İlker Başbuğ konuşuyor; “ABD; Fetullahçı örgütün tasfiyesini mi arzuluyordu?..”
.
Darbe girişiminin olduğu günden bu yana; dile getirdiğimiz önemli bir gerçeğin; nihayet Genelkurmay eski Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ tarafından söylenmesi; tarihi taşların yavaş yavaş yerine oturacağını gösteriyor...
***
İlker Başbuğ CNN Türk’te Ahmet Hakan’a;
-“Fetullah Gülen grubunu darbeye iten istihbarat unsurları, bu darbenin başarısız olacağını biliyordu...” diyor...
-“Fetullahçılar ise kendilerinin başarılı olabileceklerini düşünmüş, ya da bu kalkışmayı kendileri açısından son çare olarak görmüş olabilir...”
***
İstihbarat güçleri tarafından kullanılan insanlar ve örgütler bir süre kendi açısından temel bir zaafa ve önüne geçemedikleri bir hataya düşüyorlar...
***
Elemanlar ve örgütler; yıllar içinde sırtlarını dayadıkları; istihbarat örgütlerinin derin bağlantılarına fazlaca güven duymaya ve her şeyi yönetebileceklerine inanmaya başlıyorlar...
***
Onlara göre; dünyadaki olaylar istihbarat örgütlerinin inisiyatifinde cereyan ediyor; onlar da bu güçleri arkalarına aldıklarından; kendilerini yapacakları hukuksuzluklar konusunda ‘güvende’ hissediyorlar...
***
Oysa istihbarat servisleri; ilişkide oldukları elemanları, örgütleri ‘çıkar’ ilişkisi temelinde ve süreli barındırıyor...
‘Çıkar’ ilişkisinin süresinin dolduğu veya bozulduğu dönemlerde; “var olan ilişki de nitelik değiştiriyor...”
***
Fetullahçı örgütlenme ABD’nin içinde yürütüldüğünden, darbe girişimlerinden CIA’in haberdar olmadığını, söylemek abes olur...
***
Ancak CIA gibi bir istihbarat örgütü ve genel anlamda ABD’yi, Fetullahçı örgütlenmeyle temas halindeki CIA istihbarat elemanları yönetmiyor...
Onlar “görevlerini” yaparken, başka bir üst akıl başka bir başka politikayı yürürlüğe sokuyor...
***
Fetullah’çı örgütün iddialarıyla hapis yatan Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ; “Fetullahçıların darbe girişiminde bulunurken, başarılı olacaklarını zannetiklerini, ancak onları teşvik eder görünen istihbarat teşkilatının (CIA’yi kastediyor), darbe girişiminin başarısız olacağını başından beri bildiğini söylüyor...
***
Başbuğ’un değerlendirmesi ‘kurmay’ bir değerlendirme olarak tarihe geçiyor... Amerika Birleşik Devletleri; Mısır’da Sisi için verdiği sınırsız desteği, bu darbe girişimi için vermiyor...
***
Başbuğ’un sözlerinden; başından beri kastettiğimiz çok önemli bir gerçek daha ortaya çıkıyor...
“CIA; eğer İlker Başbuğ’un dediği gibi; Fetullahçı darbe girişiminin başarısız olacağını baştan biliyorsa; bu durumda; darbe girişimine karşı çıkmayarak; Fetullahçı yapının tasfiyesini istemiş oluyor...”
***
İstihbarat servisleriyle iş tutan eleman ve örgütler; bir süre sonra “kendilerine ve konumlarına gereğinden fazla önem atfetmeye başlıyorlar...
Arkalarındaki gücün her zaman yanlarında duracağına inanıyor; “eski günlarin ila nihaye” süreceğini zannediyorlar...
***
Oysa hayat değişiyor...
Gücü hala ellerinde tuttuğunu zanneden eleman ve örgütler; ağır bodoslama dalışlar yaparken arkalarında hiç kimsenin kalmadığını, ancak iş işten geçtikten sonra fark ediyor...
***
Geçmişin bu dramatik tecrübeler; sonraki kuşaklar için ‘ibret’ oluyor mu?..
Pek emin değilim...
