Siz hiç kadınların cinsel performanslarını tartıştıklarını gördünüz mü?..
.
Hiç kadınların, kendi aralarında...
Evlerde düzenledikleri “çay”larda...
Hoşbeşlerde, sohbetlerde...
Kadın günlerinde...
Hamamda, markette, kuaförde, masajda...
Pilateste...
Yogada...
Bilgisayarda sörf yapıyorken...
Chatleşirken...
“Cinsel performanslarının mükemmelliği, cinsel organlarının muhteşemliği” üzerine söylem geliştirdiklerini duyuyor musunuz?..
***
Böyle bir saçmalığın olabileceğine inanıyor musunuz?..
Kadınların, kendi aralarında “erkek performansını konuşmak yerine, kendi performanslarını ele aldıklarına hiç şahit oluyor musunuz?..”
***
Olmuyorsunuz...
Hayatta kendi cinsel hayatıyla fazlaca derdi olmayan cins; “derdi olmadığı performansı” konuşmuyor...
Ancak cinsel isteksizlik, cinsel sorunlar olduğu zamanlarda meseleyi ele alıyor, doktora gidiyor, uzmana danışıyor hayatı kolaylaştırmaya uğraşıyor...
***
Oysa karşı cins “Amerikan Başkan adayları düzeyinde bile” cinsel performansı, boyutları konuşuyor, hatta “kim daha iyi” diye tartışıyor...
Amerikan Başkanlığı için; “cinsel performansın seviyesini ve boyutunu gerekli bir şart; karşısındakini itibarsızlaştırmanın ise vazgeçilmez aracı olarak” görüyor...
“KÜÇÜK HILLARY NASIL?..” (2)
Amerikan erkek Başkan adayları arasındaki tartışmanın tersinin olması ihtimalinin absürdlüğünü düşünüyorum...
Hillary Clinton ile herhangi bir kadın Başkan adayı arasında “küçük Hillary nasıl?..”, “küçük Elizabeth iyi mi?..” türü bir diyaloğun komikliğini düşünüyorum...
***
Küçük Hillary ve küçük Elizabeth sıfatlamalarının dillendirildiği bir “kadın düellosu” kimsenin aklının ucundan geçmiyor...
Kadının cinsel konularda “cinsinin doğal performansından kaynaklanan bir derdi bulunmuyor” çünkü...
O dert erkeklerde var...
Ve “çeneye vuruyor...”
ERKEĞİN BİTTİĞİ YERDE KADIN YENİ BAŞLIYORDUR... (3)
Konu dönüyor dolaşıyor ve iki yıl önce yazdığım “Erkeğin bittiği yerde kadın yeni başlıyordur...” sözüne dayanıyor... “Tabiatın insanlara bahşettiği seksüel potansiyel açısından, fukaralık sınırlarında dolaşan bir cins, kadınla acaba gerçekten eşit olabilir mi?..”
***
“Zengin bir cinsellik potansiyeli taşıyan kadınla, fukara bir cinsel performansın üzerine çıkamayan erkek arasında, tabiatın kadından yana bahşettiği eşitsizlik” yaşamın her alanına sıçramıyor mu?..
***
Bir kadın sınırsız sevişmeler yaşayabiliyor... Hayatında bunu ne kadar yaşayıp yaşamadığı değil önemli olan...
Tabiatın kendisine bu potansiyeli bahşetmiş olması mühim olan...
***
Buna karşı erkek fukara bir portre çiziyor cinsel açıdan... Sınırlı sayıda kadınla birlikte olabilme kapasitesini, köpürterek, abartarak, üstün hale getirme arayışına yöneliyor... Erkeğin bittiği yerde; kadın aslında daha yeni başlıyor...
***
Bir kadın kendisine göre fukara olduğunu bildiği “erkeğe karşı” cinsel açıdan gerçekte ne hissediyor?..
Tabiatın karşısındakine son derece acımasız bir eşitsizlik sunduğunu, açıktan hiçbir zaman söylemiyor kadın...
Erkeğe söylemediği gerçek, kendisini ondan kat be kat üstün gördüğü realitesini değiştirmiyor...
