İyi bir Galatasaray taraftarının maçtan önce söyledikleri...
.
Amerika’da eğitim görmüş makine mühendisi Bursa’lı işadamını geçtiğimiz yaz tanıyorum...
***
İyi bir Galatasaray taraftarı olduğunu; ayda iki kez Galatasaray’ın maçları için; ailesiyle Bursa’dan İstanbul’a geldiğini öğreniyorum...
***
Maçları Bursa’dan kalkıp İstanbul’a gelerek; Arena stadında izleyecek kadar “iyi bir Galatasaray’lı...”
***
Geçen hafta Cuma günü çocukların yaş günü için İstanbul’a geliyorlar...
-“Yaş günü partisiyle, herhalde Galatasaray-Beşiktaş derbisini bir arada düşündünüz...” diyorum...
-“Hayır...” diyor...
-“Galatasaray-Beşiktaş derbisine kalmayacağım... Onu statta seyretmek istemiyorum...”
***
Hayret ediyorum...
İstanbul’a hazır gelmişken; onun gibi bir Galatasaray’lının derbiyi izlemek istememesinin altındaki “duyguyu” çıkarmaya çalışıyorum...
-“Bu maçta Galatasaray’ın kazanmasını istemiyorum... Bu maçta beşincilik kazanılıp UEFA hakkı elde edilecek olsa da istemiyorum;” diyor...
-”Bunun Beşiktaş’la bir ilgisi yok... Fenerbahçe’nin şampiyon olmasını istemiyorum...
Bu uğurda Galatasaray’ın beşinci olup, UEFA’ya gidemeyecek olması da bir anlam ifade etmiyor benim için... Galatasaray’ın UEFA’ya gitme yerine, Fenerbahçe’nin şampiyon olmaması bana daha doğru geliyor...”
TEŞEKKÜRLER GALATASARAY... (2)
Makine mühendisi “iyi bir Galatasaray taraftarı” dostumu dinledikçe; Galatasaray-Fenerbahçe rekabetindeki saiklerin; Beşiktaş’la ilgili olmadığını fark ediyorum...
***
Bunu anlayınca; derbi öncesi Fenerbahçeli yöneticilerin; Galatasaray’ı ateşlemek uğruna uyguladıkları politikayı daha iyi anlıyorum...
***
Fenerbahçe yöneticisi Mahmut Uslu kardeşim; Galatasaray’ı tetiklemek için, derbi öncesi elinden gelen her şeyi yapıyor...
O bir Fenerbahçe yöneticisi... Böyle yapmakta sonuna kadar haklı...
Bunda kızacak bir şey bulamıyorum...
***
Önceki akşam babacık’la baş başa Galatasaray-Beşiktaş derbisini seyrediyoruz...
Galatasaray takımı; inanılmaz bir mücadele performansı sergiliyor...
***
Sabri; tribünleri ayağa kaldırmak için, saha içinden tezahürat başlatıyor...
Galatasaray’lı futbolcular deliler gibi, ya da aslanlar gibi savaşıyorlar...
***
Beşiktaş takımı, ilk yarı, baskı karşısında ne yapacağını bilemez bir halde, 0-0’ı korumaya çalışıyor...
***
Galatasaray tribünleri makine mühendisi dostumun duygusal durumunun aksine; “Beşiktaş’a yönelik en galiz tezahüratı yapıyorlar...”
Galatasaray; Beşiktaş derbisinde sanki bir ölüm kalım savaşı veriyor...
***
Devre arasında Başkan Fikret Orman; Beşiktaş soyunma odasına gidip futbolcularla konuşma ihtiyacı hissediyor...
Şampiyonluğa oynayan Beşiktaş açısından vahim bir durum ilk devre...
***
Duygularımı check ediyorum...
-“Dürüstçe cevap ver...” diyorum kendi kendime...
-“Galatasaray’ın böyle oynamasından mutlu musun, mutsuz mu?..”
***
İçimin derinlikleri şöyle cevap veriyor;
-“Evet mutluyum... Böyle oynamasa ve Galatasaray yatar gibi oynasa, ben mutlu olmayacağım... Ben Beşiktaş’ın; Galatasaray’ı oynayabileceği en iyi oyununda yenmesini istiyorum...
Futbol eğer bir rekabetse; rakibini en iyi halinde yenmek istiyorsun... İçten içe, derinden derine rakibinin en iyi durumda olmasını istiyorsun... O maçı pas geçer gibi oynarsa; kendi takımının gücünü hissetmiyorsun...
O iyi olur ve sen kazanırsan; o zaman kendini iyi hissediyorsun... Beşiktaş’ın gücünü hissedebilmem için; Galatasaray’ın ölümüne oynaması gerekiyor...
O zaman kazanırsa Beşiktaş bir anlam ifade edecek galibiyet...”
BEŞİKTAŞ ŞAMPİYON OLACAK ANNECİK... (3)
İlk yarı Galatasaray’ın müthiş baskısı ve performansıyla bitiyor...
İkinci yarı; fizik gücü rakibinin üstünde olan Beşiktaş ağır basmaya başlıyor...
***
Sosa’sı; Oğuzhan’ı, Cenk’i ve Gomez’i sahneye çıkıyor...
Beşiktaş; Beşiktaş gibi oynamaya başlıyor...
***
Hayatımın en güzel Galatasaray-Beşiktaş derbilerinden birini izliyorum...
O kadar geriliyorum ki; gerildikçe derbinin muhteşemliğine şapka çıkartıyorum...
***
Derbide hissediyorum ki; Beşiktaş bu sene şampiyon olacak...
Tanrı’nın bana, ikiz çocuklarımı verdiği yıl Beşiktaş’ın iki kupayla şampiyon olması; “ilahi düzenekin bir parçası”;
Annecik’i kaybettiğim yıl da Beşiktaş’ı şampiyon olacak biliyorum bunu...
***
Bunun Mahmut Uslu’nun maçtan önce korktuğu “Galatasaray’ın şike dürtüsüyle” bir ilgisi yok...
Bu Tanrı’yla annecik ve benim aramdaki bir konu ve duygu...
***
Annecik’in benden ayrıldığı bu yıl; Beşiktaş şampiyon olacak bunu hissediyorum...
Ben Tanrı değilim...
Tanrı gibi hayatta ne olacağına kadir değilim...
Ancak Tanrı’yı içimde hissedebiliyorum...
Öyle hissediyorum...
BU YAZIYI YAZARKEN BAŞAKŞEHİR-FENERBAHÇE... (4)
Yazıları akşam 18 sularında yazmaya başlıyorum...
Saat 20-20.30 civarı yazılar bitiyor, gazeteye gönderiliyor...
***
Dün akşam bu yazıyı da, saat 20’ye kadar yazıyorum...
Sonra Başakşehir-Fenerbahçe maçı başlıyor...
***
İlk yarısı 0-0 bitiyor maçın...
İkinci yarısında ise, Başakşehir bir gol atıyor...
Televizyonun sesi açık değil...
Ancak ikinci gol gelince, bir not eklemek ihtiyacı hissediyorum...
***
Yazı esnasında ve derbi sırasında Tanrı’yı içimde hissetmemin; Başakşehir-Fenerbahçe maçıyla hiçbir ilgisi yok...
***
Benimle; Tanrı, annecik ve Beşiktaş arasındaki bir mesele bu...
Annecik’e şöyle söylemek istiyorum;
-“Beşiktaş şampiyon oluyor; seni kaybettiğim bu yıl annecik...”
Rahat uyu sen...