DARBELER GÖREN BEŞİKTAŞ BAYRAĞI...
Gazeteci; darbelerin fısıltısını bile duymadığı günlerin birinde; bir öğle vakti babasına şöyle diyor:
-“Bu sene Beşiktaş şampiyon oldu... Yıllardır şampiyon olduğumuz sezonun sonunda büyük bir Beşiktaş bayrağı asmak nasip olmadı... Bu yıl kulübe söyleyeceğim... En büyük bayraklardan birini getirsinler... Çatıdan aşağı doğru, evin yüzünü kaplayacak şekilde assınlar...”
***
Söylediğini yapıyor ve kulübü arıyor...
Bir hafta sonra kulüpten iki kişi geliyorlar ve çatıdan yere uzanan 9’a 6 metre boyutlarındaki Beşiktaş bayrağını Boğaz’daki eve asıyorlar...
***
Bayrak bir ay kadar Boğaz’daki evlerinde asılı kalıyor...
Gazeteci okulların tatile girmesini izleyen günlerde; çocukları ve babasıyla İstanbul dışına gidiyorlar...
Giderken evlerinde Beşiktaş bayrağı asılı kalıyor... -“Yazın burada asılı kalsın bayrak... Döndüğümüzde bakarız...” diyor Gazeteci...
***
Koca Beşiktaş bayrağı evin cephesinde asılı; onlar yola çıkıyor Bodrum’a gidiyorlar... Üzerinden 3 hafta geçiyor...
Bir gece Bodrum’da otururlarken; aniden haber geliyor;
“Darbe için girişim başladı... Silahlı çatışmalar var... Uçaklar çok alçaktan uçuyorlar... Tanklar köprüye çıktılar...”
***
Gazetecinin aklına; onca hengame arasında “İstanbul’da evinde asılı bıraktığı büyük Beşiktaş bayrağı” geliyor... -“Bayrağa bir şey olmasa bari...” diye içinden geçiriyor...
***
Olaylar o gece ve hafta bütün hızıyla sürüyor...
İlk saatlerde darbeciler güçlü görünürken, sonra durum değişiyor...
İstanbul o hafta inanılmaz olaylar yaşıyor...
***
Tanklar Boğaz köprüsüne çıkıyorlar...
İnsanlar tanklara karşı direniyorlar...
Ateş açılıyor siviller ölüyorlar...
F-16’lar alçak uçuş yapıyor...
İstanbul Boğaz’ı şiddetli çatışmaların olduğu en hassas yerlerden biri haline geliyor...
***
Darbeciler; darbelerinin adının “Yurtta Sulh” olduğunu söylüyorlar...
Sivil iktidar; halkı “demokrasiyi korumak için” sokağa çağırıyor...
Halk sokağa fırlıyor...
Tanklar harekete geçiyor...
Darbecilerin bir kısmı; Beşiktaş Arena stadının çimlerine iniyorlar...
***
Tüm bu olaylar sırasında; 6’ya 9 ebadındaki büyük Beşiktaş bayrağı Boğaz’daki evin cephesinde asılı kalmaya devam ediyor...
***
Darbe girişiminin üzerinden üç hafta geçiyor...
Girişim bastırılıyor...
Tutuklamalar, yargılamalar, hesaplaşmalar bütün ağırlığıyla ülkenin gündemine hakim oluyor...
Evin ahalisi İstanbul dışında...
Evde bayrağı indirecek kimse yok...
Bu durumda; Beşiktaş Bayrağı, darbenin ağır gündemine şahit olmaya devam ediyor...
***
Önceki gün bir tanıdığı Gazeteci’yi arıyor... -“Tekneyle evin önünden geçtik...” diyor...
-“Beşiktaş bayrağı asılı olduğu yerde aynen duruyor... Ne darbe girişimleri gördü, ne çatışmalar, ne hesaplaşmalar...
Orada öyle asılı kalmaya devam ediyor o Bayrak...”
***
Bazen hayat; bir bayrak üzerinden kendini anlatır...
Vakurluğunu ve asaletini...
Gazeteciler’e düşen, tarihe tanık olmaktır...