Otel barmeni ile oda temizlikçisinin Amerikan başkanlığına soyunan yakışıklı çocukları...
.
Pazar sabahı çocuklara onları özel bir yere götüreceğimi söylüyorum...
Merakla bekliyorlar “nereye gidecekleri” konusunda...
-“Sizi Amerika’nın sembolü olan Özgürlük Anıtı’nın olduğu adaya feribotla götüreceğim...” diyorum...
-“Özgürlük Anıtı’ndan sonra; Amerika’ya yıllar önce bir yüzyıl önce 20 milyon göçmenin geldiği ve ülkeye kabul edilmek için sırada beklediği Elis adasına gideceğiz... Her şeylerini bırakıp Amerika’ya gelen dünyanın dört bir yanından göçmenlerin, bu ülkeye kabul edilebilmek için; yaşadıkları dramı göreceğiz...
Onların Elis Adası’nda; sırada beklerken, sağlık muayenesine girerken, yemek yerken, bavullarını taşırken, kontrol memurunun karşısında sorulara cevap verirken çekilen fotoğraflarını göstereceğim sizlere...”
***
Çocuklar; adaya gitmeden olayı kafalarında canlandırabilsinler diye “Baba” filminden bir sahneyi anlatıyorum onlara...
-“Goodfather filminde Al Pacino’nun babasının, Amerika’ya küçükken gelişini izlemiştiniz...
Bütün ailesi Sicilya’da öldürülen küçük çocuğu; hayatının kurtulması için akrabaları gemiye bindirip Amerika’ya yolluyorlardı... Çocuk çelimsiz ve hasta vücuduyla Amerikan güvenlik görevlilerinin önünde duruyor ve Amerika’ya girmek için onay bekliyordu...
Ciğerlerinden hastaydı ve Amerikalı görevliler onu alıp almamakta tereddüt ediyorlardı... Şimdi o sahnenin çekildiği yere götüreceğim sizi...”
BAŞKANLIK SEÇİMİNİN YILDIZLARI HİLLARY CLİNTON VE MİLYARDER İŞADAMI DONALD TRUMP... 2
Elis Adası’nda milyonlarca göçmenin, Amerika’ya ilk ayak bastığı yerleri, çekilen fotoğrafları, görevlilerin o günlerle ilgili anlatımları, büyük bir dikkatle izliyor çocuklar...
***
Amerika’nın “her şeyini geride bırakarak yeni bir hayat ve gelecek kurma hayaliyle ülkeye gelen farklı milletlerden, dinlerden, dillerden milyonlarca insanın” enerjisiyle kurulan bir ülke olduğunu anlamaya çalışıyorlar...
***
Ertesi günü Amerikan siyaseti “ülkenin bu sihirli gerçeğinin” en sürpriz örneğiyle çalkalanmaya başlıyor... Kasım ayında Amerika’da Başkanlık seçimleri var...
Obama iki dönem başkanlık yaptığı için artık Başkan seçilemiyor...
Amerika’da iki büyük parti Cumhuriyetçiler ve Demokratlar; önce kendi başkan adaylarını seçiyorlar...
***
Bu seçim çok heyecanlı geçiyor...
Eyalet eyalet yapılan seçimlerde iki partinin en yüksek oyu alan iki adayı, Başkanlık yarışında partilerini temsil etmek için seçiliyor...
Cumhuriyetçi Parti adayıyla, Demokrat Parti adayının belirleneceği ilk seçim önceki gün Iowa eyaletinde yapılıyor...
***
Seçim kampanyasının dünyada çok tanınan iki starı var... Cumhuriyetçiler adına adaylık için yarışan “milyarder işadamı Donald Trump” bunlardan birincisi...
“Müslümanlarla ilgili söylediği sözlerle dünyada tepki çeken Trump; Texas Senatörü Ted Kruz’la yarışıyor bir süredir...
***
İkinci star ise; Demokratların aday adayı eski Başkan Bill Clinton’un eşi Hillary Clinton...
O da sosyalist senatör Bernie Sanders’la kapışıyor adaylık için...
Hillary Clinton’la, Donald Trump Amerikan seçimlerinin dünya çapındaki şöhretleri...
***
Hillary dışişleri bakanlığından geliyor...
Esasen Bill Clinton’un “Beyaz Saray’daki seks skandalı esnasında, Başkan’ın yanında olgun duruşu, kadınlığından ve ailesinden taviz vermeyen tavrıyla” dünya çapında bir saygınlığa kavuşuyor...
Kadınlar üzerindeki en büyük gücü buradan geliyor...
***
Hillary bu asaletini, aktif politika içinde kazandığı tecrübeyle birleştirdiğinden; adı hemen ön plana çıkıyordu...
“Amerikan seçmen sosyolojisi” Demokrat adayı; Cumhuriyetçi adaya göre avantajlı kıldığından Hillary’nin Amerika’nın yeni Başkanı olması ihtimali çok güçleniyor...
***
Hillary’nin başkanlığını engelleyebilmek için Cumhuriyetçilerin, “seçkinci adaylar yerine; tüm Amerika’ya hitap edecek, onun göçmen ruhunu, sinerjisini ve sıfırdan gelerek zirveye çıkabilen Amerikan Rüyası ruhunu yansıtacak bir politikacı bulması” şart gözüküyor...
***
Donald Trump milyarder ve çok başarılı bir işadamı...
Amerikalı’nın içinde var olan “kazanma duygusuna” hitap ediyor...
