İstanbul’un darbeler tarihi... Saltanat arabasını kullanarak; bombalı saldırıdan tek başına kurtulan Abdülhamit olayı!..
.
Türkiye’nin tarihi bir darbeler tarihidir...
Bu ülkede darbeler, girişimler, suikastler hep olmuştur...
Bunlar 27 Mayıs 1960’da başlamazlar...
Öncesine gerçekleşmiş, gerçekleşmemiş nice darbe öyküsü vardır...
Onları okuyunca insan bir tuhaf olur; “nasıl bir siyasi gelenekten geldiği” konusunda derin hesaplaşmalara savrulur...
O savrulmalar; acıyla, hüzünle ve ibretle noktalanır...
***
Şimdi size anlatacağım siyasi darbe amaçlı bombalı saldırının tarihi yine bir Temmuz ayıdır...
“Otokratik” bir yönetim gösterdiği söylenen 2. Abdülhamit’e düzenlenir...
***
Yine bir Cuma gününe denk düşen 21 Temmuz 1905’de geçekleşen saldırı İstanbul’da olur...
Amaç uzun yıllardır iktidarda olan 2.Abdülhamit’i iktidardan düşürmektir...
***
Tarihe Bombalı Olay olarak geçen suikasti şöyle anlatır tarih kitapları:
***
“1878’den beri ülkeyi otokratik bir rejimle yöneten 2. Abdülhamit’e normal yollardan muhalafet edemeyenler 21 Temmuz 1905’te Yıldız Camii’nden çıkarken bir bombalı saldırı düzenlediler...
***
Abdülhamit cuma namazlarını Yıldız Sarayı’nın kapısından 300-400 metre uzaklıktaki Yıldız Camii’nde kılardı...
***
Belirli ve alışılmış kişilerden başka kimse; Cuma naması için padişahla beraber camiye giremezdi... Her tarafta bendeler, hafiyeler, sivil polisler olurdu...”
***
21 Temmuz 1905 günü yine böyle bir törende, İstanbul’un her yerinden duyulan korkunç bir patlama oldu...
İnsan cesetlerinin kanlı parçaları, taşlar ve topraklar etrafa savruldu...
***
26 kişi ölmüş, 58 kişi yaralanmış,
20 at ve 17 araba parçalanmış, cami hasar görmüştü...
Ancak Abdülhamit sağ ve salimdi...
***
Patlamadan sonra evhamı ile tanınan Abdülhamit; kendini kontrol etmeyi başararak sadece;
“Ne var ne oldu?..” diye sormakla yetinmiş, ardından kılıç çekerek avluya doluşan süvari birliğine;
“Korkmayın, korkmayın...” dedikten sonra, saltanat arabasına atlayıp, dizginleri bizzat eline alıp olay yerinden süratle ayrılmıştı...
***
O gün ve ertesi gün kendisine geçmiş olsun diyenlerle ilgilendi...
Daha sonra sarayın etrafına yeni ve daha güçlü duvarlar diktirdi...
*****
SUİKAST NEDEN BAŞARISIZ OLDU?..
Suikast neden başarısız oldu?..
Olayın en yakın tanıklarından Woods paşanın anlattığına göre; Abdülhamit önce Şeyhülislam Cemalettin Efendi ile ayaküstü sonhbet etmiş, ardından Saray Ahırı müdürüne talimatlar vermişti...
***
Tanıklardan Abdullah Bedevi ise; Harbiye Mektebi’nde bulunan İhtilalci Askerler Cemiyeti üyesi Rıza isimli öğrencinin Abdülhamit’e dilekçe vermesi yüzünden; Abdülhamit’in birkaç dakika geciktiğini iddia etmişti...
***
Bu iki üç konuşmanın neden olduğu birkaç dakikalık gecikme, Abdülhamit’in hayatını kurtarmıştı...
Olayın arkasında Ermeni komitacılarla birlikte İttihatçıların da olduğu iddia edildi...
*****
148 KİLO PATLAYICI VE YERALTI TÜNELLERİ...
Olayı soruşturmak üzere bir komisyon kuruldu, yolda bulunan bir lastik parçasının izi sürülerek arabanın markası tespit edildi...
