Şampiy10
Magazin
Gündem

Ladino Museviler Yasmin Levy ve gazeteci...

.

ABONE OL
Vatan Haber

Telefonda;

-“Yasmin Levy’nin konserine davet etsek gelir misiniz?..” dediklerinde;

Karşındakine bıkkınlık veren; ‘durup dururken nereden aradık’ dedirtecek detaylı sorulara geçiyordu gazeteci...

-“Nerede olacak?..

Ne zaman yapılacak?..

Hangi saatte konser?..

Konser günü haftanın hangi gününe geliyor?..”

***

Sorular bitmek bilmiyordu..

Çocukları doğduktan sonra bir yere gidebilmek için, o kadar çok şeyin denk gelmesi gerekiyordu ki; çoğu zaman halkla ilişkilerciler, davet etmeye yeltendiklerine bin pişman kapatıyorlardı telefonu...

***

Yasmin Levy konseri için arayan halkla ilişkilerciler de ondan yana umutsuzlar...

Oysa Yasmin Levy ismini duymasıyla; ikinci telefon arasında “öyle saatler yaşıyordu ki Gazeteci; konser ‘ben buradayım’ diye bangır bangır onu çağırıyordu...”

***

Yasmin Levy’nin Sevda şarkısını dinlemeye başlıyordu ve bir anda çarpıldığını hissediyordu...

Firuze’yi dinlerken ise, sesi soluğu kesiliyordu...

***

Sevda ve Firuze Türkçe şarkılardı...

Melodisini biliyordu; ritmini biliyordu; sound’unu biliyordu...

Ne çarpıyordu peki onu öylesine?..

***

Yasmin Levy’nin muhteşem sesi...

İkincisi;

Parçaya yaptığı vurgu...

Fakat; hepsinden öteye parçaları dinlerken; ruhumun debisinin gitgide derinleştiğini hissediyordu...

Öyle bir dille söylüyordu ki şarkıları Yasmin Levy; hayatı boyunca ses, müzik ve dilin böylesine “estetik bir aqustik”le mixlendiğine şahit olmadığını fark ediyordu Gazeteci...

***

Önce İspanyolca gibi geliyor dili;

Ancak sadece İspanyolca; açıklayamıyordu Yasmin Levy’nin şarkılarındaki sound’u...

-“Acaba İbranice motifler mi sağlıyor bu durumu parçalarda” diye bütün vücut enerjisini kulağına fokusluyordu Gazeteci...

***

En sonunda anlıyordu ki; bu inanılmaz parçaları Yasmin Levy; Yahudi İspanyol’casıyla (Ladino) seslendiriyor...

***

Parçaları birkaç kere dinlemesine rağmen, bir türlü tekrar dinlemekten alıkoyamıyordu kendisini...

***

İkinci telefon konuşmasında; o çoktan konsere gitmeye karar vermiş bulunuyordu...

O kadar ki, 7 yaşına basan çocuklarını “kulaklarının böyle muhteşem bir müzikle açılması için” onları da konsere götürmeyi düşünüyordu...

*****

ADİO KERİDA... SALON YIKILIRKEN...

Konser gecesi; Zorlu Gösteri Merkezi en dolu gecelerinden birini yaşıyordu...

Gazeteci; muhteşem bir sesi ve yorumu dinlemek üzere oradaydı...

***

İsrail’den gelen Musevi bir sanatçıydı Yasmin Levy... Babası İzhak Levy; Manisalı Türk Musevisi bir müzisyendi...

İsrail Devleti kurulunca, oraya gidiyor ve İsrail Radyosu’nda müzisyen olarak görev yapıyordu...

Annesi de kendisi gibi yorumcuydu...

***

İlk kez 21 yaşında annesinin sahnesinde sahne alıyordu Yasmin Levy...

***

Parçaları o kadar aşkı, o kadar hüznü, o kadar duyguları çağırıyor ki; saatler geçse de ses ve melodilerin içinden çıkmak istemiyordu Gazeteci...

***

Firuze; Sevda’dan sonra Mal de l’amor; La Alegria geliyordu salonda...