Ancak Trump, kitlelerin kendisinden sayıp empati kuracağı bir lider değil...
Çok zengin ve çok güçlü...
Amerikalı çok zengin ve çok güçlü yerine, “kendisi gibi olanı” daha fazla tercih ediyor...
Trump’ın Demokrat Parti adayını geçerek Amerikan Başkanı seçilmesi çok zor görünüyor...
KÜBALI MARCO’NUN GELECEĞİNİ MUSEVİ LOBİSİ TAYİN EDECEK... 3
İşte bu şartlarda; Iowa eyaletinde, “mucize çocuk Marco” bir anda ortaya çıkıyor ve aldığı sonuçla bütün Amerika’yı kendisinden söz ettirmeye başlıyor...
Marco Robio; 44 yaşında...
Dört çocuk babası “bebek yüzlü” yakışıklı bir politikacı...
***
Genç adamın Amerika’lıyı esas çarpan özelliği, annesiyle babasının bu ülkeye; Küba’dan göçmen olarak gelmeleri...
Marco doğduğunda Amerikan vatandaşı bile değil annesiyle babası...
O bir göçmen çocuğu ve annesiyle babası o doğduktan ancak dört yıl sonra Amerikan vatandaşlığına kabul ediliyorlar...
***
Küba’dan göç ettikleri Florida’da babası bir otelde barmenlik, annesi ise başka bir otelde temizlikçilik yaparak çocuklarını büyütüyorlar...
Marco dört kardeşin üçüncüsü...
Amerika’da seçkinlerin ve Beyaz Amerika’lıların partisi olarak bilinen Cumhuriyetçi partinin “zamanında Amerikan vatandaşı bile olmayan Kübalı göçmen bir ailenin çocuğunu” Başkan adaylarından biri olarak öne sürmesi “çok zekice bir hamle...”
Marco Cumhuriyetçilere öyle sesleniyor: - “Beni seçerseniz Demokratlar değil, biz kazanırız...”
***
Genç adam, Iowa gibi Beyaz Amerika’lıların yüzde 88’lik bir oranla yaşadığı, Marco gibi Hispaniklerin (İspanyol kökenli) sadece yüzde 5’de kaldığı bir bölgede, Ted Cruz ve Donald Trump’ın hemen arkasından üçüncü seçilerek ilk seçim başarısını kazanıyor...
***
İki gündür bütün Amerika “Iowa’dan birinci çıkan Ted Cruz’u, ikinci çıkan Donald Trump’ı değil, kıl payı farkla üçüncü çıkan Marco’nun seçim zaferini konuşuyor... Öyle ki milyarder işadamı Donald Trump;
-“Ben ikinci oldum... Beni mağlup ilan ediyorlar... Marco üçüncü oldu... Onu galip... Bu nasıl iş anlayamadım...” diyor...
AMERİKA’NIN CHE GUEVERA’SI GİBİ... 4
Marco; Kübalı bir göçmen ailenin çocuğu olmasına karşın, Amerikan seçmeninin en hassas can damarlarından birine dokunuyor ve “Bu yüzyıl Amerikan yüzyılı olacak...” diyor...
***
Seçimlerin yapılacağı ikinci eyalet New Hampshire...
Marco’nun Iowa’daki başarısı, bundan sonraki eyaletlerde ibrenin kendisine dönmesine olanak sağlayacak mı?..
Son anda bütün tahminleri altüst ederek gelen bu “sihirli sürpriz çocuk”, Cumhuriyetçilerin, istediği taze kanı verip adaylığı kazanabilecek mi?..
***
Şimdi Amerika’da herkes bu soruyu soruyor...
Cumhuriyetçi adayın Ted Cruz mu, yoksa Marco mu olacağını, Cumhuriyetçiler üzerinde çok etkili olan Musevi lobisinin vereceği kararın belirleyeceği ifade ediliyor...
Amerikan politikası yeni seçimlerle değişir mi değişmez mi?..
Cumhuriyetçi adaylardan ‘New Jersey valisi Chris Christe; gazetecilere çıkışıyor...
-”Marco’ya soru sorun... Neyi nasıl yapacakmış anlatsın... Ona soru sormuyorsunuz... O da hiçbir şeyi anlatmadan yarışta öne geçiyor... Sorsanıza neyi nasıl yapacakmış... O sorulara verecek bir cevabı yok...”
***
Medya Marco’ya neyi nasıl yapacağını şimdilik sormuyor...
Şu anda fazla bir önemi yok bu sorunun ülkede...
Amerika; seçimlerde parlayan yıldızını bulmuş gözüküyor...
Kübalı göçmen bir ailenin Cumhuriyetçi çocuğu...
Marco bu seçimlerde Cumhuriyetçilerin adayı olup, Demokratların adayını geçer mi?..
Yeni Amerikan Başkanı Küba’lı çocuk olur mu?..
Bu şu anda uzak bir ihtimal gibi gözükse de, ben; Newyork’ta patlamasını yakından izlediğim Marco ismine bir çentik atıyorum...
***
Bu seçim ve gelecek seçim onu izlemeye devam edeceğim...
Küba’lı Marco;; Castro iktidara gelince tası tarağı toplayarak Amerika’ya göç eden bir aileden geliyor...
Amerika’nın Che Guevera’sını andıran çocuk, Che Guevera’nın Küba’da iktidara gelmesinden kaçan bir aileden çıkıyor...
Kaderin böylesine ne denir ki?..