***
Markadan kalkarak arabaya, arabadan da suikastçilere ulaşıldı...
İstanbul’un değişik semtlerinde baskınlar yapıldı, değişik mekanlarda depolanmış 148 kilo Milinit adlı patlaycı malzeme çıktı...
Osmanlı Bankası ve Galata Köprüsü’nü uçurmak üzere kazılmış yeraltı tünelleri bulundu...
*****
TEVFİK FİKRET’İN SÖZLERİ...
Sadece İttihatçılar değil; Abdülhamit’e karşı olan başkaları da Bomba Olayı’nı destekliyorlardı...
***
Abdülhamit’in siyasi muarızlarından Tevfik Fikret (İttihatçı değildi) 1908’den sonra yayınladığı “Bir Anlık Gecikme” isimli şiirinde günümüz Türkçesiyle şöyle yazıyordu;
“silkip yüzyılların boyunlarındaki ilmiklerini en çetin...
bir uykudan uyandırır milleti dehşetin...
Ey şanlı avcı tuzağını boşuna kurmadın...
Attın fakat yazık ki yazıklar ki vuramadın...
bir kavmi çiğnemekle bugün eğlenen alçak... Bir anlık gecikmeye borçlu bu keyfini...”
Fikret bunları ancak yıllar sonra; Abdülhamit’in tahttan inmesinden sonra yazacaktı!..
*****
ABDÜLHAMİT’İN SUİKAST DÜZENLEYENE KARŞI TAVRI...
Olayı soruşturmak üzere kurulan komisyon; yüzlerce tanık dinledi; binlerce sayfa fezleke tuttu...
Suikastçilerin bir bölümü ölmüş, bir bölümü yurt dışına kaçmıştı...
***
Planlar hakkında her türlü bilgiye sahip olduğu sanılan Hacı Nişan Minayan adlı komitacı, konuşmamak için bileklerini teneke ile keserek intihar etmişti...
***
17 Aralık 1905 günü; mahkemenin karar vermesinden bir gün önce; Belçika Hükümeti Osmanlı İmparatorluğu’na bir nota verdi... Yakalanan Joris isimli hükümlünün ‘affedilmesini ve Belçika’ya verilmesini’ istiyordu...
***
İstanbul; Belçika’nın notasına kulak asmadı... 18 Aralık 1905 günü Joris’i idama; diğer sanıkları da hapse mahkum etti...
***
Bu arada Joris hapishane hücresinden saraya getirildi...
Abdülhamit’le aracısız görüştü...
Bağlı bulunduğu Ermeni komitaları aleyhine çalışmak ve bunların hareketleri hakkında bilgi vermek üzere Sultan Abdülhamid’in hizmetine girdi...
***
Beşyüz altın yolluk bağışlanarak Sirkeci’den trene bindirildi ve gitti...
Abdülhamid’i ortadan kaldırmak için görev kabul eden Joris; çok geçmeden Abdülhamit’in hafiyesi olarak Avrupa’ya döndü ve hayli hizmet etti...
***
Abdülhamit’in suikastçilere karşı tavrı ilginçti... 33 yıllık iktidarının yaklaşık 30 yılında muhaliflerine göz açtırmayan Abdülhamit döneminde, siyasi nedenlerle asılan kişi sayısı bir elin parmaklarını geçmez...
***
İdam cezaları hapse; hapis cezaları çoğunlukla sürgüne çevrildi... Sürgündeki muhaliflere uslu durmaları karşılığında maaş verildi...”
***
Türkiye’nin de Osmanlı’nın da; siyaset ve iktidar tarihi; çok acı ve ibret verici olaylarla doludur... Bu olayların bilgilerine vakıf olanlar; bugünleri anlarken; biraz daha avantajlı olurlar... Ne var ki sözkonusu avantajlar, yaşanan hüzünleri gidermezler... O hüzünler derin derin yaşanmaya devam ederler...
(Öteki Tarih-Ayşe Hür)