Ve nihayet Yasmin Levy; en büyük hiti Adio Kerida’yı söylemeye başlıyordu...

Salon yıkılıyordu...

***

Gazeteci’nin ise içi yıkılıyordu...

*****

MUSEVİ BİR AŞK...

Adio Kerida’yı (Elveda Kerida) dinlerken; göğsünden fışkıracakmış gibi çarpan yüreği; bir anda Atina yıllarına gidiyordu Gazeteci’nin...

***

Hayatından alaboraların eksik olmadığı esmer günlerinde; ona kalbinin tüm güzelliklerini açıp; destek olmaya çalışan Nora’yı düşünüyordu...

***

Nora Atina’da tanıdığı hali vakti oldukça yerinde bir Musevi kadındı...

Eşinden ayrılıyor ve bütün gücüyle iki çocuğunu büyütmeye ve yetiştirmeye çalışıyordu...

***

Tertemiz bir kalbi vardı Nora’nın...

Ortak kız arkadaşlarından “Gazeteci’nin temiz kalpli bir insan olduğuna kanaat getiriyor”; ve sevgili olarak atan yüreğinin tüm sevgisini; mesleki olarak zor günlerinde ona yardımcı olmaya çalışarak göstermeye çalışıyordu...

***

Kaderin garip cilvesi;

Hayat Gazeteci’yi büyütmek için, aynı zamanlarda iki Musevi kökenli insanı hayatına sokuyordu...

“Birisi hayatına destek; diğeri ise köstek” olmak üzere geliyordu hayatına Gazeteci’nin...

Köstek olanı ona yapmadığını bırakmıyordu Milliyet gazetesindeki yıllarda...

***

Gazetesinden atılması; onun gazetecilikten silinmesi için elinden gelen her darbeyi yapıyordu...

En çaresiz günlerinde Musevi kökenli gazeteci şefine karşı, Musevi kökenli sevgilisi Nora’yla konuşuyordu Gazeteci;

***

-“Ne istiyor bu adam benden Nora?..” diyordu...

Musevi sevgilisi Nora; aynı etnisiteyi taşımanın verdiği mahçup bir özgüvenle;

-“Senden ürküyor...” diyordu;

-“Onun için; seni bir an önce yok etmeye çalışıyor...”

***

Hayat o günlerde Gazeteci’ye unutamayacağı bir ders veriyordu...

İnsan denilen varlığın; etnisite, ırk, renk, milliyet, millet, din, mezhep üzerinden sınıflandırılamayacağını en açık haliyle gösteriyordu...

***

Aynı etnisitenin iki insanı; kadın ve erkek; biri Gazeteci’nin hayatını mesleki olarak bitirmeye çalışırken; diğeri ona hayat vermek için kalbine masaj yapıyordu...

Gazeteci; o günlerde en ağır tecrübeyle o dersi aldığında henüz 30 yaşındaydı...

***

Bir kez daha anlıyordu ki; “herhangi bir sınıfı, aidiyeti, milleti, milliyeti, dini, mezhebi, kültürü ötekileştirmek” hayata ve insana karşı yapılacak en büyük haksızlıktır...

Hayatı okumayan; gerçeği anlatmayan bir safsatadır kafatasçılık...

***

Adio Kerida...

Yazarın Diğer Yazıları

  1. Beethoven; çocukluk aşkıyla...
  2. Altın Kelebek ödülündeki Diriliş Ertuğrul dizisi olayının derin kodları...
  3. Aydın Doğan ve Altın Kelebek ödül töreni...
  4. 12 yaşındaki çocukla bakıcısının aşkından çıkan sanat...
  5. ‘Erkek bedeninin yükünü arzulayan kadın...’
  6. Leonard Cohen; anlarız ki bir gün herkes yeniliyordur...
  7. Hollywood’daki ‘Proje’ sanatçıların; Trump’a hakaret kampanyalarındaki gizli misyon...
  8. Kadın tacizlerinden medet uman Amerikan medyasının rezil olduğu seçim...
  9. Mandela’nın hayatı ve efsane sözleri...
  10. Amerikan derin devletinden seçime saatler kala gelen kritik mesaj...“Hillary temiz...”

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.