***
Kadın; erkek karşısında eziliyor görünse de, ona ekonomik olarak bağımlı farz edilse de, kendisinin bir erkekten fersah fersah güçlü yaratıldığını biliyor...
Kadının gerçekte taşıdığı cinsel gücün ve potansiyelin, onda biri bile bir erkekte yok...
Erkeğin; kadın karşısındaki cinsel zavallılığı, psikolojisine, fizyolojisine, davranış biçimine ve komplekslerine rehber oluyor...
DOĞANIN ZEKASIYLA ALAY EDEN ERKEK... (4)
Hayatın ve doğanın bu basit ve açık gerçeğini örtmek, gizlemek, ondan alakasız bir hurafe yaratmak için, “Erkeğin cinsel açıdan kadına göre çok daha güçlü bir cins olduğu dogması” yaratılıyor...
***
Dogmanın yaratılma nedeni; “kadını bu dogmanın psikolojik etkisiyle zapt-u rapt altına almak”, ondaki sınırsız cinsel potansiyeli “erkek için ahlaksızlık sınırına taşımadan, yok etmek amacını taşıyor...”
***
Fizyolojik farklılığın bilincinde olan hipokratlar, bu konuyu hafiften es geçiyorlar...
Erkeklerin yüzleşmek istemediği bir gerçek oluyor bu...
Kadınlar ise, erkekte arıza çıkartacağını bildiklerinden, üzerine gitmekten bilinçli olarak kaçınıyorlar...
***
Erkeğin ne kadar çapkın olduğu, “bir kadının tek bir erkekle olmayı tercih ettiği halde”, bir erkeğin sınırsız sayıda kadınla beraber olmasının ‘doğası gereği olduğu’ safsatası; yalanla sarılıp sarmalanmış bir dogma...
Gerçek hiç öyle değil...
***
Kadın belirgin bir zaman diliminde fizyolojik olarak, istediği kadar erkekle beraber olabiliyor...
Erkek aynı zaman diliminde ancak sınırlı sayıda kadınla beraberlik yaşayabiliyor...
***
Kadınların neden, kendi aralarında erkeklerin cinsel performansını konuşurken, erkeklerin kendi aralarında kadınların cinsel performansını hiç konuşmadıkları sorgulanmalı...
Ya da kadınlar neden hiç kendi cinsel performanslarını tartışmıyorlar...
Kendi uzuvlarıyla ilgili, anlamsız muhabbetlere girmiyorlar?..
***
Erkekler neden, kendi aralarındaki erkek erkeğe geyiklerde, “kendi performansları hakkında uluorta atıp tutuyorlar da, kadınların performansı üzerine tek kelime etmekten sakınıyorlar?..”
Korkuyorlar mı bilinçaltında yoksa ondan bahsetmeye?..
Kadınlar aralarında neden kendilerinden bahsetmek yerine “erkeklerin durumundan söz etmekten zevk alıyorlar?..”
Kendileri kendi durumlarından emin olduklarından olabilir mi?..
Sorun “tabiatın yaratırken cimri davrandığı eşitsizlikte olabilir mi?..”
***
Bu konu “cinsellikle sınırlı olan, seksologları ilgilendiren bir seksüel performans” meselesi olarak görülebilir...
***
Oysa kadınla erkek cinsinin, zenginlik ve fukaralık meselesi, “aralarındaki ilişkinin dengesizliğinin, kadın cinsinin gerçek üstünlüğünün” temel nedeni...
***
Kadın gerçekte üstün olduğu erkekten, bunu gizlemek için düşük profilli bir ikinci cins konumuna sokar kendisini...
***
Erkek durumu kavramadığından, pohpohlanan egosuyla durumu teorize eder...
***
“Doğanın zekasıyla alay etmek esasen, gerçeğe karşı yaratılan bu dogmatik cereyan...”
***
İki yıl öncesinin yazısı böyle...
Bu yazının çizdiği çerçevede, dünyaya hükmedecek adamların arasındaki “penis tartışmasını” incelemek, daha mantıklı olacak...
İyi Pazarlar...