Ölüm yıldönümünde Enver ve Dedem...
.
1880’de İstanbul’da bir memurun oğlu olarak dünyaya geldi Enver...
Yaşadığı dönemden bugüne kadar hakkında çok yorum yapıldı...
***
“Enver Paşa” adlı eserinde Şevket Süreyya Aydemir, “1908-1914 arasında; imparatorluğun tek söz sahibi olan, genç, inançlı, muhteris, kaderci aynı zamanda kaderini yaratan adamdı...” der onun için...
***
Bugün Enver’in ölümünün 96. yılı...
Hayatı, Türkiye’de yaşayan insanların büyük çoğunluğunun geçmişine acı bir şekilde değdi Enver’in...
Bugün insanlar; onun hayatından dersler çıkartıp, ibret alırlar mı bilinmez; ancak gazeteci-yazarların görevi; tarihe ışık tutarken, tarihe tanıklık etmek ve “ibret”leri ortaya sermektir...
***
Gazetecinin dedesi; Ruslarla Sarıkamış’ta savaşmak için Doğu sınırına gönderilen iki tümenin içindeydi...
Ordu 90 bin kişilikti...
SARAY’A DAMAT OLUP, BİRKAÇ GÜNDE “PAŞA”LIK ALAN ADAM...
1908’de Genç Türkler darbesi ile yıldızı parlayan Binbaşı Enver’in hızlı yükselişi 1913’te Yarbayken aynı yılın sonlarında Albaylığa, 19 gün sonra generalliğe, yükselmesi ile başladı...
***
Kabineye Savunma Bakanı olarak girdi; arkasından Genelkurmay Başkanlığı’nı bir süre sonra da Başkumandan Vekilliği yetkilerini elinde topladı...
ENVER’İN HAYALLERİ VE NACİYE SULTAN’LA EVLİLİĞİ...
Naciye Sultan’la evlenip, Saray’a; Padişah’a damat oluşu da bu döneme rastladı...
Enver; kendini zirveye ulaştıran basamakları kendi elleriyle döşüyordu...
***
Hayal gücü genişti...
Hayal gücünün genişliği ile gerçeklerin zıtlığının; birbirine karıştığı zamanlar; kararlarının ağır bedelini ülke ve insanlar hayatlarıyla ödediler...
***
Hayallerini süsleyen İran, Hindistan, Turan ve Kafkasya’ya hakim olmak düşüncesi; o günün şartlarında gerçek temellere oturmuyordu...
***
Cemal Paşa anılarında “Hakikati söylemek gerekirse, Enver Paşa’nın istediği Birinci Kanal Seferi’ni yaptığımız zaman hiç kimse bu Kanalın nasıl geçileceğini bilmiyordu...” diyordu...
***
“Sefer” gerçekleştiğinde; Kanal Türk askerlerinin cesetiyle dolmuştu...
***
Kanal felaketinden önce Sarıkamış’ta yaşananlar ise tam bir felaketti...
ENVER’İN; EKSİ 25 DERECEDE ORDUYA HÜCUM EMRİ...
90bin askerden 10 bininin sağ kalabildiği, özellikle de donmaktan zor kurtulabildiği bu sefer, sonuçları açısından korkunçtu...
***
Hayatında Alay kumandanlığı dahi yapmamış olan Enver; tecrübeden ziyade gençliğinin getirdiği coşkuyla kumanda etti ordusuna... Amaç 1878 Berlin Antlaşması’nda kaybedilen toprakları geri almaktı ve Enver hayal gücüyle başarılı olacağına inanıyordu...
***
Ordu Kumandanı Hasan İzzet Paşa’nın hava şartları, soğuk, karın şiddeti gibi uyarılarına kulak asmadı...
Sarıkamış gibi bir bölgede, Aralık ayının ortasında; taarruz emri verdi; 1914 yılında...
Ordunun ölüm emriydi bu...
***
Yollar karla kaplıydı...
Kimi yerlerde karın kalınlığı birbuçuk metreyi bulmaktaydı... Sıcaklık eksi 20 ila 25 derece arasında seyrediyordu...
***
Çatışmalar esnasında Mehmetçik saatte ancak bir kilometre yürüyebiliyordu... 25 kilometrelik Allahuekber Yaylası’nda kar kalınlığı bir metreyi aşıyordu...
***
Gece gündüz demeden yürünmeye çalışılan yolda açlıktan, yorgunluktan ve dondan 10 bin kişi ÖLDÜ... Üçbin kişi ancak Sarıkamış’a ulaşabildi...
80 BİN KİŞİNİN ÖLÜMÜ; DONMUŞ PARMAKLARLA KALAN BİR OSMANLI...
Savaş sonunda Osmanlı Ordusu’nun kaybı 80 bin kişiydi...
***
Gazetecinin dedesi; asker geçmişinde alay bile yönetmeyen Enver’in taarruz emrinin sonunda; savaştan donmuş ayak parmaklarını kaybederek kurtulabildi...
Bir daha doğru düzgün yürüyemedi...
***
O günlerde genç bir Osmanlı’ydı..
ENVER’LE; MUSTAFA KEMAL’İN İBRETLİK GÖRÜŞMESİ...
Sarıkamış felaketinden sonra orduya katılıp görev almak için Sofya’dan gelen Mustafa Kemal ile Enver arasında bir konuşma geçti...
Mustafa Kemal konuşmayı şöyle anlattı;
***
“Enver Paşa, zayıf düşmüş, rengi solmuş bir haldeydi...
Söze ben başladım:
·Biraz yoruldunuz.
·Yok, o kadar değil.
·Ne oldu?
·Çarpıştık... O kadar...
·Şimdi vaziyet nedir?
·Çok iyidir!..”
***
Savaş felaketle sonuçlanmış 80 bin kişi ölmüş, kalan on bin kişi donmuş sakat kalmıştı...
Enver bu şartlarda; Mustafa Kemal’e; “Vaziyetin çok iyi olduğunu” söylüyordu...
***
Mustafa Kemal daha sonrasını şöyle anlattı:
- “Enver’i daha fazla üzmek istemedim. .. Sözü kendi işime getirdim...
Numarası 19 olan bir tümene beni kumandan tayin buyurmuşsunuz... Bu tümen nerededir... Hangi kolordu ve ordunun emrinde bulunuyor?...”
***
Enver hiç beklemediği cevap verdi Mustafa Kemal’e...
-“Bunun için Genelkurmayla görüşürseniz daha kati malumat alabilirsiniz...”
***
Bunu söyleyen Enver; o sırada Başkomutan Vekili’ydi...
19. tümene komuta görevini kendi imzasıyla Mustafa Kemal’e kendisi vermişti...
Ancak tümenin nerede olduğu ve nereye bağlı olduğu konusunda en ufak bir bilgisi yoktu...
-“Genelkurmay’a sorun...” diyordu...
-“Nerede olduğunu?..”
***
“O halde sizi daha fazla rahatsız etmeyeyim... Ben Genelkurmayla görüşürüm...” dedi ve kalktı Mustafa Kemal...
***
Konuştuğu kişi, Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı Ordusu’nun komutanlığını yapan Enver’di...
Tıpkı bugün gibi bir 4 Ağustos’ta; 42 yaşında, öldü Enver...