti...”

Türkan Öğretmen; “11 yaşında edebiyata aşık ettiği öğrencisini 40 yıl sonra yeniden hayata döndürmüştü...”

Cinayet işlemek için uğraşanlar avuçlarını yalarken, Türkan Öğretmen avuçlarının içiyle öğrencisinin yanaklarını okşuyordu...

Meleklerin diyarından “Sen ağlama dayanamam” diye seslenerek...

Yazarın Diğer Yazıları

  1. Beethoven; çocukluk aşkıyla...
  2. Altın Kelebek ödülündeki Diriliş Ertuğrul dizisi olayının derin kodları...
  3. Aydın Doğan ve Altın Kelebek ödül töreni...
  4. 12 yaşındaki çocukla bakıcısının aşkından çıkan sanat...
  5. ‘Erkek bedeninin yükünü arzulayan kadın...’
  6. Leonard Cohen; anlarız ki bir gün herkes yeniliyordur...
  7. Hollywood’daki ‘Proje’ sanatçıların; Trump’a hakaret kampanyalarındaki gizli misyon...
  8. Kadın tacizlerinden medet uman Amerikan medyasının rezil olduğu seçim...
  9. Mandela’nın hayatı ve efsane sözleri...
  10. Amerikan derin devletinden seçime saatler kala gelen kritik mesaj...“Hillary temiz...”

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.