Gıpta ettiğim 35 yıllık aşkın yarım kaldığı an...
.
Onlar hep yakın arkadaştılar okulda...
Sevgi dolu iki arkadaş...
Aynı sınıftaydılar
Aynı yaşlardaydık...
Okulu bitirdikten sonra İstanbul’da okuduğumdan Serpil ve Faruk ilk yıllar benden bir sınıf üstteydiler...
Sonra Faruk’la aynı sınıfa düştük galiba...
***
Siyasal Basın Yayın’ın; ilerki yıllarda Türkiye’nin etkin gazete ve televizyonlarında boy gösterecek, nice ünlü gazeteciyi okul sıralarında eğittiğinin farkında bile değildik o günlerde...
***
“Okul bittikten sonra nerede iş bulacağız?..” sorusunun derdiyle meşgul; Ankara Cebeci’nin; king ve briç oynanan okul önü kahvelerinde, pastanelerinde vakit geçiren aylaklardık...
***
Serpil’le Faruk’u okul koridorlarında tanımıştım...
İkisi birbirinden ayrılmaz iki arkadaştılar...
Sevgili değildiler...
Ama ben sanki onlar sevgiliymiş de etrafa belli etmek istemiyorlarmış gibi hissederdim...
Hep aralarında fazladan bir şeyler var; ama etrafa çaktırmıyorlar gibi bir izlenime kapılırdım, onları her gördüğümde...
***
Sol sağ kavgalarının ortasında; “sol dünyaların egemenliğinde okullardı” Siyasal; Basın Yayın ve Hukuk...
Eğitim Fakültesi biraz daha karışıktı...
Bizim okul “sol”un tartışmasız egemenliğinde olduğundan, sol kültürün ve ilişki biçiminin etkisi hemen hissedilirdi...
***
Sol dünyalarda; “kadın erkek ilişkilerinde fazla samimi,” Avrupai ya da Amerikanvari “samimiyet seansları” hiç hoş karşılanmazdı...
Sevgili olan öğrenciler; “sevgililikle, yakın arkadaşlık arasında bir yerde durur, ona göre hareket ederlerdi...”
***
Sevgililer arasında bile olsa, fazla sırnaşıklık hiç hoş karşılanmaz, zaten olmasına müsade edilmezdi...
Nedense üniversiteye girdiğim yıllarda; Serpil’le Faruk’un ilişkisini; “solcu geleneğe uygun olarak sırnaşık yaşanmayan bir sevgi ve aşk ilişkisinin kripto tezahürü” olarak hissederdim...
***
38 yıl öncesiydi... 78 kuşağının, gözaltılar, tutuklamalar, silahlı saldırılar, ölümler, yaralanmalar, patlayan bombalarla, tarumar edildiği yıllardı...
BİRBİRLERİNE SÖYLEMEZKEN DE BİRBİRLERİNE AŞIKTILAR... (2)
Bir taraftan yaşamaya, hayatta kalmaya;
Öte yandan okuyup, gazeteci, televizyoncu olmaya;
İş bulmaya...
Arada vakit ve kalp kalırsa gençliğimizi ve aşkımızı yaşamaya çalışıyorduk...
Böylesi bir dönemde; Serpil’le Faruk’un aşkının “kripto yaşandığını” düşünür; yakın arkadaşlıklarının bu aşkı örten kripto bir düzenek olduğunu hissederdim...
***
Birkaç gün önce Faruk şöyle anlattı 35 yıllık büyük aşkını...
“Okulda yan yana otursak da, okula kayıt numaralarımız arka arkaya olsa da, okul yılları boyunca, arkadaşlık dışında bir ilişkimiz olmadı... Ne zaman okul bitti, ondan sonra başladı aşkımız...”
***
Nişanlandıkları, sonra da evlendiklerini duyduğumda hiç şaşırmamıştım...
-“Onlar zaten birbirlerine aşıktılar...” demiştim...
Faruk “ölümsüz aşklarının okul yıllarından sonra başladığını söylese de” benim gözümde Serpil’le Faruk onları tanıdığım ilk günden beri birbirlerine aşıktılar...
***
Yıllar var ki görmemiştim okul arkadaşlarımı... “Serpil’in ölüm haberini” aniden görünce, yüreğimden bir parçanın kayıp gittiğini hissettim...
***
Okul arkadaşlarının ölümü, içinizden bir parçayı kopup götürüyor...
Okul çünkü; hayattaki en önemli yaşam alanlarınızdan ve aidiyetlerinizden biri olarak bütün bir yaşam boyu sizin peşinizi bırakmıyor...
***
Ben Faruk’u ve Serpil’i gazeteci olarak değil, okul arkadaşı olarak tanıyorum...
Onlar da beni öyle tanıyorlar...
Eldivensiz ve mesleksiz halimizden tanıyoruz birbirimizi...
“Can”la da öyleydi ilişkimiz...
***
Meslek elbisesi giyilmemiş okul sırası arkadaşlıklarının sahiciliği yarı çocuksu nahifliği; yıllar geçtikçe gittikçe masumlaşıyor insanın gözünde...
Çok masum kareler olarak canlanıyor o günler belleğimde...
FARUK’LA SERPİL’İN İKİ KEZ EVLENMESİ... (3)
Birkaç yıl sonra Serpil’le Faruk’un ayrıldığını duydum arkadaşlardan...
Ben de o sıralarda ayrılmıştım genç yaşımda evlendiğim eşimden...
-“Genç yaşta yapılan evlilikler yürümüyorlar demek ki...” diye geçiriyordum içimden...
-“Daha büyümek için uzun yıllar var iki taraf için de... İki taraf da beraber büyüyemiyor, o bu kadar kolay olmuyor bu aşkları sürdürmek...” diyordum...
***
Bir süre sonra Faruk’tan yeni bir haber geldi...
-“Ben evleniyorum...” diyordu Faruk...
-“E hayırlısı...” derken lafı yapıştırıyordu Faruk;
-“Serpil’le evleniyoruz yeniden...”
SERPİL... (4)
Serpil’le Faruk’un güzeller güzeli iki kızlarıyla resimlerini gördüğümde, kızların Serpil’e ne kadar benzediklerini düşündüm...
Hiç yakından görmedim kızları; ancak tek bir enstantaneye sığan anlık yansımaları, annelerinin vücut dillerini, sevgi dolu hallerini ve hayata karşı duruş şeklini aynen aldıklarını anlatıyordu...
***
Serpil amansız bir hastalığın pençesinde 57 yaşında ayrılıverdi aramızdan...
Cennettedir şimdi...
20 yaşından beri hayatı onunla yaşayan Faruk’un nasıl yarım kaldığını hissedebiliyorum...
Karısının cenazesinde okul arkadaşlarının elini tutarken durduramadığı hıçkırıkları vakıf olduğum gerçeği bir kez daha doğrulatıyor bana...
***
35 yıldır; gıptayla izlediğim bir büyük aşktı onlarınkisi...
Hiç birimiz 35 yıl sürdüremedik gençlik aşklarımızı, ilişkilerimizi, evliliklerimizi...
Onlar sürdürdüler...
İki dünya güzeli kızla el ele gönül gönüle vererek...
Serpil, hep yanlarında olacaktır onların...
Hiç ayrılmaz biliyorum...
Onlar beraber büyüyecek, beraber yaşayacak, beraber yaşlanacaklar...
Ma-aile...