İki ünlü sevgiliden; iki sevgililer gününde ayrılıp gidiverdim gecelerin dehlizine... (1)
.
Sevgililer Günü geliyor...
Sevgililer gününün haftasının başlaması, yine bir tuhaf ediyor içimi...
***
İçimdeki tezatlar kıpırdıyor...
Ruhumdaki zıtlıklar filizleniyor...
Kalbimin med cezirleri uyanıyor...
Duygularım yumuşamıyor, duygularım zıtlaşıyor...
***
İki ünlü sevgiliden dört yıl arayla iki sevgililer gününde “yaptığım veda”ların muhasebesini yapıyor kalbim...
Nasıl bir ruh halinin eseri olduğunu düşünüyor zatımın; düşünmekte olan beynim...
***
Sevgililer Günü’nde; hiç olmazsa güne mahsus sevgili gibi görünmeyi, davranmayı, geçiştirmeyi bile reddeden “arıza halet-i ruhiyem...”
Hayatı “sahici yaşama ısrarındaki” egzistansiyalist direnç, kalbimin sınırlarını zonklatıyor...
***
Sevgililer Günü’nde “dramdan mı besleniyor kalbim” ki; iki ünlü sevgiliden ayrılıveriyor, sevgililer gününe denk düşürerekten?..
Yoksa “varolan dram ruhani bir tesadüfle” sevgililer gününe mi denk düşüyor spiritüel halimden mütevellit;
Kestiremiyorum bu soruların yanıtını...
***
Bildiğim; sevgililer gününde her zaman sevgiyi değil...
Zaman zaman büyük ayrılıkları tecrübe ettiğim...
Sevgiyi egzersiz etmek yerine, sevgiyi muhasebe ettiğim;
İki ünlü sevgiliden ayrıldığım iki yazıyı da dün akşam yeniden okuyorum...
***
Birinin üzerinden onüç, diğerinin üzerinden dokuz yıl geçiyor...
Buna rağmen; yaşadığım “sevgililer günü” dramlarının heybetli endamı karşısında “kalbime sıkı sıkı sarılmak ihtiyacı hissediyorum...”
Orhan Veli gibilerin anlayabileceği bir ruh halini, onun kadar veciz anlatamamanın derin dramını yaşıyorum...
Orhan Veli’nin ruhuna hitaben; bugün yayınlamak istiyorum gününde yazılmış o yazıları...
Edebiyat tarihçisine anekdot olur tesellisiyle...
*****
YANIBAŞIMDA ASALET DURUYORDU (2)
Sevgililer günü, sevgililerin birbirine sevgilerini anlattığı gün olmaz her zaman...
Sevgililer günü “aralarındaki sevginin, ya da birlikteliğin” muhasebesinin yapıldığı gün olur bazen...
***
Madem ki gün sevgililer günüdür..
O zaman sevgili olup olmadığını, ya da olup olamayacağını da sorgulama günüdür...
***
Bazen kendi başına...
Bazen başbaşa...
İnsanların önünde pisleşmeden, insanların önünde ucuzlaşmadan her halükarda...
***
Bir karar vermek gerekiyordu...
O karar verildi...
Sevgiliyle veda edildi...
Sevginin karşılıklı muhasebesi öylesini gerekli kıldı... Her zaman küfür olmaz sevgilerin bitiminde...
***
Her zaman belden aşağı kavga olmaz herkesin gözleri önünde...
Her zaman göz oyulmaz, deri süzülmez, bitmekte olan ilişkinin eşiğinde...
***
İçine aldığın insanla ayrılırken;
Her zaman küfür edilmez arkasından...
***
Aşk kutsal bir duygu...
Kutsal olduğu için kutsal olan asaletle yaşanmalı...
Ayrılırken, onun ‘aşk’ olduğunu gösterebilmek için asil olunmalı...
***
Ucuzlatılmamalı...
Saygı duyulmalı...
Kararları bazen konuşarak verirsiniz...
Bazen hiç konuşmadan sessizce...
***
Sevgiliye veda sessizce oldu...
Sessiz olarak da kalmalı...
Sessizliğin asaletini taşımalı...
***
Sevgililer gününü bekledim bunları yazmak için... Zira, sevgililer gününün dışında kendimle bu kadar meşgul etmek istemedim kimseleri...
***
Zaten bütünüyle istem dışıydı aylarca evin önüne gelen kameraların hepsi...
Vaktinizi aldıysa özür dilemeli benim gibi birisi...
***
Sevgililer günü, sevginin gösterildiği gün olduğu kadar, sevgilerin muhasebesinin yapıldığı gündür...
Bazen başbaşa...
Bazen tek başına...
Bazen konuşarak...
Bazen sessizce...
Her halükarda asilce...
*****
BEN SEVGİLİDEN AYRILIRKEN; UZAKLARDAKİ ESKİ SEVGİLİ... (3)
Önceki gün, sevgiliden ayrılırken...
Uzaklarda kalmış eski bir sevgili, yeni bir hayata yelken açıyordu...
***
Umuyorum sevgiyi ve aşkı yaşar ömür boyu...
Eski sevgiliden sözetme nedenim, bana mutlu bir şekilde ‘baba’ demeye devam eden küçük kızıdır...
***
Eminim ki annesi onun mutlu söylediği ‘baba’ sözcüğünün, hiçbir söylemden etkilenmesine müsade etmeyecek...
Küçük kızım babasına “mutlu” bir şekilde baba demeye devam edecek...
***
Bir Sevgililer Günü’nün daha sonuna geldik...
Sevgi muhasebesinden önceki gün mutlu çıkanlar umarım daimi olarak sevgili kalırlar...
Kim bilir kaç sevgililer günü daha var yaşayacağımız bu ahir ömürde?..
***
Kim bilir nasıl bir sevgi var önümüzde, uyacak hayallerimize?..
Ne yazık bazen sevgililer günü çiçeklere değil, vedalara kısmettir...
***
Veda ederken ucuzlaşmamak önemlidir...
Pisleşmemek, rezilleşmemek gereklidir... Yaşadıklarına sahip çıkmak, sahip çıkarak veda etmek güzeldir...
Sevgililer gününde yalnız mı kaldık acaba?..
Sanmam...
Yanıbaşımızda ‘asalet’ duruyordu...
*****
İLK SEVGİLİLER GÜNÜ “VEDA”M... (4)
O akşam, onu dışarıda bir yemeğe çıkaracaktım...
Akşam 8.00 sularında buluştuk... Aramız biraz limoniydi...
1.5 yıldır beraberdik... İlişkimiz bir süredir dalgalı denizlere doğru yelken açmıştı... Yelkenli tekne; arada bir alabora olma tehlikesi geçiriyordu...
Yine de o yemeğe çıkacaktık...
Başka bir şey olma ihtimali yoktu...
Belki hiç çıkmayabilirdik... Ama, o zaman limoni durum, biçim değiştirerek acımtraklaşacaktı...
Limoni...
Çünkü limoni ya da portakalvari, öyle ya da böyle biz halen sevgili sayılırdık... Restorana gidip yemeğe oturduk... Canlı müzik, ruhumun derinliklerine süzülüyor ancak o anki halet-i ruhiyemle bir bütünlük sağlayamıyordu...
***
O gece orada; ikimizi ilgilendiren, ama ikimizin dışındaki bir başka insanla ilgili düşüncelerimi açtım... Konu ettiğim üçüncü kişi, bir başka sevgili değildi...
Sevgilim dinledi... Pek benim duygularımı paylaşmış görünmüyordu... Önce kayıtsızda kaldı, sonra olumsuza geçti... Böyle bir günde tartışmak hiç istemiyordum...
Hiçbir şey söylemedim...
Konuyu kapattım... Bu tip nirengi noktalarda, nirengi tarihlerde, nirengi buluşmalarda, nirengi hayal kırıklıkları ilginç bir biçimde etkilerdi beni...
Midemdeki gastrit...
O an, hep olageldiği gibi mideme müthiş bir yanma hissi geldi...
Midemdeki yanmayla aramda 20 yıldır süren bir ilişki vardı...
Ne zaman ki özel hayatımda bir şeyler kötü giderdi, mideme mutlaka bir yanma girerdi...
***
Yanma nöbetlerinin acısını hissetmeye başladığımda, bir şeyleri acilen değiştirmem gerektiğini bilirdim... O sırada, midemdeki yanmayı, öksürüğe vuruyor; zaptedebilecek gibi görünmüyordu...
***
Durdurmak için sarf ettiğim efor bir işe yaramıyordu... Hiçbir şey olmamış gibi, yemeğe devam ettim...
Artık konuşmuyordum...
Kısa bir süre sonra restoranı terk ettik...
Hiçbir şey olmamış gibi evine götürdüm sevgiliyi... Yanağına bir öpücük kondurdum... “İyi geceler” dedim...
***
Evime dönecektim...
Arabadan inip evine girmesini, bekledim...
Sonra çok sevdiğim arabanın direksiyonunu çevirip gecenin karanlığında kayboldum...
Bir şey söylememiştim...
Fakat biliyordum ki o gece orada münhasıran sevgiliden ayrılmıştım...
Gece saat 23.00 sularıydı... Günlerden 14 Şubat... Sevgililer Günü’ydü...
***
Bir sigara yaktım...
Pencereyi açtım...
Kış gecesinin soğuk rüzgârının açık pencereden içeri süzüldüğünü hissettim...
İçime çektim o havayı...
Gecenin karanlığına dalıp gittim...